strange and beautiful

776 60 24
                                    


Kaç gündür buradayım, bilmiyordum. Bu hastane odasında, kimse olmadan, tek başıma kalıyordum. Muhtemelen Zayn Doniya'nın yanıma gelmesine de izin vermemişti.

Kardeşinin benim gibi biriyle görüşmesini istemiyor dersen sana yumruk atarım tamam mı?

Pekâlâ demeyeceğim.

Zayn'in dediklerini bir düşünür müsün? Ben sana açıklardım ama çok sinirliyim sana!!

Kapı birden açılınca sıçradım. Sempatik doktorum gelmişti. Gözlerimi devirip başımı diğer tarafa çevirdim. Ne yaparsam yapayım ona ısınamıyordum. Genç biriydi ve gözlerini sürekli üzerimde hissetmek beni rahatsız ediyordu.

"Bugün buradan kurtuluyorsun. Tedaviye ayakta devam edeceğiz ve sen ilaçlarını alacaksın." Ona anlamayan gözlerle baktım.

"Ben zaten ilaçlarımı içiyorum." Bir anda gözleri endişeyle kavruldu ve yanıma geldi.

"Kaylee, kan tahlillerine baktık ve ilaçlardan eser yoktu. İçmemişsin." Başıma balyozla vurmuşlar gibi hissetmiştim. Ağlamaya başladım çünkü ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Kaylee,şşş ağlama. Sürekli senin yanında olabilecek biri var mı? Seninle ilgilenecek biri ya da sadece seni buradan içim rahat bir şekilde gönderebileceğim biri? Zayn gelecek mi?" Gözlerimi kapatıp sıktım ve başımı iki yana salladım.

"Sanmıyorum." Sesim o kadar titremişti ki bir an ben bile kendime acımıştım.

"Onunla konuşmamı ister misin?" Kalbimin üzerinde o kadar büyük bir acı vardı ki ona cevap veremedim. Kendimi yatağa bıraktım ve ağlamaya devam ettim. O da bir süre sonra gitti zaten.

Böyle hissedeceğimi bilmiyordum. Zayn hayatımdan çıkınca böyle olacağını bilmiyordum! Hayatımda hiç yaşıyor gibi hissetmemiştim ve Zayn hayatıma girdikten sonra canlanan parçalarımın tekrar solacağını bilmiyordum.

Lanet olsun ona bu kadar bağlandığımı bilmiyordum!

"Onu bu kadar sevdiğimi bilmiyordum!" Çığlık çığlığa bağırıp kendimi hırpalarken hemşireler ve doktorum odaya girdi.

"Sakin ol, Kaylee!" Bana iğne yapacaklarını biliyordum, acıyı hissetmek için bekledim, bekledim ve bekledim.

Tek hissettiğim şey sonsuzluktu.

Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre sonrasında uyandım. Pencereden havanın karardığını görebiliyordum ve oda da toparlanmıştı. Çok susamıştım ama kolumu bile kıpırdatamıyordum. Zorlukla başucumdaki düğmeye basıp hemşireyi beklemeye başladım.

Güler yüzlü bir hemşire odaya gelip bana yardımcı olduğunda yaydığı pozitif enerjiden dolayı ben de mutlu olmuştum. Daha sonrasında ise doktorun beni beklediğini söyledi. Onu başımla onayladım ama yürüyebileceğimi sanmıyordum.

"Hiçbir yerimi hissedemiyorum, sanki uyuşmuş gibiler." Anlayışlı bir şekilde başını salladı.

"Verilen sakinleştiricilerin etkisi devam ediyor olmalı. Ben hasta sandalyesi getireyim."

Bana yaptığı yardımlar için teşekkür ettikten sonra beni doktorun odasına götürdü. Ben yalnız olacağımızı düşünürken odada iki adam daha vardı. Yani amca diyebilirdim, yaşlılardı.

"Anlat." Ona 'salak mısın ne anlatayım' der gibi baktım.

"Aiden hakkında ne hissettiğini anlat. Aiden'dı adı değil mi? Aiden ve varlıklar hakkında." Çekingen bir şekilde kafamı salladım. Odada başkalarının da olması beni geriyordu.

"Çekinmene gerek yok. Onlar da doktor, sana yardım etmek için buradalar." Derin bir nefes verdim.

**"Aiden hep benimleydi. O ve ben birbirimizi terk edemezdik. Ruhlarımız birbirine bağlıydı. Yıllarca onu sevdim ve ondan nefret ettim. Ama o benim bir parçamdı." Sessizlik devam ederken içimi dökmek adına konuştum.

"Her zaman onun gitmesini istedim. Ama yaşadığım bunca şeyden sonra nasıl hala normal bir hayat yaşayabilirdim? Lanet olsun, zaten kim normal bir hayat yaşamak ister ki? Bir erkek arkadaş, iş, bir sonraki tatilime gün saymak... Bunca zaman öyle bir hayat istedim ama nihayet o hayatın bana göre olmadığını anladım. Bu yüzden yola koyuldum.

Yüzlerce yaşam gördüm. Tuhaf şeylerin yaşandığı evler, bir daha kimsenin içinde uyumak istemediği moteller... Varlıklar her yerdeler. Evlerimizde yaşayıp, yataklarımızda uyuyorlar. Her günün her saniyesi yanımızdalar. Gölgelerde dolaştıklarını biliyorum."

"Tıpkı annesi." Gözlerimi yerden çekip konuşan adamın üstünde gezdirdim.

"Ne?" Yanındaki adam öne doğru eğilip benimle konuşmaya başladı.

"Yanımdaki beyefendi doktor değil Kaylee. O Ryan Holmes. Senin baban." Bir anda Zayn de odaya girdiğinde kime ve neye odaklanacağımı şaşırmıştım. Zayn yanıma oturduğunda bakışlarımı ondan çekip yaşlı doktora baktım.

"Bunun senin için şok edici olduğunu biliyorum ama dikkatle dinle lütfen. Bu hastalık sizin ailenizde genetik. Yani anne tarafında. Ve annen de hasta."

"Yani o hala yaşıyor?" Zayn benim o anda binlerce kez düşündüğüm soruyu sormuştu.

"Evet. Şehirden uzakta bir ev-" Hıçkırığımı tutamadığımda odayı keskin bir sessizlik sarmıştı. Yeniden ağlamaya başladığımda bu kez beni sıkıca saran bir Zayn olduğu için şanslıydım. Her şey çok hızlı gelişmişti ve ben bir şey öğrenmiştim.

Mesela lanet hayatım ya da kâbuslar değildi. Mesele beni neyin beklediğiydi.



**Bu kısım Beyond Two Souls'dan alınmıştır.**


yorum atmayanı mayonezler kovalasın lol

OFFICE -zm-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin