Ada Özer;
"Bitti." dedi çarpık bir gülümsemeyle.
Eylül ne olduğu belirsiz bir adam ile öpüşüyordu.
Bora hiçbirşey olmamış gibi beni çalılıkların arkasına sürüklüyordu.
Biliyorum diyip yüzüğün olmadığını gösteriyordu ve en önemlisi bitti diyordu.
BİTTİ.
Şaşkınlığımı daha atamadan sorular kafamda yer bulmuştu bile. Yüzümdeki şaşkın ifade ile konuşmaya başladım. Bora ise sadece gülümsüyordu.
"Nasıl bitti ya. Ayrıldınız mı?"
"Evet işte basbaya bitti. Ayrıldık ama şuan durumlar biraz karışık." dedi bu durumdan hoşlanmadığı belliydi.
"Karışık?" dedim tedirgin bir sesle.
Bir süre cevap vermedi. O cevap vermedikçe ben düşünüyor düşündükçe olanları bir milyon bilmem kaçıncı kez değerlendiriyordum.
Hem nasıl bitebilirdi ki. Ben Bora'ya onun Eylül'e baktığı gibi bakıyordum. O nasıl bir bakış anlatamam bile. Eylül'ü dinlerken etrafında hiç birşey yokmuşcasına aşk ile bakıyordu. O aşk nasıl bitmiş olabilirdi üç ayda. Bildiğim kadarıyla yılların aşkı nasıl bitmişti. Delirmek üzereydim kim bilir bunları düşünürken suratım nasıl bir hal almıştı tahmin bile edemiyorum.
Bu derin düşüncelerde boğulmadan kurtaran yine O'ydu. Hem kendi itiyor hemde zarar vermeden kendi çıkarıyordu.
"Ailemiz hala nişanlı olduğumuzu sanıyor." dedi iğrenir gibi bakıyordu ve gözleri benimle buluştuğunda çenesi kasılmıştı.
"Oo bu çok kötü nasıl açıklayacaksınız?" içimden söverken ağzımdan sadece bunların çıkması ne kadar da hoş.
"Bilmiyorum ve şuan bunu düşünmek istemiyorum Ada. " dedi ve derin bir nefes alıp bana bir adım daha yaklaştı boy farkı olmasa burun buruna gelmiştik nefesini resmen suratıma vermişti.
'Iyy iğrenç kokuyor!!!! ' tabi ki diyemem çarpılırım lan! Adam daha beş dakika önce yemek yedi ama ağzı mis derler öyle nane kokusu geliyor diş macunu neyse adını mı sorsam acaba ?
Ada bir sus ya burun burunasınız düşündüğüne bak mal!
İç sesime küçük bir parmak çektim zihnimde ama yine haklıydı. Ve dikkatimi Bora'nın dudaklarına topladım. Ay yani Bora'ya topladım Bora'ya.
Cümlelerini kafasında toparlamış olmalı ki devam etti."Şey buraya gelme sebebimi zaten söyledim. Yani affetmen içindi yani şey işte affettin dimi?"
Bu soru canımı sıkmıştı 'Oğlum beni sinir etme affettim dedim ya affettim demesem bende bir inat var sen daha görmedin burada karşında dikilmemi bırak ömür billah yüzümü görmezdin!' diye geçirdim içimden. İnadımı iç ses de bildiği için yorum bile katmıyordu.
"Ah tamam tamam yeniden özür dilerim o inadınla karşılaşmak istemem."
"Ne?"
"Sakın bana içinden konuştuğumu sandım felan deme." dedi ve şaşkın ifadesi silinip sokakta yankılanacak büyüklükte bir kahkaha attı.
Kafama işte o an dank etti.' Ulan ya bunu bu sıra yapmıyorum diye seviniyordum ne oluyor böyle, mesele bu çocuk olunca gardım düşüyor.'
Kahkahasını kesip yanıma deminkinden daha fazla yanaştı -Kahkaha atarken uzaklaşmıştı normal olarak- ve sırıtması yerini küçük bir gülümseme aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~YAZ YAĞMURU~
Romansa"Ada sence bizim birbirimizi bulmamız kader değil mi?" Yeşilin tonu ormanları utandıracak , aralara karışmış olan mavinin tonu okyanusları kıskandıracak, en açık tonda ki kahverengi ile toprağı hatırlatacak gözlerini ; rengi sarılıktan dolayı ölü y...