Multi Deniz…
Alarmın sesiyle uyandım rutin işlerimi hâl ederken bir yandanda bugün beni nelerin beklediğini düşüyordum. Okul formamı giyip kahvaltımı yaptım bu sırada telefonumun melodisini duydum yatağın üzerindeki telefonumu alıp açtım"Yeni okulun nasıl gidiyor" arayan Gizem di iç çekip "Nasıl olsun kaynaşmaya çalışıyorum. Birazdan da çıkıcam." dedim"Alışırsın tatlışım. Aslında bizim aklımıza bir fikir gelmişti seni onun için aradım... Diyoruz ki hafta sonu takılalım..."dedi heyecanla "Tamam iyi olur. Kafa dağıtırızz."
"Detayları sonra konuşuruzzz aşkeytam. Kapatıyorum şimdi okuldan sonra mesaj atarım" deyip kapatı dudaklarımın kenarı kıvrılırken kafamı iki yana salayıp "Deli kız"dedim o kapattıktan sonra işim olmadığı için bende aşağıya indim kapïnın önününde durup eve şöyle bir bakıp kapıyı kapattım. Taşlı yolu izleyip bahçe kapısına çıktım ve şaşkınlıktan öylece kaldïm çünki kapının önünde bir adet Çağtay ve Toprak var. Toprak arabaya yaslanmış Çağtaya bir şeyler anlatıyordu. Bunların burada ne işi var özeliklede Toprak beyin ukâla daha bir de artist artist ordan bakıyo. Dünki yaptıklarını hatırlayınca yine sinirlendim yanlarına gittim ben Toprak'a bakmamaya çalışırken Çağtay"Günaydın"dedi ve sarıldık bende sarılırken "Günaydın-da sizin burada ne işiniz var??"deyince Çağtay tek kaşını kaldırıp "Ne yani yeni arkadaşımızı evinden alıp kahvaltıya götüremezmiyiz?" Çağtay bunları anlatırken benim gözüm Toprak'taydï "Gidelim gitmesinede okula geç kalırsak?"dedim Çağtay sırıtıp "O iş bende"dedi "Nasıl?"şaşkınca ona bakarken cevapladı sorumu "Müdürcüğüm yakınca abim olduğu için küçük bir anlaşma yaptık diyelim"dedi ve arabanın arka kapısını açıp "Buyurun tatlı prenses"dedi ona gülümsedim ve koltuğa oturup "Çok kibarsınız" dedim "Öyleyimdir Matmazel"küçük bir kahkahaya engel olamadım ve elimi ağzımı kapatıp güldüm.Toprak bize balkıyarken yüzünde mimik oynamayan ifadesi ve gerilen kasları dışında gayet iyiydi. Ondan gözlerimi kaçırıp ön koltuğa bakmaya başladım Çağtay arabaya binerken Toprak'ta çoktan arabaya binmişti Çağtay heyecanla"Eee! Gençler nereye gidiyoruz?"diye sordu ben bilmiyorum anlamında omuzlarımı kaldırırken Toprak sert ve kesin bir sesle "Taş kafeye sür"dedi. Çağtay arabayı sürmeye başlarken radyoyu açıp herhangi bir kanalda durdu ve Madonna'nın Beautiful Killer şarkısı arabaya dolmaya başladı, sessizce şarkıyı mırıldanıp kafamı cama çevirdim. Sessiz bir yolculuğun sonunda kafeye girmiştik çok güzel bir yerdi duvar kenarındaki masa ve sandalyeler taştan oyulmuş aydınlatması insanın gözünü yormuyor ve sakinletici bir havası vardı. Mustafa Ceceli-İllede Aşk çalarken biz cam kenarında bir masaya otururduk. Ben şarkıya eşlik ediyordum "Dudağı gül kurusu geel..." Dediği sırada Toprakla göz göze geldik ben ondan bakışlarımı kaçırırken onun inatla bana baktığını hissediyordum. Garson yanımıza gelip ne istediğimizi sorarken Toprak siparişleri verdi sonrada bize dönüp"Ne içeceksiniz?"dedi soğuk ifadesiyle. Çağtay "Ben bir çay alırım kardeşim.. Ve Deniz'de..."duraksadı onun yerine ben cevap verdim "Meyve suyu"benimde söylediğim içecekten sonra garson yanımızdan ayrıdı ve az sonra siparişleri getirip masaya koydu kahvaltımızı yapmaya başladık fakat ben sıkıntıdan patlayacak gibiydim sanki bugün bütün kasvet bugün benim üzerimdeydi. Yemeklerimiz bitti okul saati iyice geçtiği için Toprak'ların orman evlerine gitmeye karar verdik.Evin önüne geldiğimizde buranın insana daha çok kasvet getirdiğini hissetim. Arabadan indiğimizde Toprak evin kapısını açtı hava soğuk olduğu için Çağtay odun ve yakacak bir şeyler almak için dışarıya çıktı evde yalnız kalmış gibiydim çünkü Toprak hiç konuşmuyor ve ben yokmuşum gibi davranıyordu. Aslında onu pek umursamıyordum bile yine de insan olduğumu unutturuyordu bana. Kapının karşısındaki mutfak olarak düşündüğüm yere ilerledim ve tahminimde haklı çıktım su içmek için raflarda bardak arıyordum ilk raflarda yoklardı dolabı açtığımda bardakları gördüm biraz yüksek olduğu için parmaklarımın ucunda kalkıp bardağı almaya çalıştım ama sanki bu hayatın 'Al sana bardak' deyip orta parmağını gösteriş şekli gibiydi sinirle daha çok uzanmaya çalışırken benden önce başka bir el uzanıp bardağı aldı ben dönüp kim olduğuna bakacakken toprak gözlerle karşılaştım. Şaşırmıştım ve biraz da çekinmiş.Toprakla burun burunaydık gözlerinde çözemediğim bir ifadeyle bakıyordu bu defa tam o sırada aklıma Ateş geldi ona ihanet ediyormuşum gibi hissedip Toprak'ın göğsünü tutarak hafifçe geriledim bunu yapmam Toprak'ı sinirlendirmiş gibiydi. Onun bu ifadesi beni korkutuğu için suyumu içmeden mutfaktan çıktım. Çağtay gelmişti ve şömineyi yakmakla uğraşıyordu gidip yanına oturdum Toprak'ta gelip karşıma oturduğu için kafamı yerden kaldırmıyordum.
Çağtay mutfağa gidip elinde içki şişesi ve bardaklarla geri döndü. Yanıma oturup"Gençler Denizin okula gelişine içiyoruz" dedi bende dudağımı büzüştürüp "Zaten siz herşey için içiyorsunuz..... Üzülünce hadi içelim...... Sevinince hadi içelim"dedim ve dudaklarımı yana doğru kıvırdım. Çağtay "Yanii.. Ama gereksiz yere değil yani hep bir şeyler için"derken içkileri bardaklara doldurup bana ve Toprak'a uzatı ben bir yudum alır almaz ağazımda iyrenç bir tat oluştu,gözlerimi kısıp yüzümü buruştururken gözlerim Toptağa kaydı elindeki içkiyi yudumlarken bir yandan da beni izliyordu daha fazla gerilirken Çağtay'ın şarkı açmasıyla sesizlik bozuldu ve gerginliğimi saklamak için iyi bir yol olmuştu......
Çağtay salakça danslar ederken ben Toprak'ın bakışları nedeniyle gerilip kaç tane içtiğimi bilmeden içiyordum ve sanırım sarhoş olmuştum çünki Toprak'ın bakışlarına artık aldırmıyorum. Ayağa kalktım yürüyemiyordum ama dans etmeye çalışıyordum.Biz Çağtay'la kendimizden geçerken Toprak gidip müziği kapattı elimdeki bardağı alıp masaya koydu. Sarhoşluğun etkisiyle Toprağın yanına gittim"Yaaa! Sen ne yapıyorsun?? Uyuzzz"dedim yüzüme baktı"Uyuz derken?" dedi tek kaşını kaldırıp bende omuzlarımı silkip "Öylesin geldiğimden beri şu koltukta oturmuş beni dikizliyorsun"dedim Toprak'ın yüz ifadesi değişirken Çağtay yanıma geldi "Prenses sarhoş olmuş....Hadi yukarıya çık bir duş al"dedi bende gidip koltuklardan birine oturdum."Kolaysa gelde kaldır"dedim sarhoşken gerçekten çok saçmalıyordum yanıma geldi "Öylemiii?"dedi çok şeker bir ses tonuyla"Öylee"diye tekrarladım beni kucağına alacaktı ki Toprak araya girip "Salak salak şeyler yapmayın" deyip Çağtay'a baktı sonra bana dönüp "Sende ya çık yada ben zorla çıkarırım"dedi "He canım he" Toprak tek kaşını kaldırıp beni sırtına attı elimden sadece sırtına vurup"Öküzzzz! İndir beni... Çağtay alınca salklık, sen alınca normal mi oluyo?"diye bağırmak geliyordu ama o beni dinlemeyip banyoya kadar taşımış üstüne birde küveti doldurup beni içine atmıştı."Mal çocuk gerzek" diye saydırırken yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp bağırmaya devam ettim…
Bonyadan çıkıp kurulanarak odadaki yatağa oturdum. Bir kaç dakika sonra Toprak elinde kıyafetlerle odaya girdi. Ben onun çıkmasını beklerken o dolabın yanında dikiliyordu teredütle Toprağa baktım " Dışarıya çıkmayı düşünüyormusun?" diye sordum hayır anlamında başını saladı gözlerimi kocaman açarak "Yok artık" dedim ben yalvaran köpek yavrusu gibi bakarken bana bakıp gözlerini kıstı "Sen istediğin için değil senin vücuduna meraklı olmadığım için çıkıyorum"dedi ve kapıyı kapatıp çıktı o görmediği için gözlerimi devirdim üzerimi giyinip aşağıya indim…
Aşağıya indiğimde Toprak ortalıkta yoktu Çağtay'ın yanına oturup "Saat geç oldu..Eve gitmem gerek... Buralarda taksi var mı???"dedim Çağtay kaşlarını çatıp "Saçmalama kızım bu saate taksiylemi gideceksin? Ben seni bırakırım"derken Toprak kapıdan girip kesin emir vererek konuştu "Kimse bir yere gitmiyor. Zaten bu benzinle anca yolun yarısına kadar idare eder…. Yarın Sarp gelecek onunla gideriz"deyince Çağtay mahçup bakışlarını bana çevirip "Kusura bakma. Eğer ailen izin verirse bugün burada kal yarın okuldan sonra gidersin" dedi elimizde pek bir çare olmadığı içinde kabul etmek zorunda kaldım. Gerçi benim açımdan o eve gitmemek daha iyi fakat burada Toprak'la kalmayıda pek tercih edemiyorum yani. Gerçi Çağtay çok samimi bir çocuk bana iyi geliyo ama Çağtay alana Toprak bedava gibi birşey. Gökkuşağını seviyorsan yağmuruna katlanacaksın diye hatırlatım kendime. Saat bayağı ilerlemişti ve kendini bariz belli ediyordu.
Göz kapaklarım yer çekiminin farkına varmış gibiydi ben ne kadar açık tutsamda onlar bir şekilde kapanıyor sonrada açılmak istemiyorlardı. Çağtay bu halimi anlamış olacak ki "İstersen yukarıda bir oda var orada uyuyabilirsin"söyledikleri üzerine ona minet dolu gözlerle baktım "O zaman ben uyuyorum"deyip merdivenleri tırmanmaya başladım. Merdivenler azap gibi gelsede sonunda bitmişti. Yatağa yüz üstü uzanıp kolarımı iki yana rahatça açtım.. Bir kaç dönüp durmadan sonra rahat bir pozisyon bulabilmiştim. Gözlerim sonunda tamamen kapanırken daha fazla karşı koymayıp sakin bir uykuya daldım…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUZUM!!!
Novela JuvenilDeniz'in kıyılarına yanaşan bir Toprak... Deniz için yanabilecek bir Ateş... Deniz'i için herkesi yakarak ereitecek bir Demir ... Bu hikaye onların hikayesi...