Dolduramaz boşluğunu ne bacı ne gardaş
Bu en güzel, en sıcak duygudur arkadaş
Olmasın o taa içten gülen gözlerde yaş,
Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş
Evet arkadaş;kim olduğumu, ne olduğumu
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Elimden tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
El ele ve daima ileriye
Bir gün.
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız
Ve aynı yolda yürüdükçe
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız (Melike Demirağ)
İyi bir dost yeri geldiğinde annenizden de, kardeşinizden de ötedir. Annenizle istediğiniz gibi konuşamaz, her sırrınızı, her düşüncenizi anlatamazsınız; keza kardeşlerinize de. Değişik bir duygudur. Tepkilerinden çekinir, içinizdekileri olduğu gibi dökemezsiniz işte.
Ama dost dediğiniz kişiye en absürt hayallerinizi bile anlamsız cümlelerle anlatabilirsiniz. Sizi dinler, anlar, hata yapıyorsanız uyarır, yoksa destekler. Sizinle abuk subuk şeylere güler; ipe sapa gelmez şeylere ağlar; ve dost, gece gündüz demeden kalbini de, kapısını da size açar. Dost, yanında yüksek sesle düşünebildiğiniz insandır.
----------------------------------------------------------------------------
Sevgi, Ferda, Aslı.
Benim hayatımın atardamarları. Belki de toplar demeliyim; çünkü ne zaman dağılsam, beni toplayan onlar oluyorlar ve şimdi; ben bu kadar mutluyken, Sevgi'nin evlenmeye karar vermesine hem çok seviniyorum, hem de hiç bilmediği Almanya gibi bir diyara gitmesine kahroluyorum. Gece oturmaları, deliler gibi gülmelerimiz, saatin kaç olduğuna aldırmadan kurduğumuz gece sofraları, pencere muhabbetleri; hepsi O'nunla birlikte, o bilinmeyen diyara gidecek. O' na ne kadar üzüldüğümü belli etmemeye çalışırken, aslında çok ilgisiz göründüğümün farkında değilim ve bu gerçeği bana söylediğinde, aslında neler hissettiğimi O'na anlatmaya uğraşırkenki çırpınışlarım, O'nun bavuluyla apartmandan çıkışını gördüğümde tam bir can çekişmeye dönüşüyor. Bir dostun gidişi demek, aslında geride öksüz bir dost bırakmak demek ve ben, öksüzlüğümü daha fazla hissetmemek için Sevgi'lerin evine daha bir uğrar oluyor, aynı samimiyeti ablasıyla kurmaya başlıyorum. Anlıyorum ki; iki kardeş birbirinden ne kadar farklı görünse de, bu farklılık Selma ile de sıkı bir bağ kurmamıza engel olmuyor. Sevgi ne kadar şen şakrak ve hatta biraz da çatlaksa, Selma tam tersi ağır başlı, kendi halinde, sessiz sakin; ama derine indikçe aslında ne kadar keyif veren bir insan olduğunu anlıyorum. İnce espri anlayışı Sevgi'yi aratmıyor ve zamanla sadece bakışlarımızla bile anlaşır hale geliyoruz. Artık Sevgi'nin yanında götürdüğünü sandığım gece sofraları, pencere muhabbetleri, deli gibi gülmeler Selma ile yeniden başlıyor. Sevgi'den sık sık gelen sayfalarca yazılmış destansı mektuplar yaşadığı her anı atlamaksızın anlatırken, ben de olan biten hiçbir şeyden mahrum bırakmıyorum onu. Altı ayda bir gelişlerinde, en küçük gelişmelerden bile haberi olduğu için hiçbir kopukluk olmadan devam ediyoruz dostluğumuza ve ben yine anlıyorum ki; insan yavaş yavaş özleme de, ayrılığa da alışıyor; hele de candan arkadaşları varsa, aşıksa ve mutluysa daha bir kolay oluyor bu ve ben hem mükemmel dostlara sahibim, hem aşığım, hem de mutluyum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umuda Tutunmak #Wattys2018
General FictionSevgili arkadaşım!! Seni tanımıyorum. Nerede oturursun, ne iş yaparsın, kaç yaşındasın hiçbir fikrim yok. Bildiğim tek şey çoğu olayda aynı şeyleri yaşadığımız. Sevgili genç arkadaşım! Hani o hayran olduğun "Kötü Çocuk, Mafya Çocuk, Psikopat Çocuk v...