52. Bölüm

6.1K 419 6
                                    

Artık iyice güçsüzleşmiştim. Sanki saniyeler dakikalar gibi ilerliyordu. Karadelik iyice yaklaşmıştı. O bile yavaşlamıştı. Kısa bir süre sonra nefes alışlarımın kesik kesik olduğunu farkettim.
"Bella!! Bella!!" Gelen seslere aldıramıyordum. Vücudumu müthiş bir öldürme arzusu kaplamıştı. Bu durumdan kurtulmak istiyordum. Hareket edemiyordum. Ve karadelik dibime kadar girmişti.
İki elin omuzlarımdan tutup beni kendine çevirmesiyle saniyeler eski haline döndü. Bu David'di. Beni sarsıyordu. Ben ise tepkisiz halde öylece suratına bakıyordum.
"Bella!!! Bellaa!! Ne oldu sana?"
Derin bir nefes aldım. Ve o zaman kendime geldiğimi anladım. Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. Ellerimi David'in boynuna sarmıştım.
"Ne oldu? Bella!! Ne oldu?"
David'e baktım. Ve gözlerimi kırpıştırdım.
"Neler oluyor?" Diye sordum
"Ahh tanrım!!" Diyerek kafamı göğsüne gömdü. Ve kar düşmüş saçlarımı okşamaya başladı. Doğruldum. Ve suratına baktım.
"O da neydi öyle?"
"Ney neydi Bella?"
"Karadelik."
"Karadelik mi?"
"Evet karadelik. Bana doğru yaklaşıyordu. İçine düşecekmiş gibi hissettim....ne...ne bu şimdi?"
"Bilmiyorum. Ama büyük bir ihtimalle sıradaki dolunayın ile ilgili." Derin bir nefes aldım.
"Sende de böyle mi oldu? Zaman durdu mu? Yaşamıyormuşsun gibi hissettin mi?"
   Dişleriyle dudaklarına bastırdı. Ve
"Evet." Dedi.
"Hadi gidelim burdan."
"Olmaz David. Yapamam. Eğer bu hafta devamsızlık yaparsam kalacağım."
"Bella şu anda içinde sinirlendiğin kişinin kafasını kopartabilecek kadar bir güç, bir enerji var. Derse girmen uygun olmaz."
"Ben iyiyim." Diye bağırdım. Ama çok şiddetli bağırmıştım.
   David elleriyle kulaklarını kapadı ve bana baktı. Sanırım dişlerim çıkmıştı.
"Emin misin?" Diye sordu ellerini kulaklarından çekerken. Ağzımı elledim. Dişlerim çıkmıştı. Ve David'in ayna gibi gözlerinden kendi gözlerimin renk değiştirdiğini görebiliyordum. O haklıydı. Derse bu şekilde giremezdim. Ama girmekten başka da bir şansım yoktu bu sene Sınıfta kalamazdım.
Gözlerimi kapatıp açtım ve eski halime döndüm. David'e baktım. Dokunsam ağlayacak durumdaydı.
"Çok üzgünüm" diyerek ilerlemeye başladım. Bir an önce derse girmeliydim. Her yer bembeyaz olmuştu. Ayaklarım beyaz karların içine girip çıkıyordu. Bu bana ayrı bir zevk veriyordu. Bi an önce dolunayın gelmesini ve bu işkencenin bitmesini istiyordum.
Sınıfa girdiğimde daha biyoloji hocamız Bayan Clear ' ın gelmemiş olduğunu gördüm. İçimi derin bir huzur kaplamıştı. Hemen boş sıralardan birine geçtim ve düşünmeye başladım. Ne olursa olsun sinirlenmemeliydim. Kısa bir süre sonra Bayan Clear içeriye girdi. Topuklu ayakkabılarının sesi içimde yankılanıyordu. Ve bu beni rahatsız ediyordu. Derin nefesler içinde kulaklarımla ellerimi kapattım. Boncuk boncuk terlemeye başlamıştım. Nihayet Bayan Clear yerinde durmuştu. Yoksa daha fazla dayanamayacağını düşünüyordum. Bize göz gezdirdikten sonra gözü bana takıldı.
"Sen iyi misin Bella?" Duraksadım. Niye böyle bir şey sorduğunu merak etmiştim.
"Evet Bayan Clear. İ..iyiyim. "
"Pekala seni gördüğüme sevindim." Hafif bir tebessümle gülümsedim ve başımı eğdim. Bayan Clear arkasını döndü ve tebeşirle eline alarak tahtaya bir Şeyler yazmaya başladı. Tebeşir her tahtaya değdiğinde sürttüğünde kulaklarım intihar etmek istiyordu. Sanki orada bir matkapla delik açılıyormuş gibi hissediyordum. Yine derin derin nefes Alıp vermeye başladım. Biraz süre geçtikten sonra sesler nihayetinde Kesilmişti. Ah Tanrı'm!! Ölmek üzereydim. Bayan Clear işini bitirip bize döndü ve dersi anlatmaya başladı. O anlatırken ben de bir yandan tahtayı deftere geçiriyor bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. Ama bir sorun vardı. Yazarken tahtayı net göremiyordum. Tam odaklanmış bir biçimde yazacakken harfler birbirine karışıyordu. Gözlerimi kıstım ve bu kez de öyle baktım. Ama değişen bir şey yoktu. Harfler çorba olmuştu. Sinirlenmeye başladım. Soluklarım artmıştı. Sakin olmalıydım. Sakin olmalıydım. İçimden sürekli bunları tekrarladım. Tahtaya son kez baktım. Ama değişen bir şey yoktu. Daha sonra gözlerim beni izleyen David'e takıldı. Bir Şeyler söylemeye çalışıyordu ama anlamıyordum. Ne yapacağımı bilemedim. Terlemiş avuçlarımı pantolonuma sürttüm. Tekrar Davis'e baktım. El kol hareketi yapıyordu. Anlamadığımı belirtmek için Kafamı olumsuz anlamda salladım. Ellerini kulağına götürdü. Sanırım onu dinlememi istiyordu. Kulağıma odaklandım. Ve David'in sesini duydum.
"Bella. O sınıftan hemen çıkmalısın. Ama hemen! Gözlerin...gözlerin Bella. Çabuk ol. Sakın kimseye bakma. Bir şey demeden çık. "
Olamaz. Gözlerimi kapattım. Kontrol edemiyordum. Hala renkli olduklarını hissedebiliyordum. Gözlerimi tekrardan kapattım. Ama yine başaramamıştım. Yavaş bir şekilde çantamı ve kitaplarımı elime aldım ve Gözlerim kapalı bir şekilde bir çırpıda ayağa kalkıp sınıftan çıktım. Ve gözlerimi açarak hızlı bir şekilde koşmaya başladım. David'in de arkamdan koştuğunu hissedebiliyordum. Dolapların arasına geçtim ve Olduğum yere oturdum. Nefes nefeseydim. Kötü hissediyordum. David hemen Yanıma geldi ve o da Yanıma oturdu. O da nefes nefes kalmıştı.
"İyi misin?"
"Sence iyi miyim?" Deyip suratına baktım. Sonra devam ettim.
"Kontrol edemiyordum David. Ne yapacağım ben?"
"Şiştt" diyerek bana sarıldı. Ben de ona sarıldım.
"Geçecek Bella. 1 günün kaldı. Geçecek. Seni burdan götürmemi ister misin?"
Çeresizce Kafamı salladım. Yapacak başka bir şeyim yoktu. Gitmek zorundaydım. Birlikte ayağa kalktık.
"Chris nerede?"
"Bilmiyorum ama muhtemelen derstedir. "
"Ben bir mesaj atayım" dedim ve telefonumu cebimden çıkararak mesaj attım.
Ilk önce dolabıma uğrayıp kitaplarımı koydum. Daha sonra arabaya binip eve doğru yol aldık.

Merhabalar benim sevgili ve değerli okuyucularım. Evet biliyorum uzun zamandır y.b. Koyamadım. Ama biliyorsunuz ki okullar açıldı ve şu sıralar biraz yoğunum bu bölümü zorla yazdım. Kötü ve toparlamayacağım bir bölüm olmasın diye kafamın kötü olduğu zamanlarda yazmıyorum. Sonra yazdığımdan dolayı pişman olmak istemiyorum. Sizi seviyorum. Okuduğunuz için teşekkürler.

Kurtlar Arasında  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin