Ama ben,
Gülü "Gül" olduğu için severim...
Benim için;
Gül sevgilidir,
Gül güzelliktir,
Gül coşkudur...
Gül,esmânın eşyâya tecellisinin esrârıdır...
Gül âşktır,
Gül sevinçtir...
"Gül"ü târife ne hâcet,
"Gül";"Sevdâyı Muhabbettir"
***"Bana masal anlatabilirmisin anne?"
"Hm...ne anlatmamı istersin?""Bilmem."
"Evel zamanda bir schattoda Kral ailesiyle yaşarmış Kralın kızı Prenses o kadar güzelmiş ki dillere destanmış güzelliği.Ne prensler kendisine talip oldu hiç birini kabul etmiyormuş dünyanın öbür ucundan onun için geliyorsalar bile.
Fakat kız mutsuzmuş..."Korkuyla anneme baktım.
"Niye?""Babası Kral,sevildiği kadar sevmeyeni de varmış bu sebep'ten dolayı Prensesin dişarı çıkması yasakmış.
Prenses birgün dayanamayıp gizlice dişarı çıkmış,etraf okadar güzelmiş ki ayakları kendiliğinden hareket ediyormuş güneşin parlaklığına etrafın yeşilliğine hayran kalıyormuş.Sonra tepede en yüksekte birşey görmüş..."Hevesle,
"Ne görmüş anne?"dedim."Bir gül görmüş,birtanem.
Işıl ışıl parlayan kırmızı bir gül.
Prensesin adını anımsatıyormuş.Çünkü Prensesin de adı Gül müş.Hayranlıkla baka kalmış,Prenses biraz daha yaklaşınca gördüğü şeyle yerinde kala kalmış,kocaman dikenleri varmış.
Gül'ün dikenleri uzun ve kalınmış ama Prenses o gülü istiyormuş.
Elinden birşey gelmezdi o dağa asla çıkamazdı, bu mümkün değildi çaresiz ve üzügün birşekilde schattoya kimseye görünmeden geri dönmüş.
Aylar sonra schattonun kapısına bir Prens dayanmış ve prensese ona Aşık olduğunu söylemiş ve kendisine talip olduğunu dile getirmişti.
Prenses kendisine böylesine aşkla bakan prense 'hayır' diyememişti.
Birbirlerini sevmiştiler ama Prenses yataklara düşmüş hasta olmuştu.
Şifacı Prensesi tek kurtaran şeyin o dağdaki gül olduğunu söylemişti.
Ve Prens sevdiğini kurtarmak için yola çıkmış .
Gül'ü almasına iki adım kalmıştı ki ayağı takılıdı ve Gül'ün üzerine düşmüştü Prens..."Songül artık gözlerini kapatmıştı ama masalı dinliyordu hâlâ.
"Gül'ün yaprakları solarak tek tek düşmeye başlamıştılar rengi gittikçe sararıyordu Gül'ün Dikenleri zehire bulanmıştı ve prense saplanmıştılar.
dayanamamıştı ve oracıkta canını vermişti.
Ve Prenses...aynı o dağdaki Gül gibi gittikçe rengi soldu ve...
Öldü."Küçük kız çoktan uykuya teslim olmuştu.
***Şuan Sahilde bir bankta oturmuş deniz'in dalgalarının sesini dinliyordum.
Derin bir nefes çektim içime."Ne de güzel kokuyorsun.
Güzelliğin göz kamaştırıyor.
Kokun ise herşeyi bir anlığına da olsa alıp götürüyor."Birkez daha çektim deniz'in iflah olmaz kokusunu.
Hava gittikçe karardığı için eve geç kalmadan ayağa kalktım.
Başım eğik şekilde yürürken yerdeki renkli yaprakları süzüyordum.
Sonbahar mevsimine yeni geçmemize rağmen yapraklar çoktan ağaçlardaki yerlerini değiştirmiştiler.
Ah...çok seviyordum ben Sonbahar mevsimini.
Yaprakların sarı renge kendi haliyle boyanışını veya kırmızı,yeşil ve kahverengi olmasından öyle hoşlanıyordum ki,inanılmaz.Allah'ım ne güzel yaratmışsın sen Kainatı.
Sanat varsa,sanatkarı da vardır.
Günde kaç kez Şükrediyoruz?
Bir kere,iki kere yada daha açık konuşayım,hiç?
Hiç şükretmiyoruz.
Ne zorluklarla eve ekmek getirmeye çalışan insanlar var.
Bizim gibi sıcacık evleri olmayanlar var.
Bir kolu olmayan,
Bir ayağı olmayan var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Dikeni
Spiritual"Evleneceksin." Ve Songül'ün Gözyaşları usul usul döküldü. Gül'ü dikeniyle yaratan Rabbim,vardır elbet bir bildiği. *Tüm hakları saklıdır.Herangi bir kopyalnma durumunda kopyalayan kişi hakkında yasal işlem başlatılacaktır.