Böyle bir şerefsizi doğurabilmesi için o melek gibi kadının hamileyken ne yemiş olabileceğini merak ediyorum. Ya da kayın pederimin taşıyıcısı olduğu adi genleri 7 kuşak arasında kimin taşıdığını..
Güzel, güneşli, sıcak bir hava var dışarıda. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Telefonun başına geçip önüme geleni arıyorum ama aslında canım konuşmak da istemiyor. Son olarak Ferda'yı arıyorum.
- Yarın gelsene bana, kalalım, dağıtırız biraz, diyor.
- Bakalım diye cevap veriyorum, sesimdeki sıkkınlığı belli ederek.
- Bakalım deme gel, bekliyorum.
Bugün Cuma. Aslında çocukları bırakıp, anneme gidebilirim. Bu akşam orda kalır, yarın da Ferda'ya geçerim. Kararımdan vazgeçmemek için hemen Gül Annemi arıyorum. Hemen kabul ediyor çocukları almayı. Bu kadının sırf ben rahat olayım diye yaptıklarını sanırım ömrüm boyunca ödeyemem.
Güllüm e gideceğimi haber verip hazırlanıyorum ve aceleyle çıkıyorum evden. Biraz beklesem vazgeçecek bir havadayım çünkü.
Annemlere yaptığım sürprizin keyfi yatana kadar sürüyor. Kahvaltı masasında yaptığımız uzun sohbetin ardından ortalığı toparlıyoruz ve Ferda'ya gitmek için hazırlanıyorum. Tam tapıdan çıkarken annem aklına yeni gelmiş olacak ki:
- Gitmeden Nemciye'ye bir uğra. Sevgi sana bir şeyler yollamış. Gelince mutlaka anneme uğrasın dedi.
- Geçen hafta Ahmet abi geldi ya. Kesin çikolatalarım da geldi yaşasın.
Her geldiğinde benim için getirdiği çikolataları Sevgi'nin gelişinden daha çok bekler oldum artık.
Ferda'ya gitmeden önce uğruyorum Necmiye'ye. Binaya her girişimde garip bir his beliriyor içimde. Çocukluğum, gençliğim, yıllarım geçti burada benim. Ve şimdi her basamağını ezbere bildiğim binaya misafir gibi gelmek garip şeyler hissetmeme neden oluyor.
- Ne haber Necmiye, beni emretmişsin sultanım.
- Geç içeri geç. Durma kapıda öyle yabancı gibi.
İkiletmiyorum. Oturuyoruz birkaç ay önce yaptırdığı padişah tahtına. Gerçekten padişah tahtı değil ama şu an padişahlıkla yönetilseydik eminim tahtı böyle olurdu. Epeyce bir muhabbetin ardından dolaptan çıkardığı paketi uzatıyor bana.
- Ne bu ya? Çikolataya benzemiyor. Küçük bu paket.
- Bilmiyorum vallahi, öyle bir bantlamış ki, açmayın demiş resmen.
Gülümsüyorum. Kim bilir ne çıkacak içinden? Canım çıkıyor bantları açana kadar. Küçücük bir paket çikolatayı ihmal etmemiş gene canım arkadaşım. Üzerine katlayıp yapıştırdığı zarfı açıyorum. İçinden çıkan notu fark ediyorum önce:
Merhaba canım arkadaşım
Seni çok seviyorum.
Elimden bir şey gelmiyor. Kader sana bu hayatı reva görmüş olamaz, çıkacaksın bu girdaptan. Allah yardımcın olsun. Hep yanındayım. Ne kadar? Nasıl?... hep yanındayım işte. Hayat bizi birbirimizden hiç koparmasın. Yaşlanıp torun torba sahibi olduğumuzda da hiç kopmayalım. Bu ara görüşemedik. Çikolata için afiyet olsun.
Seni seven Sevgi
Ve zarfın içinden oldukça yüklü bir miktar yabancı para çıkıyor, kalıyorum. Öylece kalıyorum. Boğazımda düğümlerle, kalbimde sızılarla kalıyorum. Sevgi'ye olan sevgimle kalıyorum. Öylece kalıyorum işte. Gözlerim dolu dolu öptüğüm Necmiye' nin de benden farkı yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umuda Tutunmak #Wattys2018
General FictionSevgili arkadaşım!! Seni tanımıyorum. Nerede oturursun, ne iş yaparsın, kaç yaşındasın hiçbir fikrim yok. Bildiğim tek şey çoğu olayda aynı şeyleri yaşadığımız. Sevgili genç arkadaşım! Hani o hayran olduğun "Kötü Çocuk, Mafya Çocuk, Psikopat Çocuk v...