A-18

62.7K 2.4K 37
                                    

Aşk nedir?
Nasıl tanımlanır?

Herkesin farklı bir cevabı vardır bu soruya. Kimi derki miden de hareket etmeye başlayan kelebekler, kimi derki onu gördüğünde dışarı çıkacakmış gibi atan kalbin, karıncalanan bacakların, elini tutma ihtimalinin bile ellerini titretmesi, tüm uvuzların ona dokunmak için can atarken bir tarafının onu İncitmekten korkması, dünyayı sırf o mutlu olsun diye döndürmeyi göze almak....
Eğer bu soruyu Ateş'e sorarsanız alacağınız cevap belliydi. Ona göre aşk, evinin bahçesinde dolaşan, her metrekaresine kokusunu, anısını, gülüşünü bırakan kadındı. Işıldı, Işıl ile olmaktı.
Oturduğu çardakta az ilerisinde telefon ile konuşan Işıl'a baktı. Giydiği lacivert tulum, kafasında ki lacivert şapka ve şapkanın saklayamadığı her bir teline sonbahar güneşini hapsetmişcesine parlayan saçları, o kadar uzaktan bile arada kendisine bakıp sevgiyle gülümsemesi Ateş'in içinden ne kadar şanslı bir adam olduğunu düşünmesine neden oldu.

Telefonda karşı tarafı dinlerken kısılan gözleri ile bahçenin diğer tarafına yürüyen Işıl bahçenin arka  tarafında kalan ardiyeye ilerledi. Işıl'ın geri gelmesini merakla bekleyen Ateş görüş alanına giren Işıl ile ağzından kaçan şaşkınlık nidasına engel olamadı.

"Yuh!" Elinde küçük tahta merdiveni portakal ağacının altına bırakan Işıl kendisine yaklaşan Ateş'e döndü.

"Ne oldu hayatım?"

"ben sana soruyorum ne yapıyorsun Işıl?"

"Baksana portakallar çok güzel gözüküyor. Toplayalım bolca c vitamini almış oluruz, hastalanmayız. "

"Demek c vitamini alırsak hasta olmayız. Peki sormazlar mı? böyle giyinirsen portakal mı koruyacak seni diye?"

"Hıı... ben hava güzel diye şey etmiştim. Neyse toplayalım içeri gireriz. "  derken önündeki basamakları çıkmaya başladı.

"Hayatım düşeceksin in bizim çocuklara toplatalım."

"Hayır biz toplayalım. Ayrıca adamların görevi seni korumak sana portakal toplamak değil ya." Diyerek Omuzlarını silkelenerek çıktığı merdivenin tepesinde dallara uzandı.

"Yahu düşeceksin bir tarafını inciteceksin."

"Ateş amma mızmızlandın hadi uzat şu sepeti de koyalım içine. " diyerek çenesi ile az ileride duran sepeti gösterdi. Işıl'ın gösterdiği sepeti alıp ağacın altına bırakırken duyduğu çığlık ile koşarak dengesini kaybeden Işıl'ı son anda yakaladı.

"Bir kere söz dinlesen keşke. Ben ne dedim düşersin bir tarafların incinir demedim mi? " diye kucağındaki Işıl ile söylenerek eve doğru ilerledi.

"Yaa ben daha portakal toplayacaktım. Ateş! İndir beni " diye söylenen Işıl'ı duymazdan gelerek mutfağa girdi. Işıl'ı sandalyeye bırakırken tezgahta duran portakal dolu kaseyi önüne bıraktı.

"Al bakalım çatlayana kadar ye. Ne gerek var böyle atraksiyonlara? "

"Bir kere bunlar hormonlu. Sen hasta olursan bakmayacağım sana ama ben hasta olursam sen bakacaksın bana. " diye söylenirken önüne bırakılan portakallardan bir tanesini soymaya başladı. Büzdüğü dudakları ile özenle portakalı soyan Işıl'ın burnuna dokunurken. İyice yaklaştı.

"Benim sana bakarım da Allah göstermesin öyle şey. "

"Ayy..." diyerek kafasını yana eğerken bütün kızgınlığı geçen Işıl Ateş kollarını uzatarak sarıldı.

"Ödüm kopuyor bir şey olacak diye zaten kuş kadar canın var." Diyen Ateş'in boynuna kafasını koyarken kedi gibi mırıldandı.

"Kuş kadar canım varsa da gökyüzü kadar seviyorum seni. " sarı saçları arasına öpücükler bıraktı.

"Tam şuraya " diyerek Işıl'ın kafasını gömdüğü boynunu gösterdi.

"Şuraya bir yuva kursak hep orada kalsan, hep o kadar yakın. "

" Aaa ama hayvan gibi şey ediyorsunuz." Diye bağırarak içeri giren Korkut ile ayrılırken.

"ögkkk.. fazla romantizmden zehirleneceğim. Her an üzerinize kusabilirim." Diye yalandan öğüren korkut'a ikisi de ters ters baktılar. Geri vitese takan Korkut masaya otururken soyulmuş portakallardan ağzına atarken konuştu.

"Neyse ben portakal yiyeyim. Siz devam edin şey etmeyin derdim ama akşama misafir gelecek. O yüzden bana ayrı misafirlere ayrı yemek yapmanız lazım. Sonuçta misafirleriniz aç kalsın istemezsiniz."

" kimmiş bu misafirler?"

"Aman yabancı değil ışıldak korkma Defne ve kocası. " derken taktığı ada göz devirdi Işıl. korkut ise masada duran portakallardan iki tanesini ceketinin cebine sıkıştırırken konuştu.

" Neyse ben gidiyorum akşam geri gelirim. Bunları da yolluk olarak alıyorum. "  mutfaktan çıkan Korkut ile Ateş'e dönen Işıl hayretle konuştu.

"Bu çocuk hiç doymuyor galiba. "

" Kurt var onun midesinde. Akşama pelin'i de çağıralım."

" Hayatım.. Selim'i de çağıralım mı? " derin bir nefes alan Ateş gönülsüzce konuştu.

" Çağır. Ama bak sinirimi bozarsa dağıtırım suratını. "

"Çok ayıp. "

*********
Çalan kapı ile kapıya bakmaya giden Işıl'ın kaşları didişen ikili ile havalanırken içeri geçmeleri için kenara çekildi.

"Hayır ben mi dedim sana git her gün başka bir kızla işi pişir diye?  Kız geldi röportajda anlattı. "

"O zaman sen de çıkar çok mu zor? "

" Neden çıkaracak mışım?  Madem duyulsun istemiyorsun o zaman yapma "

"Sana mı soracağım? Benim hayatım istediğimle işi pişiririm. "

"Asıl ben mi soracağım sana neyi yayınlayıp yayınlamayacağı mı? Şuursuzca hareket et sonra gel iki saat kafamı şişir. Çok beklersin."

Daha fazla dayanamayan Işıl lafa girdi.

" Hey. Hey ne oluyor Allah aşkına? "

"Bay ego yığını eski kırığının hakkında röportaj vermesini kaldırmıyor."

"Kızım benim bir adım var bu camiada böyle saçma bir şey duyulmamalı. "

"Ayhh bir durun ya. Yüksek voltajlı elektrik hattı gibisiniz maşallah. Hem siz nasıl geldiniz?"

"bayan sarı kafayla kapıda karşılaştık insan gibi bir şey rica ettik hemen çıkardı tırnaklarını. "

" Tamam tamam sakin. Bir durun, bir oturun. "  diyerek ortamı yumuşatmaya çalışan Ateş ikiliyi salona yönlendirdi. Hala birbirine kötü kötü bakan ikili karşılıklı koltuklara otururken çalan kapı ile Işıl tekrar kapıya gitti. Gelen Defne ve Seçkin ile tokalaşıp salona yönlendirdi. Hep birlikte bi süre muhabbet ettiler. Işıl duyduğu zil ile hızla yerinden kalkarken kapıya giderek selim ile sıkıca sarıldı.

"Işıl kuşum nasılsın hayatım? "

"iyiyim Selim gel bak sen kimlerle tanıştıracağım. "

"Kız bana bak her zamanki gibi göz kamaştırıcıyım değil mi? "

Gülerek onayladığı selim ile birlikte salona geçti. Sırasıyla Korkut, Defne, Seçkin, Pelin ve son olarak da Ateş ile tanıştırmak için döndü. Ateş'in sinirli bakışları Selim'in Işıl'ın beline koyduğu eli ile yüzünde gidip gelirken gözleri kısılan Selim Işıl'a ithafen konuştu.

"Tövbe Bismillah Işıl, kız bu nasıl bakış. Şuracıkta bağıracağım. Ay resmen öldüresi var beni. "

"Aaa Abartma Selim."

"Kız ne abartması baksana öldürecek beni."

" Yok, yok hiç öyle şey yapar mı dimi Ateş?

"Hı..hıhı yapmam. "
*********
Merhabaaaa :)
Umarız bölüm hoşunuza gitmiştir.
Hatalarımız varsa affola :)
Bu arada belirtelim yeni bölüm hafta sonu.
Bölüm az biraz kısa oldu kusura bakmayın :)
İyi geceler :)
Tuğçe&Esra

ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin