Görüşten sonraki ilk mahkemeye gittiğimde hakkında yapılan suçlamaları duyduğum zaman nevrim dönüyor. Gasptan tutun, uyuşturucu kullanmaya kadar. Ne 24 yılla yargılanması, ne de mahkemenin üç ay sonraya ertelenmesi, suç listesi kadar şaşırtmıyor beni.
Mahkeme çıkışı eve döndüğümüzde kayınvalidemin gözlerinden akan her damla öfkemin üzerine benzin misali dökülüp, iyice alevlendiriyor. Bir anneye böylesi acı verilmez.
Günlerce mecbur kalmadan konuşmuyorum, kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum, bol bol kitap okuyorum, kayınlarımla birlikte bilgisayarda film izliyorum ve sonunda kabulleniyorum. Şu an elimden hiçbir şey gelmiyor, vicdanım bu durumda onu terk etmeme izin vermiyor.
Üç dört günde bir sayfalarca uzunlukta mektuplar gelmeye başlıyor. Sayfalarca aşk nağmeleri, özlem, gelecek planları, özürler, sözler. Her birine ayrı ayrı cevaplar veriyorum. Yaşadıklarımı anlatıyorum ayrıntısıyla. Çocuklardaki değişiklikleri. İçimdeki kırgınlıkları, beklentileri. Her mektubuma karşılık, gene her şeyi unutturacağına dair vaatler geliyor. Ve ben inanmaya başlıyorum pişmanlığına. Ve her mektubun sonuna koyduğu imzasının yanında, o sinirimi bozan kelimeyi de ikinci imza olarak atıyor, sanki inadıma: "kaderimsin!"
Mahkemeden sonraki ilk açık görüşe gitmemek için bahaneler üretiyorum ve aradığı zaman telefondaki o deli tavrına ve sövmelerine itaat etmiyorum ama O'nun ardından Murat Abi arayıp da sinir krizi geçirdiğini, ortalığı dağıttığını ve mutlaka gelmem gerektiğini söyleyince, dayanamayıp gidiyorum.
Aynı eziyetli sahneleri yaşayıp, aynı salonda yan yana otururken hala sinirini üzerinden atamamış görünüyor. Suç listesini soruyorum bütün suçlamaları reddediyor, kurşunlama hariç.
- Yaptık diyor. Adam paramızı vermedi, biz de bastık dükkanı, boşalttık iki şarjör. Ne yalan söyleyeyim, sonu kötü oldu ama o an kendimi kovboy gibi hissettim.
Gülüyor ve o kadar rahat anlatıyor ki, sanki yıllardır bu işlerle uğraşıyor.
Bazen ne söylerseniz söyleyin, karşınızdakinin sizi anlamayacağını bildiğiniz için konuşmak size çok ağır ve zahmetli gelir. Ben de yorum yapmıyorum. Çünkü şu halde bile yaptığı hataların ve sonuçlarının farkında değilken, böyle bir musibet bile bunu öğretememişken, benim kuracağım üç beş basit cümle mi öğretecek ?
- Bir dahaki görüşe çocukları getirsene, çok özledim
- Buraya nasıl getireyim ya, tek başıma uğraşamam
- Sen getirirsin, biliyorum ben.
O benden bu kadar eminken, ben neden hiçbir şeyden emin olamıyorum?
- Bakarız, diyorum
Vedalaşırken sarılıyoruz ve o sırada elime bir miktar para sıkıştırıyor.
- Neye ihtiyacın varsa al, sakın kenara falan koyayım deme. Hiçbir eksiğin kalmasın. Bu hafta telefonun gelir, bizimki de akşam sabah burada inşallah. Artık sık sık görüşürüz.
- Bir de telefon yüzünden sıkıntı olmasın?
- Yok be, sen takma kafana. Sen hiçbir şeyi düşünme. Her şey yoluna girecek. Şerefsizim bak, bir çıkayım göreceksin.
O kadar inandırıcı konuşuyor ki, bu kadar inandırıcı konuşan bir pazarlamacının tüm mallarını alabilirim, ki yapmadığım şey değil. Çok kanmışımdır onlara. Çok canımı yakmışlardır maddi olarak ama her seferinde inanırdım gene. Onlara inanmayı bırakıp, kapıdan kovmayı becermeye başlayalı çok oluyor da, benim pazarlamacıyı defedecek hiçbir yol yok. Ne satıyorsa almak zorundayım şimdilik.
- Evet göreceğiz canım, sen hele bir çık da, ,ikimiz de göreceğiz.
- Ne demek istiyorsun sen?
- Ne diyeceğim ya, göreceğiz işte, sana inanıyorum.
- Canımsın benim sen, her şeyimsin. Çocukları getir mutlaka, hadi güle güle git. Allah' a emanet ol.
Birkaç adım attıktan sonra geri dönüp bakıyorum. Baktığımı görünce elini kaldırıyor, hafifçe sallıyor ve cebinden çıkardığı tespihi çevirmeye başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umuda Tutunmak #Wattys2018
Ficción GeneralSevgili arkadaşım!! Seni tanımıyorum. Nerede oturursun, ne iş yaparsın, kaç yaşındasın hiçbir fikrim yok. Bildiğim tek şey çoğu olayda aynı şeyleri yaşadığımız. Sevgili genç arkadaşım! Hani o hayran olduğun "Kötü Çocuk, Mafya Çocuk, Psikopat Çocuk v...