hymn for the weekend

2.3K 110 49
                                    




Gözlerimi bilgisayardan çekip karşımdaki masaya diktim. Bay Malik her zaman ki gibi işiyle ilgilenmek yerine bana bakıyordu. Patronum Yaser'in oğlu olduğunu bilmesem neden şirketten kovulmadığı hakkında cevaplar düşünürdüm. Ama onu tanıyordum. Her gün masama bir gül bırakıyor, benimle öğle yemeği yemek için başımın etini şişiriyordu. Neden bu kadar ısrarcı olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aslına bakarsanız neden benimle ilgilendiğini de bilmiyordum. Sadece burada çalışmaya başladığımdan beri gözleri benim üstümdeydi. Bu alışık olduğum bir şeydi ama bu kadar ısrarcı olmasını beklemiyordum. Özgüveni olan bir kadındım ve bu her yerde kendimi gösterme imkânına sahip olmamı sağlamıştı.

Gözlerimi devirip başımı iki yana salladım. Bu hareketime sırıttığını biliyordum. O her hareketime sırıtırdı. Onda bitmek bilmeyen bir ego vardı. Dosyayı kaydedip bilgisayarı kapattığımda yanıma gelmişti bile. Her hareketimi ezberlemişti.

"Merhaba Kaylee. Beraber öğle yemeği yiyeceğimizi umarım unutmamışsındır." Öyle bir şey söylememiştim.

"Hatırlamıyorum Bay Malik." Ona umut vermemek için resmi olmaya çalışıyordum ama o nefes alışımdan bile umutlanabilen birisiydi.

"Ah, senin balık hafızalı olduğunu unutmuşum tatlım. Hadi yemeğe gidelim." Ona yeniden gözlerimi devirdim. Her gün bu konuşmaları yapıyorduk ve her seferinde beni çekiştirerek yemeğe götürüyordu. Sıkılmıyormuş gibi görünüyordu ama bilmiyordum. Bana böyle davranması garipti beni farklı hissettiriyordu ama ben kimseye güvenemezdim.

Benim kalbim doluydu.

"Bay Malik?"

"Efendim güzelim." Bana böyle seslenmesini seviyordum.

"Bundan sıkılmıyor musunuz? Demek istediğim her gün aynı konuşmaları yapıyoruz ve tatiliniz olduğu halde hafta sonları bile beni görmek için şirkete geliyorsunuz. Gençsiniz ve hayatı yaşamanız gerekiyor diye düşünüyorum." Bir anda durduğunda bakışlarım yerden ona döndü.

"Böyle düşündüğünü duymak istemiyorum Lee. Ben seni seviyorum ve gördüğün gibi hayatımı tamamen sana adıyorum. Genç ve yakışıklı olabilirim. Sen de genç ve güzelsin. Sanırım iyi bir çift oluruz ha? Belki hayatımızı birleştirip birlikte yaşayabiliriz." Ondan tamamen ciddi sözler beklemek hataydı zaten.

"Pekâlâ, Bay Malik." Ona sadece içimden Zayn diyordum, evet.

"Biliyor musun Kaylee bana Bay Malik diye hitap etmen aklımda seninle ilgili fanteziler oluşmasına neden oluyor." Gözlerimi kısıp her zamanki cümlemi söyleyecekken benimle beraber tekrarladı.

"Siz edepsiz bir beyefendisiniz bayım." Ona dayanamayıp güldüğümde ellerini yanaklarıma yerleştirdi.

"Bana güldün. İlk kez bana göz devirmedin ve güldün." Onun bu haline göz devirip ellerinden kurtuldum.

"Bir an beni sevmeye başladığını düşünecektim Kaylee. Bence daha sık gülmelisin. O zaman daha katlanılır biri oluyorsun." Benimle dalga geçtiğini bildiğimden sesimi çıkartmadım ve sahte bir gülümseme verdim.Bana göz kırpıp önümden geçip giderken fısıldadım.

"Üzgünüm." Özür dilerim Zayn. Seni sevmeyi bende isterdim. Sevgini ve ilgini karşılıksız bırakmak istemezdim ama böyle olmak zorunda bana bağlanamazsın.

Oysaki adam çoktan kadına bağlanmıştı.

Onun her gözlerine bakışımda onu hayal kırıklığına uğrattığımı görmek beni üzüyordu. Her geçen gün çöktüğünü hissediyordum, görüyordum. Şirketteki diğer çalışanların bana olan bakışını görüyordum. Kıskançlık doluydu ama benim durumumda olsalar onların da aynı şeyi yapacaklarından emindim.

Ve her gün Yaser Malik'ten oğluyla ilgili güzel şeyler duymaktan bıkmıştım. Ya da Bayan Malik'in gelip oğluyla ne kadar yakıştığımızdan bahsetmesinden. Biz daha sevgili bile değildik ve onlar nişanlanmaktan bahsediyorlardı. Zayn tam bir şizofrendi. Onlara sürekli bizim birlikte olduğumuzu söyleyip duruyordu.

Şirketin yemekhanesine doğru ilerlerken bir anda diğer tarafa doğru çekildiğimde Zayn'e soran gözlerle baktım.

"Bugün dışarıda yiyeceğiz." Kafayı mı yemişti bu adam? Ben magazin dergilerinde 'ünlü iş adamının yanındaki sevgilisi mi' diyerek çıkmak istemiyordum. Kafamı iki yana salladım.

"Magazine malzeme olmak istemiyorum Bay Malik." Sinsi bir sırıtış sergilediğinde asıl amacının bu olduğunun farkına vardım.

"Hadi ama Kaylee. Senin benim olduğunu bütün dünya duymalı. Merak etme anne ve babana ben açıklama yaparım." Buruk bir şekilde gülümsedim.

"Anne ve babamı uzun zaman önce kaybettim." Bakışları unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibiydi. Beni araştırdığını ve her gün tüm hesaplarıma baktığını biliyordum. Her gün bana twitter'dan diss atıyordu.

"Ben zaten anne ve babamızdan bahsediyordum. Sonuçta yakında nişanlanacağız değil mi?" Toparlamak için gösterdiği çabaya karşı güldüm. Gerçekten şapşal bir maymun gibiydi. Pekâlâ, Kaylee kendine gelmen gerekiyor.

"Bugün bana ikinci gülüşün güzelim. Sanırım çabalarım bir sonuç vermeye başladı ha?" Onu ittirip kapıdan çıktım. Bana yetişip belimden tuttuğunda bundan kaçışım olmadığını anlayarak bir şey demedim. Aslına bakarsanız ondan kaçışım yoktu ve bu benim hoşuma gidiyordu. Kalbimin ona çekildiğinin farkındaydım. Ama bunu engellemek ya da geciktirmek için her şeyi yapıyordum.

Oysaki kadın bunu engelleyemeyeceğinin farkındaydı. O sadece korkuyordu. Geciktirmek ise onun aleyhineydi çünkü zaman da onun aleyhine işliyordu.

Valenin benim için açtığı kapıdan binerken teşekkür ettim. Arabaya bindiğimde ise Zayn şoför koltuğunda sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Onun ruh halini bu kadar çabuk değiştiren neydi merak etmiştim.

"Ben sana o kadar centilmence davranıyorum ama elde ettiğim tek şey senin göz devirmen oluyor. Şirketin valesi sadece kapını açıyor ve teşekkür ediyorsun. Yaptığın adil mi?" Gözlerine boş boş bakıp önüme döndüm.

"Sen karşılık bekleyerek mi yapıyorsun? Bu mu sevgin? Aşkın? Benim bildiğim karşılıksız sevgidir aşk. " Söylediğim şeylerin onu kırdığını biliyordum. Zaten yolun geri kalanında konuşmamış olması da bunu doğruluyordu. Onunla tartışmak istemiyordum ama bu tür ani çıkışları benim de aynı şekilde karşılık vermeme neden oluyordu. Ama onu üzmek de istemiyordum. Çünkü yanımda ne olursa olsun kalan bir tek o vardı. Ona iyi davranmak istiyordum ama içinde umut yeşermesini de istemiyordum. Benim az zamanım kalmıştı aslında bu kesin değildi ama ben kendimi en kötü ihtimale hazırlıyordum. Eğer biraz daha düşünürsem ağlamaya başlayacaktım ve bunu Zayn'in yanında yapmam hiç hoş olmazdı. Bu yüzden gözlerimi çaktırmadan silip dışarıya bakmaya devam ettim.

Zayn arabadan indikten sonra ben inmedim ve arabada beklemeye başladım. Bana tuhaf bir bakış attıktan sonra arabanın etrafından dolanıp kapımı açtı. Ona en azından samimi bir gülümsemeyi çok görmedim.

Bunu seveceğini biliyordum.


Umarım iyi yazabilmişimdir sizleri seviyorum :*

OFFICE -zm-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin