Gelecek Bölümden

9K 866 176
                                    

Atölyesine girdiğini gördüğüm zaman adımlarımı hızlandırıyorum.
Onun hemen arkasından içeri girdikten sonra kapıyı arkamdan sertçe kapatıyorum.
"Ne yaptın sen?!"
Arkası bana dönük bir şekilde sinirle dolanıp duruyor. Ama ben de onun kadar öfke doluyum, belki de ondan fazla. Bana cevap vermiyor, dönüp bana bakmıyor bile.
"Neden Mehmet'i dövdün?!"
Yanındaki masayı tek eli ile dağıtıyor. Yerimden sıçrıyorum.
"Git buradan!"
Dediğini yapmıyorum ve üzerine yürüyorum.
"Mehmet hastanelik oldu! Kaşına dikiş attılar, duymuyor musun?!"
Hızla arkasını dönüp bana bakıyor. Bu hali beni ürkütüyor. Göz bebekleri normalinden büyük, gözünü kırpmadan öldürücü bakışlarını uzun süre bana sabitliyor.
Derin nefesler alıp veriyor ve alnından bir ter damlası yere düşüyor.
"Beni buna o zorladı. O başlattı!"
Kollarımı göğsümde birleştiriyorum.
"Bana neden öyle gelmiyor? Tüm gün sanki zaman kolladın. Yemekte yaptıkların neydi öyle?"
Yavaşça üzerime yürüyor, refleks olarak geriliyorum.
"Buraya bana sevgilini savunmaya mı geldin sen?"
Gözlerimi kırpıştırıyorum.
"Senin derdin ne Cemil? Mahsus mu yapıyorsun? Bana olan öfkeni başkalarından çıkarıyorsun."
Tek kaşı kalkıyor.
"Sana olan öfkemi, öyle mi?"
Gidecek bir yerim kalmadığı zaman sırtım kapıya temas ediyor.
Yavaşça başımı sallıyorum. Hayatımda ilk kez onun davranışları beni korkutuyor.
"Sana öfkeli olduğumu kim söyledi?"
Duraksıyorum.
"Benim için artık o kadar önemli olduğunu mu düşünüyorsun?"
Sözleri kalbimi kırmayı başarıyor.
Sesim az öncekinden daha sakin ve güçsüz çıkıyor.
"Mehmet'i öptüğüm için yaptın" dediğimde bana fırlattığı bakış soluğumu kesiyor.
Sonra öfkeli ruh hali kayboluyor. Daha soğuk ve ruhsuz görünüyor. Bunu istemiyorum. Bana böyle duygusuz bakmasından nefret ediyorum. Öfkelensin, zarar versin, kırsın ama bana böyle umursamaz bakmasın. 
Sağ elini yavaşça kapıya yaslıyor. Sırf bedenim ona temas etmesin diye nefes alıp vermemek için kendimi zorluyorum.
"Bu yüzden yapmadım. Dediğim gibi, bunu yapmamı o istedi."
Sessiz kalıyorum. Sakince konuşmaya devam ediyor.
"Şımarık küçük kız olmayı ne zaman bırakacaksın? Her şey seninle ilgili olmak zorunda değil."
Gözlerim doluyor.
"Bir de ağlayacak mısın?"
Sertçe göğsünden ittiriyorum.
"Benden uzak dur. Mehmet'e bir daha bulaşma!"
Çıkmak için kapı kolunu tuttuğum sırada birden dünyam dönüyor ve kendimi yeniden kapıya yapışmış halde buluyorum. Kolumu öyle sert tutuyor ki, kırılacak sanıyorum.
"Bir daha.." diyor dişlerini sıkarak. "Bana ne yapmam gerektiğini söyleme!"
Dizlerim titriyor. Gözü dönmüş hallerinden korktuğumu anladığı sırada kolumu bırakıyor.
"Korkuttuysam kusura bakma.."
Yavaşça geriliyor. Olduğum yerde kalıyorum bir süre. Ağlamamak için dudaklarımı kilitliyorum.
Zorla da olsa kendime geliyorum, saçlarımı düzeltiyorum.
"Sen kafayı yemişsin.." diyorum kısık sesle. Bunu duyup duymadığından emin olamıyorum.
Sonra geldiğim gibi, kapıyı arkamdan sertçe kapatarak dışarı çıkıyorum.
Serin hava yüzüme çarptığında kendime gelmek için derin nefesler alıp veriyorum.
Hemen ilerde, kapımın önünde Mehmet'i fark edince duraksıyorum.
O da beni fark ediyor, sersemce gülümsüyor.
"Evde duramadım, bizimkiler kaşına ne oldu diye sorup durunca canım sıkıldı.."
Sahte bir ifadeyle dudaklarım yukarı kıvrılıyor.
"Olayı büyütmek istememen çok güzel bir davranış Mehmet. Keşke herkes senin gibi olgun olsa."
Omuz silkiyor.
"Sorun değil Selin, ikimiz de gergindik."
İçim eziliyor. Yapmak istediğim tek şey, Cemil'e sarılıp sabaha kadar sessizce nefesini dinlemek olsa da, karşımdaki Mehmet'in durumunu soruyorum.
Sonra sessizce birbirimize bakıyoruz.
"Gel sana bir kahve yapayım madem," diye teklifte bulunduğum zaman gülümsüyor.
Hemen arkamdan eve giriyor.

CEMİL

Çoktan yere dağılmış eşyalara tekme atıp atölyeye savuruyorum.
Yüzümü ellerimle kapatıp kapının önüne yığıldığım zaman, biraz da olsa sakinleşiyorum.
Cebimde olduğunu bildiğim ve sürekli aklımı kemiren hapı düşünmemeye çalışıyorum.
Çünkü o bana değil, benden çok Selin'e zarar veriyor. Bana korkuyla bakan yüzü aklımdan çıkmıyor. Sadece öpücükler bırakmak istediğim kolunu sıkarken kendimde olmadığımı biliyorum. Ama elimden başka bir şey gelmiyor.
Çok fazla düşünce, çok fazla acı var.
Telefonum titriyor ve düşüncelerimden sıyrılıyorum. Gelen mesajı okumadan telefonumu kapatmaya yeltendiğimde mesajın Mehmet'ten gelmiş olması dikkatimi çekiyor.
Mesajı açıyorum ve içimden birkaç kez tekrar ederek okuyorum.

"Bu bitti sanıyorsun değil mi? Sen daha beni tanımamışsın. Neyse ki şuan çok sevdiğim biri ile birlikteyim ve o kişi sana olan öfkemi unutturuyor."

Mesajı eskitip yok etmek istercesine defalarca okuyorum. Yeni dizginlediğim öfkem anında kendini belli ediyor. Yerimden hızla kalkıyorum ve dışarı çıkıyorum.
Selin'in salonundaki ışığa odaklanıyorum. Bir süre sessizce içeriyi gözetliyorum. Perdenin açık olan kısmından Mehmet'i gördüğüm zaman kan beynime nüfuz ediyor.
Dişlerimi kırmak istercesine sıkıyorum. Sonra onun silüetini görüyorum. Elindeki bardağı dökmek istemediği için dikkatle yürüyor.
Mehmet pencerenin önüne geliyor ve beni fark ediyor. Dudakları nefretle çizgi halini alıyor ve sertçe önündeki perdeyi kapatıyor.
Göğsümde, tarif edemeyeceğim kadar büyük bir acı belirince nefesim kesik kesik çıkıyor. Parmaklarımla şakaklarıma baskı uyguluyorum. Elim sanki  benden bağımsızmış gibi cebime gidiyor ve düşünmeye fırsat vermeden aldığım hapı dudaklarımın arasına kıstırıyorum. Yeniden kapalı perdeye bakıyorum ve hapı güçlükle yutuyorum.
Sersem ama hızlı adımlarım ile bahçeden çıkıyorum. Telefonu elime alıp rehberimde hızla geziniyorum.
İki çalışta telefonu açıyor.
"Nino, nerdesin?"

Yeni bölüm, diğer hikayeme yeni bölüm eklediğim zaman gelecek. Tabii bunun hızlı olup olmaması yine size bağlı.
Hikaye istatistikleri düşmeye başladı ve bu durum açıkçası canımı sıkıyor. Sizden ricam; benim emek vererek yazdığım bölümlere oy ve yorumlarınız ile destek olmanız. Umarım bu dikkate alınır :)
Görüşmek üzere

Gece'nin MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin