Musluk bozulmuş, sürekli akıyor.
Damla damla değil ama incecik, ip gibi
Bir an anımsattı bana,
Sen giderken kendi yoluna
Ardında bıraktığın tek bakışa,
Takılıp kalan gözlerimden akan sicim gibi yaşları.
-------------------------------------------------------------------------
Bana göre muhteşem olan o buluşmayla başlayan ilk ilişkim ve gerçek aşkım, 15 ay sürüyor. Muhteşem geçen bir 15 ay. Sabahlara kadar telefonda konuşuyoruz; sık sık annemin izniyle, babamdan habersiz buluşuyoruz. Hayata dair her şey sohbet konumuz olabiliyor. O kadar çok gülüyoruz ki, özellikle telefonda konuşurken; bir gece alt kattaki Aydın amca susayım diye tavana vuruyor sopayla. Babam gelir diye telefonun kablosunu uzatıp, yatağımın içine sokuyor ve yorganın altından konuşuyorum geç saatlerde. Ev ahalisinden birinin gelme durumundaysa, uyuma numarası yapıyorum. Bazen kız kardeşim de bizimle birlikte geliyor ve her seferinde başka bir yere gidiyoruz değişiklik olsun diye. Birbirimizde aşkı öğreniyoruz. İlk el ele tutuşmanın heyecanını, ilk öpücüğün can alıcı yakışını, ayrı geçen dakikaların bitmek bilmez sancısını da öğreniyoruz aşkımızı büyüttükçe. Yasak olanı yapacak cesaretimiz de, isteğimiz de yok. Gelecekle ilgili planlarımıza fazla yer vermiyoruz buluşmalarımızda ve son zamanlarda sezinlediğim durgunluğunda kendime pay çıkarmıyorum kesinlikle. Bir kere tartışmadık bunca zaman, kavga etmedik, kırmadık birbirimizi hiç. Neden benim yüzümden durgun olsun ki? Sorduğum zaman net cevaplar vermeyince iş sıkıntısı olduğunu düşünüyorum.
Babam haricinde herkes öğrendi yaşadığım aşkı. Düğün ne zaman sorularını geçiştiriyorum, ben de bilmediğim için.
Bu hafta sadece telefonda görüşebiliyoruz ve ben, beni mahkum eden o bakışlardan mahrum kalıyorum bana yüzyıllar gibi gelen bu uzun sürede. Dün gece geç saatlerde arıyor, beni ne kadar özlediğini söyleyip duruyor ama bir şey var sesinde. Değişik bir tını. Hayra alamet değil gibi bir ton. Soruyorum, sadece beni ne kadar sevdiğini söylemek için aradığını söylüyor. Yarın şehir dışına çıkacağını ve bulduğu ilk fırsatta arayacağını söyleyip kapatıyor. Sabaha kadar bin bir senaryo yazıyorum kafamda. Ya kaza geçirirse, bu son konuşmamızsa ya? Rabbim'in, başına kötü şeyler gelmesinden koruması için dua ederek sabahlıyorum. Daha gözlerimi kapatamamışken, uykuyla karışık bir sesle çıkıyorum çalan telefona. Saat o kadar erken ki, kuşlar bile ötmeye başlamamış henüz.
- Çok seviyorum seni, diyor, canımın parçası.
- Ben de seni, diyorum, canımın yongası,
Birbirimize son zamanlarda bu kelimelerle hitap etmeye başladık ve çok seviyorum bana canımın parçası derken sesindeki o içtenliği. Sanki gerçekten öyleyim ve o parça O'nun yaşama sebebiymiş gibi hissediyorum duyduğum zaman.
- Ben birazdan çıkarım, arayacağım seni, tamam mı?
- Tamam, diyorum hüzünlenerek, anlıyorum bugün konuşamayacağımızı.
Evden hiç çıkmıyorum, telefon çaldığı anda neredeysem koşuyorum, ama hiçbiri O olmuyor. Artık akşam oldu ve merak içindeyim. İşyerinden aramak istemiyorum, başkası çıkarsa hayal kırıklığına uğrarım. Bekliyorum, bekliyorum. Gece yarısına geliyor, dayanamıyorum. İşyerini aramaya karar veriyorum. Belki biri vardır bu saatte, diye düşünüyorum. Arıyorum, uzun uzun çaldırıyorum, kimsenin açmayacağını düşündüğüm anda uykulu bir ses cevap veriyor.
- Orhan Bey'le görüşebilir miyim?
- Yok burada, kimsiniz?
- Geldi mi acaba şehir dışından, bilginiz var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umuda Tutunmak #Wattys2018
General FictionSevgili arkadaşım!! Seni tanımıyorum. Nerede oturursun, ne iş yaparsın, kaç yaşındasın hiçbir fikrim yok. Bildiğim tek şey çoğu olayda aynı şeyleri yaşadığımız. Sevgili genç arkadaşım! Hani o hayran olduğun "Kötü Çocuk, Mafya Çocuk, Psikopat Çocuk v...