İlk bölüme olan ilginiz, ikinci bölümü de hemencecik beraberinde getirdi..
Böyle devam edersek, 3-4-5 ve daha fazlasına gideriz diye umuyorum :)
İyi okumalar!
Yattığım yerde birkaç kez daha dönüyorum. Sıcak hava artık beynime baskı yapmaya başlıyor. Uykunun bir daha uğramayacağını anladığım zaman, derin bir "Offff" çekerek yerimden doğruluyorum. Bir süre, anlamsızca oturduğum yerden boşluğa bakıyorum.
Köydeki tüm kümes hayvanlarının benim için hazırladığı 'Günaydın Korosu'nun yeni parçasında kendime geliyorum.
Gece içeri bir şey girer diye sıkı sıkı kapattığım pencereleri açıp, akciğerlerimi oksijen ile kavuşturuyorum. Telefonumdan saate bakıyorum.
06:10
Alışamadığım geçici odamda, bilmediğim bir evde derin uyku uyuyamıyorum elbette. Enseme yapışan saçlarımı topuz yapıp, elimi yüzümü yıkıyorum.
Çok düşünceli babacığım ben gelmeden önce rahatımı düşünüp (!) banyoyu yaptırmayı akıl etmiş neyse ki..
Küçük evde iyice ruhum daralıyor, henüz boşaltmadığım bavulumu açıyorum.
Getirmeyi akıl ettiğim, yarım spor atletim ve taytımı zorlukla buluyorum ve giyiniyorum. Kafamı dağıtmak için koşuya çıkmanın iyi bir fikir olacağını düşünüyorum. Spor ayakkabılarımı giydikten sonra, alt kattakilerin uyuyor olduğunu farzedip sessizce evden çıkıyorum. Dış kapının garip kilidi ile uğraştıktan sonra, kendimi kafesinden salınmış bir kuş misali evden atıyorum.
Kulaklığımı takıp, sakin sokaklarda koşmaya başlıyorum.
Uyanıp, evlerinden çıkan tek tük insan dışında pek kimseyi göremiyorum. Müziğin sesini daha fazla açıp, tempomu arttırıyorum.
Kapının önünde oturan, 35-40 yaşlarında bir kadın bana tip tip bakıyor. Şaşırıyorum ama aynı bakışları ben de ona gönderiyorum. Kadın göz devirip, evine giriyor.
"Bu neyin tribi ya?" diyorum kendi kendime.
Köyü bilmediğim için, belli sokaklardan koşup geri dönüyorum. Bir de bu lanet yerde kaybolmak istemem doğrusu.
Bakkalın olduğu köşeden sokağa girince, kahvehane önüne çıkıyorum. Yaşlı yaşlı amcalar ve adamlar, önce şaşkın bir şekilde bana bakıyor. Sonra bazıları kafasını çeviriyor, birkaçı da iğrenç bakışlarını üzerimden çekmiyor.
İnanılmaz derecede rahatsız oluyorum, koşmayı bırakıp hızlı hızlı yürümeye başlıyorum. Eve gideceğini bildiğim yola girmeden hemen önce, önüme dün Cemil ile arabadayken bizi durduran Mehmet isimli adam çıkıyor.
Beni görünce tek kaşını kaldırıyor. Kulaklığımı çıkarıyorum.
"Oo Selin Hanımdı değil mi? Bakıyorum da köye alışmaya başlamışsınız.."
"Yaa ne demezsin. İnsanlar garip garip bakmasa bir de.."
Gömleğinin yakalarını düzeltiyor.
"Siz onlara bakmayın. Geri kafalı birkaç insan işte.. Önemsiz.."
"Köyünüzdeki insanlara karşı ne kadar da sevgi dolusunuz."
Onu bozmamdan dolayı utanıyor.
"Neyse," diyorum kendi kendime."Arabanıza da baktırdım bu arada. Arabanın yağı bitince, motora zarar vermiş. Bir arkadaşım ilgileniyor, akşama doğru biter işi."
Aklıma "Belki göstergeler bozuk!" diye çemkirdiğim Cemil geliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Mavisi
General FictionSelin Yılmaz üniversiteden mezun olduğunda, hayatında çok büyük bir değişiklik yaratacak haberi babasından öğrenir. Yıllarca el bebek gül bebek büyümüş, ne istese elde etmiş olan bu genç kız; evinden uzakta bir kasabaya yerleşmek zorunda kalır. Al...