Gelecek Bölümden

3.7K 431 472
                                    

Cemil, tuttuğu elimi bir kez daha güven vermek için hafifçe sıkıyor.

Hafifçe esen rüzgar hala sıcak olan bedenimin ürpermesine sebep olunca, titreme hissiyle savaşmam gerekiyor. Bahçede öten böceklerin ve rüzgarın sallandırdığı yaprakların hışırtıları dışında üçümüzün de sesi çıkmıyor.

"Ben bir çay koyayım.." diyor Ayşe, dakikalar sonra ve eve girip abisiyle beni yalnız bırakıyor. Parmaklarını kolumda gezdiren Cemil üşüdüğümü fark ediyor ve üzerindeki ince hırkayı çıkarıp omuzlarıma seriyor.

"Gelmeyelim demiştim," diyorum sakince. Olayların böyle gelişeceğini tahmin etmem zor değildi.

"Selin, annem seni kabul edecek. Etmek zorunda. Artık her güne insanları gücendirerek başladığımız bir ilişkiyi düşünmeni istemiyorum. Kendim için değil. Önce annem kabul edecek, sonra senin ailen... Bu evliliğe dair hiçbir şüphen kalsın istemiyorum."

Bu sözleri üzerine takındığım tebessümü yüzümden silemiyorum. Ona biraz daha sokulup, ısınmaya başlayan parmaklarımı yanağında gezdiriyorum.

"Şüphem olacağını mı sanıyorsun?"

Sıcak dudaklarını alnıma dokunduruyor. Eli yavaşça karnıma doğru iniyor, şevkatli dokunuşları ile karnımı okşuyor. Üzerinden atamadığı mutluluk ve heyecanı gördükçe mest oluyorum.

"Sence kız olur mu?" diye fısıldadığında gözlerimi kapatıp, kafamı onun omzuna yaslıyorum.

"Kız olmasını mı istiyorsun?"

"Benim için fark etmez."

Gerçekten fark etmeyeceğini bilsem de içten içe kızının olmasını istediğini biliyorum. Yine de bir yorum yapmıyorum.

"Kız olursa sizi kıskanırım.." diye söylendiğimde, güçlü kahkahası bahçede yankılanıyor.

"Ama erkek de olabilir. Ben erkek olmasını istiyorum," diyorum daha sonra.

Cemil'in gözleri yaramaz bir çocuğun gözleri gibi parıldırıyor.

"Erkek olursa adını Rüstem koyarız. O amcaya çok şey borçluyum."

Ufak bir duraksamanın ardından, bir gece kalmak zorunda olduğumuz kulübe sahibinin adının Rüstem olduğunu hatırlıyorum.

Refleks olarak hafifçe koluna vuruyorum. Ama gülmeme engel olamıyorum.

"Salaksın, Cemil."

Hipnoz olmuş gibi gözlerini kapatıp burnunu boynuma dayıyor.

"Sen de bu salağı dünyanın en mutlu adamı yapıyorsun. Baba yapıyorsun."

"Çünkü bu dünyada senden daha iyi babalık yapacak biri olamaz, bunu biliyorum."

Dudaklarının yumuşak ve sakinleştirici etkisi dudaklarıma çarptığında başım dönüyor. Bir insan, nasıl olur da her seferinde sanki ilk kez öpermiş gibi öpebilir bilmiyorum. Onla yaşadığım her dakika, her gün bana hem inanılmaz bir güven veriyor hem de heyecanını asla kaybetmiyor. Onlarca duyguyu aynı anda yaşamanın mümkün olmadığını sanıyordum, Cemil ile tanışana dek.

Tabii bu duruma hiç de yardımcı olmayan hormonlarımın düzensiz tavırları, şuan da dahil olmak üzere genel olarak onu daha fazla istememe sebep oluyor.

Derin öpücüğünün arasından nefes nefese konuşuyorum.

"Bak ne diyeceğim... Kasabanın dışındaki motelde kalabiliriz bugün."

Öyle derin bir iç çekiyor ki, o anı ciğerlerimde hissetmem zor olmuyor.

" Kalalım güzelim. Ama beni zorlamayacağına söz verirsen.."

Hiçbir şeyden habersizmişim gibi kaşlarımı çatıyorum.

"Ne diye zorlayayım ki seni?"

"Hiç öyle anlamamazlıktan gelme. Senin bakışlarından anlarım ben. Ayrıca beni baştan çıkarman için öyle hareketler yapmana gerek yoktu Selin Hanım. Senin tarafından baştan çıkarılmadığım tek bir gün bile yok."

Sarkıttığım bacaklarımı sallamaya başlıyorum. Yine de suçumu kabullenmiyorum.

"Çocuk doğana kadar sen bana pek yaklaşma.." dediğinde hayal kırıklığı ile açtığım gözlerimi kırpmıyorum. Hatta sanırım dudaklarımdan kısık bir "oha" çıkıyor.

"E seni ya da bebeği incitirim diye ödüm kopuyor kızım.."

"Saçmalama. Cemil, gayet doğal bir şey bu ilk aylarda. Hatta doktorlar bunun sağlıklı olduğunu bile söylüyor."

"Ben doktor falan anlamam. Ne kadar kendimizden geçtiğimizi ikimiz de biliyoruz hiç kendimizi kandırmayalım. Ben korkarım kızım ya.. ya bebeğe bir şey olursa?"

Öfkeyle burnumdan soluyup kollarımı göğsümde birleştiriyorum.

"Senden bir daha bir şey isteyen ne olsun," diye söyleniyorum. Yüzü adeta parlıyor.

"Sen beni çok özlemişsin."

Dirseğimi karnına geçirdiğimde acıyla irkiliyor.

"Ahh!"

Yarısı karanlık bahçeye bakınıp kendi kendime söyleniyorum.

"Hey güzel Allahım, Cemil gibi bir sapığı bile yola getirdin ya... ne büyüksün!"

"Sapık diyene bak, marketlerde yaşlı teyzelere şov yapan ben miydim?"

Yeniden karnına vurduğumda, bu sefer kahkahayla karışık inliyor. Canını acıttığımı düşününce kendime kızsam da ciddi duruşumdan ödün vermiyorum.

Bazen hiçbir şekilde değişmediğimizi düşünüyorum.

Boyumuz bir karışken neysek, şimdi de oyuz. Atışmalarımız şekil değiştirse de aynı. Sadece büyüdükçe sorunlarımız da büyüdü. Tıpkı birbirimize olan sevgimiz gibi.

Birden duruluyorum. Yaprakların hışırtısını dinliyorum. Mutfaktan gelen bardakların çay kaşıkları ile buluşma sesini dinliyorum. Düzenli aralıklarla tenime değen Cemil'in soluklarına odaklanıyorum.

"Erkek olursa.." diyorum birden. Cemil, dikkatle bana bakıyor.

"Babanın adını veririz."

"Ömer.." diye babasının ismini fısıldıyor. Gözlerinin dolmasından nefret ediyorum. Sadece hoşuna gider diye öneride bulunduktan sonra üzülmesine sebep olmaktan da nefret ediyorum.

Bu sefer dudaklarıma daha büyük bir istekle uzanınca kısa süreli denge kaybı yaşıyor gibi oluyorum. Ama onun tutkulu öpücüklerine asla karşı koyamıyorum.

Nefes alabilmek için dudaklarımı geri çektiğimde bile bedenini benden uzaklaştırmıyor.

"Sen gerçekten de işini biliyorsun Selin Yılmaz.."

Sık nefeslerini düzene sokmaya çalışırken, konuşmaya devam ediyor.

"Ne geceyi beklemesi, o motele şimdi gitmemek için insanda peygamber sabrı olması lazım."

Tebessümüm, kendinden emin bir sırıtışa döndüğünde koluyla belimi sarıyor ve beni iyice kendine çekiyor.

Yeni bölüm, yakın zamanda efenim : )

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Gece'nin MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin