80 -FİNAL

7.5K 428 80
                                    

    Kolumla kapıyı kırmaya çalışıyordum. İçeriye girmeliydim. Bir yandan da bağırıyordum.
"Skyler!!!"
    Çocuk hala bağırmaya çalışıyordu.
Kapı açılmak bilmiyordu. Biraz geriye gittim. Ve kapıya hızlıca koşarak sert bir ayak darbesi vurdum. O sırada kapı açıldı. Hemen içeriye girdim. Burayı hatırlıyordum. Burası..orasıydı.
   Vizyonlarımda gördüğüm yer burasıydı ve o ay ışığının altında acı çeken çocuk da Skyler'dı. Gözleri, ağzı, elleri ve ayakları bağlıydı. Sandalyede oturuyordu. Gördüğüm şey buydu.
   Hemen ona doğru koşmaya başladım. İlk önce gözlerini çözdüm. Diğer yerlerini çözerken ona sorular soruyordum.
"Skyler senin burada ne işin var? Seni buraya kim getirdi."
"Ben çok üzgünüm Bella. Bagajına saklandım ve sizi buraya kadar takip ettim. Artık neler olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Seni takip ettim. Ağacın arkasındaydım. Sonra kurtlar belirdi. 3 taneydiler. Sonra senin karşında insana dönüşünce çok korkmuştum. Sesimi çıkaramadım. Arkamdan biri geldi ve kafama bir çuval geçirdi. Ondan sonra hep buradaydım."
"Sana bir şey yaptılar mı?"
"Sırtıma iğne gibi bir şey yaptılar Bella."
"Sırtına mı?" Dedim hemen ayağa kalktım ve sırtını sıyırdım. Sırtında tuhaf bir şekilde küçük küçük noktalar vardı. Damarları çok belliydi.
"Nedir o? Ne olmuş?"
"Bilmiyorum." Dedim. Sırtını geri örttüm. Ve Skyler'ı oradan kaldırdım. "Hadi hemen gitmemiz lazım. Çabuk ol!" Diye bağırdım. Arkamdan geliyordu. Ormanda onların yanına gitmeye çalışıyordum. Kemerimden bir silah çıkardım.
"Al şunu ve kendini koru." Dedim. Elimden aldı. Yürümeye devam ettik. Bir çıtırtı sesi geldi.
"Bella şunu duydun mu?"
"Ne yazık ki evet."
    Koşmaya başladık. O sırada karşımıza o adam çıktı. İkimiz de korkmuştuk.
"Demek deneyimizi bulmuşsun. Sanırım bunu daha önce görmüştün öyle değil mi Bella?"
  Skyler çaprazımdaydı ve oldukça da yakındı.
"Neyi görmüştün Bella?"
Cevap vermedim.
"Kaybetmek üzeresiniz Bella. Sürüm sizin sürünüze yenilecek mi sanıyorsunuz?" Dedi gözleri yine alev kırmızısına dönmüştü.
"Biz alfa sürüsüyüz!!! Sizin gibi birkaç avcı, beta ve ezik alfalara yenileceğimizi mi sanıyorsun?!!!!" Diyerek hırladı. Nefesini hissedebiliyordum. Kafamı dik tuttum.
"Aslına bakarsan öyle sanıyoruz." Dedim kendimden emin bir şekilde. Boynumdaki kolyeyi çıkarıp sallamaya başladım. Bir adım öne çıktım. Sırıttım.
   Elimdeki kolyeye baktım.
"Çok güzel değil mi? Bana büyükannemden kalmış ona da kendi büyükannesinden kalmış. Bugüne kadar bunun ne işe yaradığını bile bilmiyordum. Öylesine takıyordum. Meğer ne büyük bir kolyeymiş.
   Büyükannem bunu biliyordu değil mi? Bunu da bana bu yüzden verdi. Çünkü o da aynı durumda kalmış ama sizi yenememişti. Şimdi neden annem ve babamın da listede olduğunu biliyorum. Onu öldürtmek istediniz çünkü yalnızken daha korunmasız olacaktım. Ama azmim ve yılmayışım karşısında çılgına döndünüz. Ve nasıl olduysa Bill'in pençesi beni kurt yapmadı. Öldürmedi de."
"Aferin sana sandığım kadar salak değilmişsin."
"Hiçbir zaman değildim." Dedim ve bir hamlede üzerine atlayarak kolyeyi boynuna doladım.
"Bırak beni!" Diye bağırdı.
"Daha hiçbir şeyi bilmiyorsun!!"Beni tutarak engellemeye çalışmıştı ama her şey için çok geçti düğmeye bastım.
"Her şeyi biliyorum!!" Kolye aynı anda ısı ve elektrik verdi. Adamın kafası ve vücudu birbirinden bağımsız kalmışlardı. Yere düştüm. Kafamı kaldırarak doğruldum. Skyler'a baktığımda ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Ayağa kalktım. Yerler hep kan olmuştu. Adamın korkunç kırmızı gözleri bana doğru bakıyordu. Ona doğru sırıttım. Kolyemi yerden alıp boynuma geri taktım. Bu kolyeden başka hiçbir şeye ihtiyacım yoktu. Skyler'a doğru ilerledim.
"Hadi çocukların yanına gitmemiz gerek." Diyerek elinden tuttum. Hızla koşmaya başladık. Dövüşün olduğu yere geldiğimizde bizim kazanmış olduğumuzu gördüm. Hemen o alana doğru koşturmaya başladım.
"Çocuklar!" Hepsi bir yere toplanmışlardı.
    Neler olduğunu anlamak için oraya doğru yaklaşmaya başladım. Birinin etrafını sarmışlardı. Bizimkiler yerde Chris'in sürüsü ise ayaktaydı.
    Korkmaya başlamıştım. Skyler arkamdan geliyordu. İyice yaklaştığımda yerde yatanın Dylan olduğunu gördüm. Nefesim kesilmişti. Oradakileri ittirdim. Ve öne geçtim.
   Yerde kanlar içinde yatıyordu.
"Dylan!! Ne oldu sana?!!"
   Elini tuttum.
"Bella." Diyebildi güçlükle.
"Bella her şey için özür dilerim." Dedi ve gözlerini kapattı.
"Hayır!!" Diyerek onu sarstım.
"Hayır!! Dylan!!! Uyan hayır!!"
   David beni kaldırmaya çalıştı. Onu engelledim.
"Bırak beni! Dylan uyan!! Uyan!" Diye bağırdım. Ama nafile. Kendimi iyice bırakıp ağlamaya başladım. Jessica ve Kate'de ağlıyordu hatta Anna bile.
"Sadece birimizi mi kaybettik?" Diye sordum sesim kısık bir şekilde.
"Hayır." Dedi Eric.
"Chris'in sürüsünden de çok kayıp var." Diye tamamladı Ed.
   Kafamı Chris'e doğru çevirdim.
"Çok üzgünüm." Dedim. Ayağa kalktım. Ed gülümsedi ve ortaya doğru bir iki adım attı.
"Çocuklar bunu kazandık. Onları alt ettik. Kaybettiklerimize değil, kazandıklarımıza bakmalıyız. Artık buradan sonrası için yaşamalıyız. Dylan için üzüldüğünüzü biliyorum. Ama şuraya bir bakın. Onlar için durum daha kötü. Biz yalnızca birkaç kurban verdik. Onlar bir asır verdiler."
    Bana baktı.
"Merak etme Bella, Dylan'ı mezarında rahat ettireceğim."
"Teşekkür ederim." Chris'e döndü.
"Sana ve sürüne de teşekkür ederiz kardeşim. Siz olmasanız başaramazdık." Birbirlerine sarıldılar.
"Önemli değil." Chris bana baktı. Bakışlarımı kaçırdım.
...
   Ertesi günler. Her şey normale dönmüştü. Artık kolyemi boynumdan hiç çıkarmıyordum. Evimde duran günlüklerin ve yazıların ne olduğunu da anlamıştım. Onlar büyükannemin yazılarıydı. Hayatını bana anlatmıştı. Kolyeyi ne pahasına olursa olsun saklamam gerektiğini söylemişti.
O her şeyi biliyordu. Benim başaracağıma inanıyordu. Bunları bulacağımı da biliyordu.
   Dylan için gerçekten çok üzülmüştüm. Ne olursa olsun onunla bir geçmişim vardı. Ama elimden gelen hiçbir şey yoktu. Onun hala yanımda olduğunu bilmekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Ama Ed'in dediği gibi biz birkaç kurban verdik. Onlar ise asırlarını vermişlerdi.

    Arabadan indim. David bu sefer beni kapıda karşılamıştı.
"Günaydın" diyerek gülümsedi.
"Günaydın."
    İçeriye girdik.
"Ed şimdi mesaj attı. Kafeteryadalarmış. Oraya gitmek ister misin?"
"Olur." Dedim. Oraya doğru yol alırken karşımıza Chris çıktı. Bizi durdurdu.
"Bella birkaç dakikanı alabilir miyim?" Diye sordu.
    David'e baktım. Bir şey diyemedim.
"Sen git. Ben hemen geliyorum." Dedim.
"Tamam ama geç kalma." Dedi Chris'e bakarak.
"Tamam kalmam." Dedim. Yürümeye devam etti. Chris'e baktım.
"Ne konuşacaksın?" Dedim gayet sakin bir şekilde.
"Burada olmaz. İstersen dışarıya çıkalım."
   Geldiğimiz yöne geri döndüm ve dışarıya çıktık. Banklardan birine oturdum. Artık hava düzeliyordu.
"Bella. Biliyorum yaptığım hiç iyi bir şey değildi. Bundan sonra eskisi gibi olamayacağımızı da biliyorum."
"Evet ne yazık ki olamayacağız."
"Cidden mi? Bana bir şans daha veremez misin?"
"Verebilirim. Ama gönlüm buna el vermiyor yani...demek istediğim verebilirim ama artık sana karşı bir şey hissetmiyorum. Bu seninle oynamak, seni kullanmak olur."
"Sevgin bu kadar çabuk bitti yani."
"Bunu bitiren sendin Chris. Bir kadına bunu yapman akıl alır bir şey değildi. Ben seni affederim. Ama eskisi gibi bir ilişkimiz olamaz."
"Peki ne olabiliriz?"
"Arkadaş olabiliriz. Yaptığın her şeyi unuturum ama seni bir daha sevemem. Ed'e nasıl davranıyorsam sana da öyle davranırım. Yani arkadaş olarak kalırız."
"Tamam öyleyse....Arkadaş kalalım."
"Tamam" diyerek kafamı salladım.
"Dinle! Ben sürün için çok üzgünüm ve bizi zor bir durumdan kurtardığın için de çok teşekkür ederim Chris. Belki de sen ve sürün olmasaydı şimdi ben de o mezarlardan birinde olacaktım."
"Öyle konuşma. Sana tabiki de yardım edecektim."
    İkimiz de ayağa kalktık. Ve birbirimize sıkıca sarıldık. Ona sarıldığım anda gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Keşke her şey böyle bitmeseydi. Onun da ağladığını hissedebiliyordum. Uzun bir süreden sonra sarılmayı bıraktık.
"Benim artık gitmem gerek." Dedim.
"Bella lütfen bana kızgın olma."
"Sana zaten kızgın değilim dostum." Dedim. Ve oradan ayrılarak yürümeye başladım.
   Kafeteryaya geldiğimde bizimkilerin orada olduğunu gördüm. Jessica beni görmüş olmalıydı ki bana el sallayıp oraya gelmem için işaret yaptı. Jessica öyle yapınca masadaki herkes bana baktı. David gülümsedi. Oraya doğru yürüdüm ve David'in yanındaki boş yere oturdum. Ed ve Jessica en başta karşılıklı oturuyordu. Ed'in yanında David, onun yanında ben oturuyordum. Karşımızda ise Katherine ve Eric vardı.
"Ee bu akşam ne yapıyoruz?" Diye sordu Katherine.
"Evet bugün bence de bir şeyler yapmalıyız." Dedi Ed. David'e döndü.
"Siz ne dersiniz?" David önce bana sonra Ed'e baktı.
"Evet güzel olabilir."
"Sinemaya gidelim. Çıkışta da bir şeyler içeriz." Diye atladı Jessica. Herkes bana baktı.
"Ee Bella. Sen ne dersin?"
"Benim için farketmez. Yani olabilir."
"Tamam öyleyse okul çıkışında bir yerde buluşuruz."
"Harika." Dedim.
"Öyleyse şimdi bizim gitmemiz gerekiyor. Bir işimiz varda." Dedim ve David'in kolundan çekiştirdim. Çocuk ne olduğunu anlayamamıştı. Arkamızdan bize bakakaldılar.
"Ne oldu? Nereye gidiyoruz?"
"Hiçbir yere sadece biraz konuşmamız lazım." Dedim. Onu müzik odasına soktum. Ve duvara yasladım.
"Evet." Dedim.
"Ne 'evet'?"
"Seninle çıkarım."
   Gülümsedi. Kıpkırmızı oldu. Elleriyle belimi sardı. Bana sıkıca sarıldı. Ben de ona sarıldım. Boynumu öptü.
   Sarılmayı bıraktığımızda ellerimi boynuna doladım ve öylece ona bakmaya başladım. Yavaşça birbirimize yaklaştık. David dudağıma küçücük bir öpücük kondurdu. El ele tutuşarak salondan çıktık ve koridorda yürümeye başladık. Herkes bize ve ellerimize bakıyordu. Ama biz kimseden çekinmeden el ele tutuşmaya devam ettik ve gülerek okulun kapısından çıktık.
    Artık her şey çok güzeldi. Umarım hep böyle devam ederdi. David ile birbirimizi çok seviyorduk. Çocuklar bu haberi duyunca onlar da çok sevinmişlerdi. Chris ile dost kalmıştık. Onu bu kadar çabuk unutabileceğimi sanmamıştım ama unutmuştum. Artık benim için yalnızca David vardı...

     Evet benim tatlı, biricik sevgili okuyucularım kitabı burada bitirmiş bulunmaktayım. Birçok kişiden ikinci bir kitap isteği geldi. Eğer biraz daha kişiden bu istek gelirse kurtlar arasında nın ikinci bir kitabına başlayacağım. Kitap boyunca bana destek veren tüm okuyuculara gönülden teşekkür ediyorum. Siz olmasanız ben buralara kadar gelemezdim. Mutlu bir sonla bittiğini düşünüyorum. Tek üzüldüğüm şey Dylan oldu. Onu öldürüp öldürmemek arasında kaldım. En sonunda kararımı öldürmekten yana kullandım. Aslında Dylan yerine Chris'i veya Katherine'i öldürmeyi düşündüm ama onlar olmadan (eğer yaparsam) ikinci kitabın tadı çıkmazdı. O yüzden onlar yerine Dylan'ı öldürdüm. Neyse çok konuştum. Herkese tekrardan çok teşekkür ediyorum. Oy ve özellikle de yorumlarınızı dört gözle bekliyorum.

Kurtlar Arasında  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin