- BÖLÜM 6 -

6.8K 305 74
                                    

Medya Azra.
İyi okumalar.

Karşımda duran yüze dikkatle ve şaşkınca bakarken dayım olan adam beni görmezden gelerek konuşmaya başladı.

''Eylül, yürü gidiyoruz!'' diyen dayıma hala şaşkınca bakarken bu defa Eylül başladı konuşmasına.

''Nereye gidiyoruz? Ben gelmek istemiyorum.''

''Ne demek gelmek istemiyorum? Yürü dedim sana! Beni içeriye sokmak zorunda bırakma!''

''Baba...''

''Yürü dedim Eylül!"

Dayım son söylediği cümleyi büyük bir nefret ile söylemişti. Sesi o kadar fazla çıkmıştı ki bütün apartman duymuş olmalıydı. Gözlerini Eylül'den ayırmıyor, bana bakmamak içinde kendini zorluyordu. Çünkü şuan da benim bakışlarım onu delip geçmek üzereydi.

Dayım Eylül'ün sessiz kalmasına daha da sinirlenerek tekrar konuştu.

''Bu katil ile aynı evde mi yaşamak istiyorsun?''

Bu cümle hem beni hem de Eylül'ü şaşkına çevirirken duyduklarımı anlamakta zorluk çekiyordum. Bana katil diyordu ve bunu söylemekte en ufak bir çekingenlik göstermiyordu. Gerçi doğru olan şeyleri dile getiriyordu. Ben babasını öldürmüş kızdım.

Sadece bunu başkasından duymak biraz da olsa gücüme gitmişti.

Eylül şaşkınca dudaklarını aralayıp konuşmaya çalıştı ama sanki kelimeler ağzında düğümleniyordu. O an tek bir kelime söyleyebilmişti.

''Ne?''

''Duydun işte. Enişteni kim öldürdü sanıyorsun? Bir katil ile aynı evdesin Eylül. Şimdi babanın sözünü dinle ve benimle birlikte İzmir'e dön."

''Beni gecenin bir yarısı hiç düşünmeden sokağa atan babamdan mı bahsediyorsun?''

''Şuanda konumuz bu değil Eylül. Sana gelmeni söylüyorum. Benim sözümü dinle ve eşyalarını alıp bu evden çık.''

''Hiç acımadın değil mi beni dışarıya atarken, hiç düşünmedin?"

''Eylül! Bunları başına sen açtın! O piç ile birlikte olup adımızı kirletmeden önce düşünmeliydin bunları!''

''Ben hiç bir yere gelmiyorum.''

''Eylül dedim. Sabrımı zorlama!"

''Baba, gelmiyorum!"

Ben konuşmaları dinlerken hala dayıma bakıyordum. Transa girmiş gibi bir halim vardı ancak tabi ki o konumda değildim. Bu konuşmalar geçerken ben sadece dayımın gerçek yüzünü gördüğüm için üzülüyordum.

Dayım konuşma esnasında arada bir bana baksa da bakışlarını hemen çeviriyordu çünkü bende ona baktığım için anında göz göze geliyorduk. Bu bakışmalarda ise dayımın gözlerinde çok net gördüğüm bir kaç duygu vardı sadece. Nefret, tiksinti ve aşağılama. Bana bu duyguları laik görüyordu. Aslında benim de ondan eksik bir yanım yoktu. Tüm öfkemi gözlerime hapsetmiştim o anda. Dayımın bende görebildiği tek şey nefret duygusuydu. Bundan öteye geçemezdi. İçimdeki üzüntüyü ve hayal kırıklığını gözlerimdeki perdenin içine saklamıştım çünkü. O duyguları görebilmesi imkansızdı. Bunun için ya bir büyücü olmalı ya da insanın içini okuyan bir melek. Ancak dayım da bu iki karakterden de eser yoktu. O benim gözümde iğrenç bir varlıktan başkası olamazdı artık.

Dayım olacak adam Eylül'ün söylediği son cümle ile içeri atılıp Eylül'ün koluna yapıştı ve kızı çekelemeye başladı. Tabi ki bu esnada bende içeri geçmek zorunda kalmıştım. Eylül'ün ve dayımın bu iteleme işlemlerini izlerken içimdeki ses bana Eylül'e yardım etmem için yalvarıyordu. Eylül gözlerini dayım ile benim aramda gezdirirken aynı zamanda da babasına karşı çıkmaya çalışıyordu. Eylül'ün bana bakışında ise gördüğüm tek şey çaresizlikti. Benim ona yardım etmem için yalvarıyordu gözleriyle. İçimdeki seste Eylül'den yana olunca daha fazla dayanamayarak giriştim bende işin içine. Şimdiye kadar konuşmayan ben açmıştım sonunda ağzımı.

RUHSUZ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin