Parmak uçlarım batmaya başladığında, nefesim ciğerime fazla geldiğinde, kirpiklerim ıslanıp ağırlaşmaya başladığında adını düşünüyorum.
Derime batmaya başlasa da, elimde kolyemi sıkıyorum. Balkonun açık kapısından yüzüme çarpan rahatlatıcı rüzgara odaklanıyorum.
Yapmamam gerek.
Onsuz geçirdiğim ayların tekrarına düşüp, kendime bir kez daha yenilmemem gerek. Eğer aynı karanlığa düşüp yeniden yolumu kaybedersem, yanımdakilerin güvenini de kaybederim.
Toparlandın Selin, diyorum içimden. Toparlandın. İyisin. Ondan nefret ediyorsun.
Omuzlarımı saran sıcaklık hissi ile kendime geliyorum. Kolyeyi tutan elimi daha çok sıkıyorum. Mehmet, getirdiği ince battaniyeyi omuzlarıma sarıyor ve karşımdaki yerine oturuyor.
"Daldın yine..."
Omuz silkiyorum.
"Yorgunum sadece."
Mehmet gülümsüyor.
"Çok yordum değil mi seni?"
Ben de rahat bir duruşa geçiyorum.
"Ne olacak canım, sen de benim taşınmama yardım etmiştin."
Gözlerimi Mehmet'in yeni evinde gezdiriyorum.
"Güzel oldu ama ya. Manzarası çok güzel bu evin."
"Şuan benim manzaram kadar güzel değil."
Mahçup bir şekilde saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıyorum. Gamzelerimin belirginleştiğini de biliyorum, onları gizlemek gibi bir niyetim de yok nasılsa...
"Yemeğe gitmek istediğine emin misin? Yorgunsan buraya da bir şeyler söyleyebiliriz.." diyor.
"Evin içinde çok sıkıldım, hem çok güzel bir restorantta yer ayırttım. Ve boşuna mı hazırlandık?"
Hevesimi kırmak isteyen en son kişi olduğunu biliyorum. Gömleğinin kollarını düzeltiyor.
Arkadaşlarımın istediği gibi yaşıyorum işte.. Hayatıma devam ediyorum.
Beni intihardan döndüren kollara tutunuyorum. 6 aydır her daim yanımda olan Mehmet ile zaman geçirirken, hayat daha katlanılabilir oluveriyor.
"Köye gittiğimde Ayşe ne zaman onları ziyarete gideceğini sordu?"
Ayşe.. Ah Ayşe. Benim masum sırdaşım..
"Öyle bir niyetim yok" diyorum ciddi bir şekilde.
Giderken adımlarını bile ezberleyemediğim adam gelince aklıma, kendimi kapatıyorum. Onu düşünemem. Bir bakışını bile anımsarsam eğer, gücümü yeniden kaybederim.
Mehmet ortamın kasvetlendiğindi anlıyor. Ayağa kalktığı zaman, boşta olan elimi tutuyor.
Bu sırada kapı çalıyor. Şaşkınca birbirimize bakıyoruz.
"Hadi bakalım, bu senin ilk kapı zilin." diyorum eğlenerek. Mehmet de gülümsüyor ama taşınalı iki gün olduğu evine kim geldi merak ediyor.
O kapıya doğru giderken, bordo renkli elbisemi düzeltiyorum.
Elbisemin dar kesimi dizlerime kadar uzanıyor. Bacaklarımı tırnak izleri ve yaralar ile mahvettiğimden beri mini hiçbir şey giyemiyorum. En azından yaralarımın tamamen iyileşmesini beklemem gerek.
Mehmet kapıyı açtığı sırada, tiz bir sesle kulağım çınlıyor.
"SÜRPRİZ!"
Kulağım sesi tanıyor, midemde acı bir his oluşuyor. Elim ayağım titremeye başlıyor.
"Nino?"
Panikle etrafıma bakınıyorum. Onlar salona gelmeden buradan kaçıp kurtulmanın bir yolunu aramaya çalışıyorum. Pencereyi gözüme kestirdiğim sırada Nino ve Mehmet içeri giriyor.
Aylar sonra ilk kez göz göze geliyoruz. Önce ikimiz de hareketsizce duruyoruz.
"Sen de mi buradaydın?"
Dilim tutuluyor. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ama Nino için değil.. Ya Nino beraberinde mavilikleri de getirdiyse?
"Cemil yok mu?" diyor Mehmet, pek de memnun olmayan sesle.
İsmini duyduğum zaman kalp atışlarım sanki duyuyor. O ismi uzun zamandır kimse söylememişti.
"Aşağıda arabayı park ediyor. Gelir şimdi."
Kenarda duran çantamı elime alıyorum.
"Mehmet benim gitmem lazım, çok önemli bir işim vardı onu unuttum!"
Mehmet şoka uğruyor.
"Ne? Hani yemeğe gidecektik Selin.."
Panikle konuşuyorum.
"İşimi yeni hatırladım diyorum Mehmet! Gelme üstüme!"
Nino sessizce beni izliyor. Gözüm çok kısa da olsa yüzüğüne takılıyor.
Şaşkın Mehmet ve Nino'yu ardımda bırakıp daireden çıkıyorum. Hızla asansör düğmesine basıyorum. Asansör yukarı çıkarken karnımda yanma hissi yukarı doğru çıkıyor.
Sonra vazgeçip koşar adım merdivenlerden inmeye başlıyorum. Topuklu ayakkabım yüksek sesle boş apartmanda yankılanıyor. Dalgalandırdığım saçlarımı geriye atıyorum.
Belki de panikle terlemekten koyu göz makyajım aktı bilmiyorum. İki katı inip apartmanın kapısından çıkacağım sırada vücudum bir bedene çarpıyor.
Gözlerimi kapatıyorum.
Onun olduğunu biliyorum. Sırf ciğerlerime dolmasın diye nefesimi tutarak ölmeyi yeğleyeceğim kokusunu duyuyorum. Bir hareketlilik olmuyor. Vücudum taş kesiliyor, elim ayağım buz gibi oluyor.
O anda ölmek istiyorum. Yanarak ölmek. Çünkü şuan da farklı bir şey hissettiğimi söyleyemem.
Gözlerimi ürkekçe açıyorum ve ustura misali keskin bakışları ile karşılaşıyorum.
Aylardır dokunmadığım yanaklarında belirginleşen kirli sakalını ve aylardır öpmediğim dudaklarının hemen üzerindeki bıyıklarını fark ettiğim zaman nefesimi tutuyorum. Kalbim delicesine atıyor.
Alev gibi yakıcı bakışlarını benden ayırmıyor. En az benim kadar şaşkın olduğunu görebiliyorum.
Ne tek bir kelime çıkıyor dudaklarımızdan ne de nefesinin bana çarpmasına müsaade ediyor.Gece'nin Mavisi yeni sezona az bir zaman kaldı.
Hikaye eskisinden daha iyi bir şekilde geri dönecek! Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Mavisi
Narrativa generaleSelin Yılmaz üniversiteden mezun olduğunda, hayatında çok büyük bir değişiklik yaratacak haberi babasından öğrenir. Yıllarca el bebek gül bebek büyümüş, ne istese elde etmiş olan bu genç kız; evinden uzakta bir kasabaya yerleşmek zorunda kalır. Al...