( 3 Gün Sonra )
Azra'nın mezarına son toprak da atıldıktan sonra cenazeye gelen insanlar teker teker mezarlığı boşaltmaya başlamışlardı. Eylül ağlamaktan bitap düşmüş bir şekilde Koray'a sığınıyordu son günlerde. Ve bugünde aynı şekilde yine ağlıyordu Koray'ın kollarında. Rüya yaşadıklarından etkilendiği için cenazeye gelmezken Azra'nın annesi en önde almıştı yerini. Mavi gözlerinden tek bir damla bile akmazken Mete'nin yanaklarını boyuyordu gözyaşları. Sevdiği kadının ölümü darmadağın etmişti onu. Ancak o, bu haldeyken bile cenazeye gelip ilk toprağı atmıştı Azra'nın üzerine. Çağan ise en arkada izlemişti olanları. Cesaretsizliğine küfür ede ede dinlemişti Eylül'ün hıçkırıklarını ve yine kendine lanet ede ede izlemişti Mete'nin gözyaşlarını. Azra'nın intiharı ölesiye etkilemişti sadece birkaç kişiyi. Diğerleri ise sadece gösteriş için gelmişlerdi. Akrabalar ve aileler arasında sevilmeyen Azra'nın ölümü umurlarında bile değildi. Eylül ise onların bu hallerini gördükçe kinleniyordu. Azra'nın ölmüş olmasına dayanamazken bir damla göz yaşı dökmeyenlere lanet ediyordu. Kendi ailesine ve akrabalarına lanet ediyordu. Kuzenine lanet ediyor, ona bunları yaşattığı için ise kendini affetmiyordu
***
Eylül, Azra'nın cenazesinden sonra ailesiyle büyük bir tartışmaya girmişti. Ancak hissettiği kin ve öfkeyle onları umursamamış, İzmir'e dönmeyi reddetmişti. Ve şuan, yaşlı gözlerle Azra ile birlikte anılarının geçmiş olduğu salona bakıyordu. Titreyen bacakları onu taşıyamaz hale geldiğinde yere bıraktı Eylül kendini. Ağlamamaya çalıştıkça daha çok ağlayan kız, sıkı sıkıya kapattığı dudaklarını araladı ve o an ağzından bir hıçkırık kaçtı. Elleriyle ağzını hızla kapattığında ise boğuk çıkan sesiyle haykırdı kız "Neden?" dercesine. Kardeşi gibi sevdiği Azra'nın onu bırakıp gitmesinin şerefine, hissettiklerinin bir kırbaç misali kalbine inmesinin şerefine, bağıra bağıra ağladı Eylül o birkaç saniye. Dinmeyen acısının saf hüznü ile paramparça olurken kendini affetmeyişine ağlamak istedi. Ancak... Sadece istedi. Azra'yı yalnız bakışının kahpeliğini ağlayarak ödeyemezdi. Azra'nın ölümünü sakince izlemesinin pişmanlığını ağlayarak ödeyemezdi.
Eylül kendini darmadağın eden bu düşüncelerle kalktı ayağa ve, Azra ile son kavgasını ettiği, Azra'nın gerçeklerini öğrendiği odaya ilerledi. Aralık olan kapıyı dişlerini sıkarak açtı Eylül. Yine her zamanki gibi dağınıktı. Bu görüntü ile hüzünlü bir tebessüm yerleştirdi Eylül dudaklarına, gözlerinden damlalar akmadan birkaç saniye önce. Daha sonra ise içeriye doğru birkaç adım ilerledi. Gözlerinden akan yaşlar dinmek bilmezken çoğu zaman kapalı olan perdeyi araladı ve camdan dışarıya baktı. Onsuz nasıl dayanacaktı bilmiyordu. Azra'nın yaptığı hataların gerçeğini öğrendiğinde hissettiği öfkeden eser yoktu şimdi. Diyebileceği tek şey ise "Keşke" idi.
"Keşke." diye mırıldandı Eylül, Azra'nın makyaj malzemelerine göz gezdirirken.
"Keşke seni bırakmasaydım."
Ancak keşkeler geçmişi geri getirmiyordu.
Keşkeler ağızdan çıktığı vakit pişmanlık yüreği ele geçiriyordu. Eylül ise bu keşkelerin acısını gayet iyi biliyordu.
Kız Azra'nın odasına son kez göz gezdirdiğinde daha önce fark etmediği bir detay takıldı gözlerine. Çalışma masasının hemen üzerinde duran iki küçük zarfa baktı Eylül bir süre. Aklından geçen şey olmaması için dua ederken ilerledi masaya doğru ve zarfları eline aldı. Kalp atışları hızlanırken okudu zarfların üzerinde yazan iki adı. Biri Eylül'e aitken, diğeri Çağan'ındı.
Kız bunu gördüğünde gözlerinden akan yaşlarla oturdu yere. Azra intihar etmeyi ne zaman aklına koymuştu da onlar için mektup yazmıştı? Ölümünü ne kadar zamandır düşünüyordu da onlar için veda cümleleri hazırlamıştı? Eylül beyninde dönen bu sorulara yanıt bulamazken cebinden telefonunu çıkardı ve Koray'ın numarasını tuşladı. Daha ilk çalışta açılan telefondan Koray'ın endişeli sesi Eylül'e ulaştığında kız titreyen sesiyle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ KADIN
ChickLitArkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanmış olduğu duvardan kendini çekti ve bir adım yaklaşıp konuşmaya başladı. "Güzel vuruyorsun." "Seni...