Medya'da bölüm şarkısı ve Rüya var.
İyi okumalar.Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmura aldırmadan deli gibi televizyon izliyordum. Her hafta sabırsızlıkla beklediğim dizimin sezon finalini düşünmek bile beni heyecanlandırırken dizimin başlaması için son dakikalarımı sayıyordum. O anda dışarıda yağan sağanak yağmurda çakan şimşekle birlikte giden elektriklere lanetler okudum. Sırası mıydı şimdi? Tamda dizim başlayacakken.
Sıra sıra çakan şimşeklerden gelen gök gürültüsünün sesine kapı sesi de eklenince koltukta ki rahat pozisyonumu bozdum. Büyük ihtimal eve babam gelmişti. Kim bilir bu defa yanında hangi sürtüğü vardı?
Pazar günü olduğu için hizmetçiler izinliydi. Annemde holdingde ki işleri için gece geç vakitte evde olacaktı. Zaten o her zaman çalışırdı. Evde olduğu zamanlar çok nadirdi. Babamda bu fırsatı kullanarak eve kadın arkadaşlarından getirirdi. Uzun süre de çalışma odasından da çıkmazlardı. İlk başta bu olayı kavramam biraz uzun sürmüştü ancak sonunda kendimi bu gerçeğe inandırmıştım. Anneme ise söylemeye korkuyordum. Böyle bir şey nasıl söylenirdi ki? Nasıl dile getirilebilirdi?
Karanlık salonda babamın sorusuyla düşüncelerimden ayrılmıştım.
"Sen hala uyumadın mı?"
"Hayır."
Aramızda ki diyalog bu kadardı işte.
Babam salondan içeriye girip tökezleyerek yanıma oturdu. Sigara ve alkol kokusunun karışımı burnumu doldurduğunda yerimden kalktım. Ancak babamın beni tutmasıyla tekrar koltuğa oturmam bir olmuştu.
"Bir şey mi oldu?" diyerek yüzümü babama çevirdiğimde bana yaklaşan bedeni idrak ettim önce. Daha sonra ise net göremediğim yüzünün boynuma temas etmesiyle irkildim. Geri çekilmeye çalıştığımda beni tutan güçlü kollar buna engel olmuştu. Korku tüm bedenimi ele geçirirken olayları kavrayamamıştım hala. Karşımda oturan kişi babamdı ve şuan bana... ne yapıyordu?
Çocuk yaşta olan aklıma bin bir türlü saçmalık gelirken boynumdaki ıslaklık artıyordu. O an kavradığım gerçekle hızlanan kalbimin sesi, kulaklarımda çakan şimşeklerin seslerini bastırıyordu. Ancak parçalara ayrılan ruhumun çıkardığı sessizlik benliğime tezat oluşturuyordu. Karanlık ortamda gördüğüm tek şey çırpınışlarımın sesiydi. Duyduğum tek şey ise ruhumun yok olup, karanlığa karışmasıydı. Bedenimdeki işlevler beynimin komutundan çıkıp kalbimin çığlıklarına boyun eğerken, gözlerimden ilk damlayı feda ettim. O ilk damla yaşta sakladığım masumiyet, sevgi, saflık ve en önemlisi güven, bedenimi terk ederken ruhumun parçalanmış canları batıyordu kalbime. Masumiyetini kaybetmiş küçük kızın bağırışları yavaş yavaş solarken içimde, kulaklarımda duyduğum tek bir kelime tekrar ediyordu beynimde. Babamın duygudan yoksun, sevgiden yoksun ve merhametten yoksun sesi çınlıyordu kalbimde.
"Sadece sessiz ol." deyişi öldürmüştü ya zaten tüm benliğimi.
"Sadece sessiz ol kızım" demişti.
Sadece sessiz ol...
***
Korkuyla gözlerimi açtığımda hızla yataktan kalktım. Ancak sanırım fazla hızlı davranmıştım ki kalktığım gibi yeri boylamıştım. Dolu dolu olan gözlerimi yerden kaldırıp etrafımda dolaştırdığım da korkumun katlanması sonucu gözümden bir damla yaşı yere akıttım. Bulunduğum odayı tanımıyordum. Yabancı duvarları ve eşyaları tanımıyordum.
Yavaşça yerden kalkıp kapıya ilerlediğimde korkuyla kapının kulpunu kavradım. Dışarıda ne olduğunu bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni korku dolu kalbimin derinliklerine götürüyordu. Ancak bu odadan çıkmalıydım. Bilmediğim bu yerden gitmeli ve evime sığınmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ KADIN
ChickLitArkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanmış olduğu duvardan kendini çekti ve bir adım yaklaşıp konuşmaya başladı. "Güzel vuruyorsun." "Seni...