Ne Yapmalı? Nasıl Etmeli?

815 131 14
                                    

Kış mevsimin ilk belirtileriyle birlikte sobamı kuruyorum hemen. Yaz boyu çok özlediğim soba, çay, kitap üçlümle vuslata eriyorum sonunda.

Hiç istememelerine rağmen çocukları okula götürüp, tekrar gidip almayı asla aksatmıyorum. Güllüm'ün oğlu için de okulla ilgili işleri ben hallediyorum. İki oğlum varmışçasına, veli toplantılarına, öğretmen görüşmelerine hep ben gidiyorum ikimizin yerine. "Pire gibisin" diyor sürekli, "sen olmasan ben asla yapamazdım."

Güllüm evden çıkmayan, insanlarla hemen kaynaşamayan, ki benimle ilk gördüğü anda kaynaşmasının nedenini hala çözebilmiş değil, hafif de asosyallik eğilimi olan biri. Anlattığına göre, bekarlığında evlerinin bütün dış işlerinden o sorumluymuş ama evlendikten sonra tamamen bitmiş bu olay. Eşi, Güllümle fazla ilgili değil, varsa yoksa oğlu. Evdeki hizmetçi gibi davranıyor karısına. Ve bir de annesi var akıllara zarar.

Kayınvalidesi normalde Almanya da yaşıyor ama yılın dört ayını geçirmek üzere her yaz İstanbul'a geliyor ve daha gelmeden bir ay önce geçiyor Güllüm saygı duruşuna. İnanamıyorum bu devirde, Almanya gibi bir yerde yaşayan bir kadının hala bu kadar diktatör olabilmesine. Ana oğul bir araya geldikleri zamansa Güllüm'ün yapacak tek şeyi, eksiksiz hizmet ve çenesini kapalı tutmak. Çünkü kocası anne delisi ve asla laf söyletmiyor, hizmette kusur istemiyor. Zamanla da Güllüm kocasının bu tavırları, her şeyi bilir havalarıyla içine kapanık, kendi halinde biri olup çıkıyor.

Arkadaşlığımız artık sınırlarını aşıp, dostluğa geçiş yaptı. Birbirimizi görmediğimiz tek zamanlar benim evde olmadığım hafta sonları. Yaz boyu açık duran ve fütursuzca girip çıktığımız dış kapılar, kışın soğuğuna dayanamadıkları için sıkı sıkı kapalılar artık ama günde 4-5 kez yaptığım bir sigara içimi uğramalarımı engelleyemiyor bu kapalı kapılar.

Artık son olmasını dilediğim bu ev, bulunduğu konumla her türlü rahatlığı sağlıyor bana. Karakoldan hastaneye, okuldan pazara, ihtiyaç duyabileceğim her şey birkaç adım uzaklıkta. Otobüs durağı bile evimin hemen yanı başında olduğu için, sık sık arkadaşlarımı ağırlayabiliyorum. En samimi arkadaşlarım sık sık kalmak üzere geliyorlar, sabahlara kadar gır gır şamata yapıyoruz, eski günlere duyduğumuz özlemi hafifletemesek de. Ve ben de çoğu zaman karşılık veriyorum bu ziyaretlerine.

Ben kendime kurduğum bu aile hayatıyla, eşimse iş hayatıyla verdiği mücadeleyle, hızla yol alıyoruz zaman yolculuğunda. Çoğu zaman geç gelse de fazla gelmemezlik etmiyor ya da sık sık geliyor diyelim tabiri caizse. Uzun zamandır kavga bile etmiyoruz. O tokattan sonra ben boş verdim, O da bir açık vermedi, ya unutmuş numarası yapıyoruz ya da gerçekten unuttuk bilemiyorum.

Söylediğine göre fabrikanın işleri oldukça kötü, borçlara yetişemiyorlar ve sonunda iflas ettiklerini açıklayacaklar ama gene de gayretle son çırpınışlarını yapıyorlar. Bu durum evi parasız bırakmasına neden olmuyor, evin ihtiyacı olanı aksatmadan veriyor ve ben, iyi bir ev hanımı olmanın avantajlarını kullanıp, para biriktiriyorum. Çocuklara dört cepheden gelen harçlıklar ve üzerine sipariş alıp ördüğüm dantellerden gelen paraları da koyunca, yavaş yavaş şekilleniyor birikimim. Eşime söylemiyorum. Haberi olmuyor bu paradan. Daha önce birkaç kez yaşattığı ve karşı çıkamadığım, arkadaşıma borç vereceğim hikayesini, sonunda asla geri gelmeyen paraları hatırladıkça, kararım daha da kesinleşiyor her seferinde. Yok, damla damla biriktirdiğim çocuklarımın geleceğini bir kez daha başkalarına vermeye hiç niyetim yok.

Çocukları doğru dürüst görmüyor, geldiğinde uyumuş oluyorlar, gittiğindeyse büyük okulda, küçük uyanmamış oluyor. Çocuklar babalarının, babaları da çocuklarının varlığına alışık olmadıkları için, her iki taraf ta eksiklik hissetmeden devam ediyorlar hayatlarına. Ama bu durum benim canımı çok yakıyor, çok.

Umuda Tutunmak #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin