Medya'da şarkı var. Ve tabi gif.
İyi okumalar.Azra eve girdiğinde doğruca kendini odasına atmıştı. Kendini o kadar yorgun hissediyordu ki, neredeyse bitik durumdaydı. Duygusal olarak ise çökmüş.
Yaşadığı şeyleri anlamlandıramıyordu. Çağan'ın bugün onu neden istemediğini bir türlü çözemiyordu. Her şeyi düşünmüştü oysa ki. Bir yalana mı maruz kalmıştı? Yoksa Çağan'ın duyguları mı değişmişti? Bu iki durumda olabilirdi. Ancak kız, bunu kabul etmiyordu. Çağan her şey olabilirdi ama asla bir yalancı olamazdı. Kız böyle tanımıştı çünkü onu. Dürüst ve güvenilir. Peki diğer seçeneği niye kabul edemiyordu? İşte burada kız devreden çıkıyordu. O seçeneği kabul etmeyen tek şey, kızın isyan ederek bu seçeneği düşünmesini bile yasak kılan kalbiydi.
***
Tam bir hafta geçmişti. Azra'nın Çağan'sız, Çağan'ın ise Azra'nın geçirdiği tam bir hafta onlar için kabus gibi sürmüştü. Kız bu süre zarfında odasından dışarıya adımını atmamıştı. Odasını kendisine ait bir hapishaneye çevirmişti sanki. Kimseyi görmek istemiyor, kimseyle konuşmuyordu. Eylül evde olmadığında ihtiyaçları için çıkıyordu sadece odasından. Eylül eve geldiğinde ise kendisini kilitliyordu hapishanesine. Kuzeni Azra'yı dışarı çıkarmak için çok uğraşmıştı ancak her defasında denediğiyle kalıyordu. Azra, Eylül'ün konuşmalarına cevap bile vermezken Eylül nasıl başarabilirdi ki Azra'yı ikna etmeyi? Her akşam Azra'nın odasının başında kapı ardından konuşarak, yalvararak nasıl çıkarabilirdi Azra'yı hapishanesinden?
Tam bir hafta kapı başında Eylül'ü bekledi akşamları Azra. Eylül hafta içi sabah okula giderken, okul çıkışları hastaneye gidiyordu Çağan'ı ziyarete. Akşam eve geldiğinde ise Azra'nın kapısına gidiyordu ve yere oturup Azra'nın dinleyip dinlemeyeceğini umursamadan anlatıyordu. Çağan'ı anlatıyordu. Nasıl olduğunun, o günü nasıl geçirdiğini ve konuştuklarını. Kısacası Azra'nın merak ettiği her şeyi anlatıyordu. Azra ise kapının hemen yanında onu dinliyordu. Bazı olaylarla kızarken bazı olaylara hüzünle gülümsüyordu. Mesela hastane polisi Çağan'ın ifadesini alırken, Çağan'ın neredeyse her soruya 'bilmiyorum' demesine kızmıştı. Hemde çok kızmıştı. Ama bilmiyordu ki Çağan'ın bunu zorla yaptığını.
O akşam Azra, Çağan'ın yanından ayrıldıktan sonra Çağan bir süre yaşadıklarının şokuyla hareket edememişti. Çünkü tam orada, Azra'nın bir şey demesini beklerken çekip gitmesi ağır gelmişti ona. Kendisini toparlaması da uzun sürmüştü zaten. Ancak, gerçek bir balyoz gibi beynine indiğinde her şey daha da zorlaşmıştı onun için. Arkasını dönüp yürümek bile. Ancak en sonunda bedenini hareket ettirmesi gerektiği kavrayan Çağan barın önünden ayrıldı ve caddeye çıkmak için sessiz sokaklarda yürümeye başladı. İşte her şey o anda olmuştu. Kendisine hızla yaklaşan aracı fark eden Çağan, kaçmak için hamle yapamadan kendisini bir darbeyle karşı karşıya buldu. Bedeni yere düşerken çocuğun gördüğü tek şey camdan sırıtarak kendisini izleyen Süheyl'in bakışlarıydı. İşte bu yüzden çocuk kaza hakkında tek bir kelime etmiyordu. Edemezdi ki bir kere. Süheyl'i şikayet etmek demek, çocuk için ölüm fermanını imzalamak demekti. Sadece kendisi için değil. Tüm arkadaşları için.
***
Bir haftanın sonunda Çağan taburcu olmuştu. Eylül eve daha erken geldiğinde hemen Azra'nın kapısına koştu ve konuşmaya başladı.
"Azra?"
Azra tüm gün yaptığı gibi yine yatağında yatmış tavanı izlerken Eylül'ün sesiyle yerinden kalkmıştı. Biraz şaşırarak ve biraz da merakla kapısına yaklaştığında tekrar Eylül'ün sesini duydu.
"Çağan bugün taburcu oldu. Hastanede o kadar çok sıkılıyordu ki. Çıkacağını duyunca yaşadığı mutululuğu görmeliydin."
Azra yavaşça gülümsediğinde Eylül, Azra'dan bir haber anlatmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ KADIN
ChickLitArkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanmış olduğu duvardan kendini çekti ve bir adım yaklaşıp konuşmaya başladı. "Güzel vuruyorsun." "Seni...