Bölüm 15 - MAVİ

18.8K 1.1K 358
                                    

Saçlarımla oynuyor.
Parmaklarını saç tellerimin nazikçe geçirirken huzurlu, derin bir nefes alıyor. Gözlerimi ondan ayırmadan kıkırdadığım zaman o da gülümsüyor.
"Gitmemiz lazım Cemil, biliyorsun."
"Gitmek istemiyorum."
Başımı omzuna yaslıyorum. Bacaklarımdan karnıma kadar uzanan sızlamayı hissettiğimde alt dudağımı dişliyorum. Cemil sıcak kollarını biraz daha bana sarıyor. Bu hareketinin en güçlü ağrı kesicilere bedel olduğunu düşünüyorum.
Bu sırada çalan telefon sesi odadaki huzuru bozuyor. Cemil, bana sarılı olan kolunu hiç çekmeden karşısındaki telefona uzanıyor ve aramaya yanıt veriyor.
O ciddi bir ifadeyle konuşurken, çaktırmadan onun yüzünü inceliyorum.
Onu bir başkası ile paylaşma düşüncesi bile dayanılmaz geliyor. Onun mavi gözleri, sıcak dudakları, her zaman güvende hissettiren kolları ve sert olduğu kadar da mükemmel kalbi..
'Bu adam, tüm varlığıyla bana ait.' diyorum içimden.
Telefonu kapatıyor ve hipnotize olmuş duruşumu fark edince kaşlarını çatıyor.
"Araba için geliyorlar. Gitmem lazım."
Kolumu hafifçe okşuyor ve dün gece kuruması için kenara bıraktığım kıyafetlerini üzerine geçiriyor.
"Benim gelmeme gerek var mı?"
Yatağın ucuna oturuyor. Elini boynuma yerleştirip, dudaklarımdan öpüyor.
"İstersen uykuna devam et, istersen de hazırlanmaya başla. Ben arabayı alıp gelirim, yorulma hiç."
Omuz silkiyorum.
"Pekala. Sen gelene kadar ben toparlanırım."
Aynı açlıkla dudaklarıma uzandığı zaman gülümsüyorum.
"Git Cemil. İnsanları bekletme."
Alnıma öpücük konduruyor ve eşyalarını alıp kulübeden çıkıyor.
Yeniden yatağa uzanıyorum. Vücudumdaki kaslar ezilmiş gibi ağrıyor. Ama bu ağrı beni rahatsız etmekten ziyade bana iyi hissettiriyor. Yanımdaki beyaz yastığa sarılarak gözlerimi kapatıyorum. Bir süre sakince öyle kalmaya devam ediyorum.

*

"Birinin anlamayacağına emin misin?"
"Küçük bir dokunuşla, eminim."
Cemil'in boynunda gezen gümüş renkli ince zincirin ucuna, kendi kolyemdeki hilal şeklindeki simgeyi ekliyorum. Sonra saçlarımı tek omzumda toplayarak, zinciri kendi boynuma takıyorum.
"İkimizden de bir parça oldu şimdi."
Bana kısa bir bakış atıyor ve yola bakmaya devam ediyor. Saat 12'ye geliyor.
"Bugün işe gidecek misin?"
"Gitmem lazım."
Dirseğimi araba camına yaslıyorum.
"Damla da gelecek mi yine?"
"Gelir herhalde, projesine ekliyor yaptıklarını.."
"İyiymiş."
Rahat bir ifadeyle araba kullanmaya devam ediyor.
"Peki sen bugün işe gidecek misin?" diye sorduğunda omuz silkiyorum.
"Giderim. Hem, Mehmet ile konuşmam gerek."
İfadesi sertleşiyor.
"Mehmet ile konuşup onun daha fazla heveslenmesini, kendi kendine kurmasını engellemeliyim."
"En iyisi."
Hala gevşemediğini fark edince, uzanıp saçlarının kenarını okşuyorum.
"Biz Mehmet ile hiçbir zaman olmamıştık."
Saçındaki elimi kavrıyor ve bakışlarını yoldan ayırmadan, uzunca öpüyor.
"Zaten Mehmet'ten daha büyük sorunlarımız olduğuna eminim," diyorum sessizce.
"Onları da hallederiz. Birlikte olduktan sonra.."

Eve dönüş yolu boyunca, yol hiç bitmesin istiyorum. Çünkü kısa bir süre için de olsa, yeniden duygularımı bastırmak, Cemil ile rahatça konuşamama fikri canımı sıkıyor.
Ama istediğim her şeyin olmaması gibi, yol da kısa bir sürede bitiyor.
Arabayı eve yanaştırdığımız zaman, bahçedekiler bizi fark ediyor. Aniden geriliyorum.
"Bizimkilerle ben uygun bir zamanda konuşacağım, tamam mı?" diyor Cemil arabadan inmeden hemen önce. Ona güveniyorum.
"Ay oğlum bizi merakta bıraktınız! Çok şükür sağ salim geldiniz.. İyisiniz değil mi?"
"İyiyiz anneciğim, iyiyiz."
Ayşe kısaca bana sarılıyor.
"Selinciğim, çok özür dilerim. Benim yüzümden geldi bunlar başınıza. Ben yaptım o gelinliği kazayla, Nino'ya da söyledim dün.. O da seni suçlamış! Çok çok özür dilerim!"
Tek kaşımı kaldırarak Cemil'e bakıyorum.
"Neden daha önce söylemiyorsun bize Ayşe?!"
"Ya ben burada yoktum ki dün sabah!"
"Tamam, tamam önemli değil. Aldık zaten aynısından."
Gelinliği almaktan çok, dün gecenin mimarı birnevi Ayşe olduğu için ona kızamıyorum.
Ayşe, arabanın arkasında gelinliğin olduğu pakedi kucağına alıyor.
Bu sırada Damla aheste aheste merdivenlerden aşağıya iniyor.
"Aa hoşgeldiniz! Nasıldı geceniz?"
Hızla etrafıma bakınıyorum. Neyse ki Ayşe'den başka herkes bir yere dağılmış ve o da gelinlik pakedini açmakla uğraşıyor.
"Bir amca yardımcı oldu bize sağolsun.."
Damla'nın dudakları yukarı doğru kıvrılıyor. Yüzünde tam anlamıyla bir şeytan tebessümü yakalıyorum.
"Damla ben işe gideceğim, gelecek misin?"
"Tabii ki Cemil."
"Tamam o zaman ben bir duş alayım, çıkarız sonra."
Ters ters arkasından bakıyorum.
"Selin, bu Nino'nun gelinliğinin aynısı değil ki?"
"Ne demek değil ya.."
Yanına gidiyorum.
"E bak.. aynısı işte."
"Hayır. Onunkisinde bu boncuk işlemeler yoktu. Sırtı da kapalıydı."
Derin bir "of" çekiyorum.
"Aman neyse ya, bu da çok güzel. Hatta daha güzel. Nino bir şey demez belki.. Zaten başka seçeneği de yok."
İçimden öfkeyle "zaten onu da giyemeyecek" demek geçse de susuyorum.

Gece'nin MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin