Azra'nın gidişinin üzerinden tam üç hafta geçti. Ve bu üç hafta içinde Çağan adını, Çağlar olarak değiştirdi. Azra'nın mektubunu tekrar tekrar okuyup acıların hüznünde boğulurken çocuk, mektupta yazan her cümleye ayrı bir acı nakşetti. Azra'nın kelimelerinde okuduğu,
"Adını başkalarının ağzından duymaktan bile kıskanırken..." cümlesiyle vermişti bu kararını. Eğer sevgilisi istemiyorsa, Azra'dan başka hiç kimse Çağan diyemeyecekti çocuğa. Çocuk ise çağlayan duygularına esir düşerek hapsetti kendini "Çağlar" adına. Ve bu adla geçirdiği tüm yıllarda aklında olacaktı Azra. Ya da en azından o, böyle düşünüyordu. Azra'sız geçirdiği her dakika yanında Rüya vardı çocuğun. Hissettiği hüzünden, gün geçtikçe azalan acısına kadar yanındaydı Rüya, Çağlar'ın. İşte bu yüzden gün ve gün bağlanmıştı Çağlar, Rüya'ya. Bağlandıkça geçmişi unutmuş, bağlandıkça geleceği düşünür olmuştu. Yeni adıyla ona kucak açan yeni hayat adına, altı sene sonunda Rüya'ya evlenme teklifi etmişti Çağlar. Rüya ise yıllarca hayalini kurduğu bu teklifi sevinç göz yaşlarıyla kabul etmişti. Ve Çağlar, banka hesabında bulunan paranın hepsiyle dillere destan bir düğün sergiletmişti.
Çağlar ile Rüya'nın evliliğinin ikinci senesinde dünyaya melek yüzlü bir kız açtı gözlerini. Rüya ile Çağlar'dan doğma bu kızın adını Azra koydu babası. Azra'nın doğumundan sonra ise iyice değişen Çağlar, asla aşık olmadığı karısını aldatmaya başladı. Rüya onun için hiçbir şey ifade etmezken Azra, Çağlar'ın tüm dünyasıydı. Gençliğinde aşık olduğu kadını, kızında arayan adam zaman geçtikçe hissettiklerini kızında bulmaya başladı. Aynı Azra gibi kahverengi gözleriyle ışıl ışıl Çağlar'a bakan kızı, babasını aşık etmişti kendine. Gün ve gün değer gören küçük Azra, yedinci yaş gününde babasından mavi bir kelebek aldı hediye olarak. Ve o günden sonra mavi kelebek kolyesi en değerlisi oldu kızın. Ta ki on beşinci yaş gününe kadar. Kızına aşık olan adam, sarhoş olduğu bir gece yok etmişti kızının benliğini. Vicdanının ve pişmanlığının hiçbir etkisi olmazken yaptığına, unutmak için bir sene boyunca her gece içti adam. Ve bir sene sonra aşık olduğu kızı tarafından öldürülerek yumdu gözlerini hayata.
Rüya kaybettiği kocasının acısını kızından çıkartarak bir buçuk sene ceza evinde yatmasını sağladı. Çağlar'ın ölümünden sonra kızına resmen kinlenen Rüya bir buçuk sene sonra Muğla'ya gönderdi kızını. Büyümüş olan Azra katledilen duygularıyla beş ayını yalnız geçirdi Muğla'da. Beşinci ayın sonunda ise okula yeni başladığı günlerin birinde evine dönerken asiliğinin açmış olduğu problemle bir sokakta sıkıştırıldı kız, birkaç erkek tarafından. Hayatının en büyük dayağını yiyeceği anda ise ortaya çıkan bir çocuk kurtardı Azra'yı.
Azra ile birlikte diğer çocukları yere serdiklerinde, çocuk beğeni dolu gözlerle kıza bakarken,
"Güzel vuruyorsun." diyerek konuşmaya çalıştı Azra ile.
Azra ise geçmişin verdiği mutsuzluk, umutsuzluk, asilik ve umursamazlıkla,
"Seni ilgilendirmez." diyerek cevap vermişti çocuğa.
Çocuk ise konuşmakta kararlı olduğu için,
"Spor filan mı yapıyorsun?" diye bir soru yöneltti kıza. Ve kız aynı umursamazlığıyla cevap verdi çocuğa.
"Sana ne?"
"Ayıp oluyor ama. Sonuçta seni kurtaran bir çocuk var karşında."
"Bana ne?"
"Adım Çağan."
Ve Çağan tekrar karşılaştı aşık olduğu Azra'sına. Azra ise tekrar tanıştı kendisini öldüren babasıyla.
- SON -
Umutlarınızı Azra'nın yanına gömün okuyucularım. Hayal dünyamda mutlu son diye bir şey yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ KADIN
ChickLitArkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanmış olduğu duvardan kendini çekti ve bir adım yaklaşıp konuşmaya başladı. "Güzel vuruyorsun." "Seni...