Medyada hikaye için yapılmış çok güzel bir video var.. @PeaceSoul3 marifetli elleri ile yaptı sizler için..
Bölüm genelinden uzun oldu. Umarım istatistiklere yansır.
Bu arada, twitterda TT yapan ve her daim desteğini hissettiren GM okuyucusu, iyi ki varsın!
İyi okumalar."İstediğin bu mu?"
Bunu söylerken kelimeleri o kadar vurgulu söylüyor ki, her harfi bıçağa dönüştürüp teker teker bize saplamak istediğini düşünüyorum.
Cemil ne geri adım atıyor, ne de başka bir serzenişte bulunuyor. Cevabı oldukça kısa, her şeyin başladığı kelimede bitiveriyor.
"Evet."
Hareket etmiyorum, gerekmedikçe nefes almıyorum. Ortama hakim olan inanılmaz derecede gergin havaya ayak uydurmaya çalışırken Nino düşman bakışlarını bende sabitliyor.
Sonra histerik bir kahkahanın eşiğine gelmiş gibi Cemil'e bakıp, tebessüm ediyor.
"Pekala. Boşanalım."
Şaşırıyorum. Evlenmek için her şeyi yapan Nino'nun boşanma isteğini bu kadar hızlı kabul edebilmesine anlam veremiyorum.
Cemil yavaşça başını sallıyor, Nino söylediğini tekrar ediyor.
"Tamam boşanalım."
Bunu söylerken bir yandan da bana bakmadan yanımdan geçip gidiyor. Cemil ile odada yalnız kalıyoruz. Gözlerimiz dakikalar sonra yeniden buluşuyor.
"Zorluk çıkartacak, bu kadar kolay kabul etmesi çok saçma. Bir şey yapacak."
"Şşşt. Sakin ol."
Kollarını bana sardığında öylece kalakalıyorum.
"Bir şey yapamaz. Ben söyleyeceğimi söyledim."
Her ne kadar içim rahat etmese de sesimi çıkarmıyorum. Toparlanıp, kendime geliyorum ve onun kollarının arasından çıkıyorum.
Başta biraz garipsiyor.
"Bir gün için bu kadar rezillik yeter."
Ondan biraz daha uzaklaşıp, buğulanmaya başlayan pencerenin kenarına gidiyorum.
"Haklısın."
Birkaç saniye sessiz kalıyoruz.
"Eve git Cemil," diyorum sakince. "Şimdi orası kim bilir nasıldır."
Daha farklı bakışlarla ve muhtemelen başka isteklerle gözümün içine bakıyor. Bu anın daha mutluluk verici, kutlanabilecek bir an olmasını bekliyordu belki de benim gibi..
Ama herkesin içinde yaşadıklarım.. Cemil'in annesinin bana bakışı.. Bunları bir türlü aklımdan söküp atamıyorum.
"Sonra yanına geleceğim."
"Gelme."
Alt dudağını gizlice kemiriyor.
"Bana her şeyin bu kadar olduğunu söyleme Selin. Bunu ima etmeye bile kalkma."
"Kafam karışık."
Gözlerimi ondan kaçırıp artık tamamen buğulanan cama odaklanıyorum.
"Sonra tekrar konuşacağız," derken benden bir onay alma ihtiyacı hissetmiyor. Odadan çıkıyor ve beni tek başıma bırakıyor.
Kendimi anında olur olmaz hayallere kapılmış halde buluyorum. Ya gerçekten boşanırlarsa, o zaman ne olacak? Nino tamamen hayatımızdan çıkarsa.. Hatta Mehmet. O zaman, belki biz...
Kapının açılması ile kafamı hızla sallayıp olmayacak hayallerden uzaklaşıyorum.
Arzu kafasını kapıdan uzatıyor.
"Hangi modundasın? Sarılmaya ihtiyacın olduğu yumoş modunda mı yoksa etrafa alevler püskürten bir ejderha modunda mı?"
Kirpiklerimi hızlı hızlı kırpıştırıp dudaklarımı büzüyorum.
"Yumoş modu.." diyor, biraz da rahatlamış bir şekilde.
İçeri girip kollarını bana sarıyor.
"Nino'nun arkasından Cemil de hızlı hızlı çıktı. Neler oldu?"
"Boşanacaklar."
Bunu o kadar hissiz söylüyorum ki Arzu doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için yüzüme bakıyor.
"Oha?"
"Ya.. "
Önce biraz afallıyor ve şoku atlatmaya çalışıyor. Sonra yüzüne geniş bir gülümseme yayılıyor.
"Ee sevinsene kızım! Nino sonunda çıkıp gidiyor hayatınızdan!"
"Ben buna neden inanamıyorum acaba.."
Onun gibi mutlu olmadığımı görünce duraksıyor.
"Bu arada bir ara eve uğraman gerek, eşyalarımızı al..Ben gidemem bir daha oraya."
"Dönüyor muyuz?"
Parmağımla buğulu camda uzun bir çizgi çiziyorum.
"Yarın sabah dönüyoruz."*
Saatime yeniden bakarken Arzu'ya içimden saydırmaya devam ediyorum. Hemen gidip gelirim dediği yoldan yaklaşık yarım saattir gelmemiş olması aslında beni biraz endişelendiriyor.
Geçen sefer veda etmeden gittiğim Ayşe'yi bu sefer yüzüstü bırakmak istemiyorum ve Ayşe'ye eşyalarımızı getirirken onu da mutlaka getirmesini tembihliyorum.
Ama ne Ayşe ne de Arzu ortalıkta görünmüyor. Güneş yeni yeni doğmaya başlıyor. Bu yüzden soğuğu daha çok hissediyorum.
Yeniden eve girip girmemeyi düşünürken Arzu'ya verdiğim arabam sonunda görünüyor.
"Nihayet.." diyorum nerdeyse titreyecek dişlerimin arasından ve üzerimdekine daha sıkı sarılıyorum.
Arzu, yan koltuğunda oturan Ayşe ile dibime kadar geliyor. Bu gidişin diğerinden daha kolay olacağını düşünüyordum, lakin Ayşe'nin gözlerinin içine bakana kadar.
"Yine böyle apar topar gittiğim için kusura bakma ama biliyorsun böyle olması gerekiyor, yine."
Kendimi o kısa sürenin içinde ifade etmeye çalışıyorum. Benim aksime gülümsüyor.
Arzu elinde kendi bavulu ile arabadan iniyor.
"Arzu onu çıkarmana gerek yok, yola çıkacağız şimdi."
Arzu, elindeki bavulu ne zaman uyanıp da bizim gibi soluğu bahçeden aldığını anlamadığım Mert'u uzatıyor. Bir yandan da benimle konuşuyor.
"Yola çıkılıyor zaten canım. Ama ben gelmiyorum."
"Ne demek ben gelmiyorum? Burada mı kalacaksın?"
Arzu bunda hiçbir absürtlük yokmuş gibi başını sallıyor.
"Size iyi yolculuklar.."
"Bize?"
O anda onun sesini duyuyorum.
"Hadi, yolumuz uzun."
Kafamı çevirip, Ayşe'nin hemen arkasında duran Cemil ile karşılaşıyorum.
Yavaş hareketlerle geçip arabamın şoför koltuğuna oturuyor.
Tek tek hepsine bakıyorum.
"Pekala.. Burada nasıl bir oyun dönüyor?"
Arzu kendini feda ederek öne çıkıyor.
"İstanbul'a gidişimizi biraz erteliyoruz canım. Daha doğrusu, sen erteliyorsun. Cemil'in seni götürmek istediği bir yer varmış, sen oraya gidiyorsun."
Sinirle gülümsüyorum.
"Sağolun ya, benim fikrimi sormamak gibi bir kabalık etmediniz."
Arzu gözlerini deviriyor ve kolumdan çekiştirerek beni bahçenin köşesine götürüyor.
"Salak mısın kızım sen? Gitsene çocukla."
"Arzu siz kafayı mı yediniz? Herkes benim hakkımda metres konuşmalarına başlamış, Nino ve Cemil resmi olarak hala evli ve Mehmet benim sevgilim. Bu durumda ben nasıl Cemil ile başka yere gidebilirim? Zaten ortalık toz duman."
Arzu destek olmak istercesine ellerini omuzlarıma yerleştiriyor.
"Bak.. Burayı kafana takma. Ben bir şekilde sizin kayboluşunuza bir kılıf uydururum. Şimdi gitmen lazım. Sizin, herkesten ve her şeyden uzak zaman geçirip tüm yaşananları konuşmanız lazım. Son vermek ya da devam etmek için."
Sessiz kalıyorum. Aslında Arzu'nun söylediği bir bakımdan mantıklı geliyor. Burada iki kelimeyi bile olaysız konuşamıyoruz. Ve.. Kendime bile itiraf etmediğim bir parçam onunla yalnız kalmanın ne kadar güzel olabileceğini düşünüp benimle oyun oynamaya devam ediyor.
Merakla bana bakan Arzu'ya kafamı sallıyorum. Gülümsüyor. Sonra kargo teslim edermiş gibi kolumdan tutup beni aldığı yere kadar yeniden sürüklüyor.
"Pekala, gidelim."
Cemil'in gözleri parlıyor. Sonra tek eliyle bıyıklarını düzelterek karşısındaki yola bakıyor.
"Kardeşim, bavulun."
Mert evden çıkardığı küçük çantayı arabanın arkasına atıyor. Kaşlarımı çatıyorum.
"Bayağı da çete gibi çalışmışsınız ya.."
Ayşe gelip sıkıca bana sarılıyor. Dikkatimi onlardan çekip Ayşe'ye odaklanıyorum.
"Söz veriyorum bu sefer arayı uzatmayacağım. Yine görüşeceğiz."
Tereddüt etmiyor.
"Aklın bende kalmasın. Siz gittiğiniz yerde rahat durun yeter. İnatlaşıp, didişmeyin."
Sırıtıyorum.
"Sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi.."
O da benim gibi gülüyor. Ayşe'ye bir kez daha sarılıyorum. Sonra diğerlerine söylene söylene Cemil'in yanındaki koltuğa oturuyorum.
"E peki Arzu ne olacak?" diye soruyorum Cemil arabayı çalıştırırken.
"Onu Mert bırakacak. Merak etme, Arzu çocuk mu ya.."
"Çocuk olan sensin. Baksana gizli kapaklı işler, planlar."
Sanki gurur duyulacak bir şey söylemişim gibi kaşlarını kaldırıyor.
"Nereye gidiyoruz onu söyle bari.."
"Sürpriz."
Gözlerimi deviriyorum.
"İyi hadi madem, sür de gidelim."
Araba yavaşça Mert'in evinin önünden ayrılırken camdan diğerlerine el sallıyorum.
Köy sınırının dışına çıkıyoruz. Nereye gittiğimizi bilmiyorum ama merak ediyorum. Ama asıl merak ettiğim, bu gidişi Mehmet'e nasıl izah edeceğim.. Yol boyunca pek konuşmuyoruz. Zaten ben tüm gece uyuyamadığımdan, arabanın sıcak havası sayesinde hepten mayışıyorum. Kafamı yavaşça geriye doğru atıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Mavisi
General FictionSelin Yılmaz üniversiteden mezun olduğunda, hayatında çok büyük bir değişiklik yaratacak haberi babasından öğrenir. Yıllarca el bebek gül bebek büyümüş, ne istese elde etmiş olan bu genç kız; evinden uzakta bir kasabaya yerleşmek zorunda kalır. Al...