he's always there for me

514 45 18
                                    


Zayn'den nefret etmiyorum.

Bunu aklınızın bir köşesine yazın tamam mı?

Zayn sizin olmayacak.

Eh, bu kıskançlığımın sebebini soruyorsanız eğer uçak yolculuğum boyunca babamın yanında gergin bir şekilde oturmaktan sıkılıp Zayn'in instagramına bakmaya karar vermiştim. Ve her şey o zaman başlamıştı.

Yani bu Zayn salak mıydı bilmiyorum ama neden benim kaçıp gittiğime ve kendisinin üzgün olduğuna dair bir fotoğraf atıyordu ki? Bütün kızlar (bu sadece deyim) Zayn'in yanında (!) olduğunu söyleyen yorumlar atmışlardı ve bana bolca sövmüşlerdi.

Hey bunu hak etmiyorum tamam mı?

Öteki taraftan Zayn'in benim nereye gittiğimi çoktandır bildiğini biliyordum. O babasının da olduğu gibi zeki bir adamdı. Eğer psikoloğumu aramak aklına gelmediyse bile şu lanet iPhone telefonların muhteşem akıllı (!) özellikleriyle benim nerede olduğumu bulurdu.

Bazen yirmi birinci yüzyılda yaşıyor olmaktan nefret ediyordum. Tabi bu birkaç saniye falan sürüyordu.

"En sevdiğin renk hala turuncu mu?" Pat diye sorduğu soruyla şaşkınca babama döndüm.

"Turuncudan her zaman nefret etmişimdir." Dedim yüzümü buruşturarak. Benim sevmeme rağmen büyükbabam turuncu rengini çok severdi ve bana sürekli turuncu kıyafetler alırdı. Onu kırmak istemediğim için bir şey söyleyemezdim.

"Büyükbaban çok sevdiğini, sana turuncu eşyalar alınca çok sevindiğini söylerdi." Bakışları hüzünlenmişti ama açıkçası onun duyguları pek de umrumda değildi. İstesem bile ona ısınamıyordum.

Bu olayları suçlayacak biri gerekiyordu ve ben onu suçluyordum.

Konuşan Aiden değildi... Benim sesimdi. Aiden'ın yavaş yavaş beni terk ediyor olduğunu görmek bir yerde kalbimin kırılmasına sebep oluyordu. O kadar uzun zamandır onunla birlikteydim ki benim bir parçam olmuştu. Ama onu kendi kendine oluşturan lanet psikolojimden sonra neye inanıp inanmayacağımı da bilmiyordum ve bu ondan nefret etmemi sağlıyordu.

Nefret etmek insanı yoruyordu.

Ruhum çok uzun zamandır bir savaştaymış gibi hissediyordum. Kazanıp kazanmadığımı bilmiyorum ama savaş nihayet bitmişti ve şimdi parçalarımı toplamak istiyordum.

Zayn ise bana kendi parçalarını vermeyi teklif ediyordu.

Onun parçalarını alamazdım çünkü benim ona verebileceğim bir şey henüz yoktu. Aslına bakarsanız kendi parçalarımı bulmak için annemin yanına gitmek istiyordum. Benimle aynı şeyleri yaşamış birisi olarak o kurtulduysa eğer benim de yapmama yardım edebilirdi.

Uçak yolculuğunu babamın cümlelerini geçiştirmekle tamamlamıştım ama araba yolculuğunda sohbeti uzatmaya çalışan ben olmuştum. Babam da beni seve seve kabul etmişti tabi ki.

Aslına bakarsanız bu çok iyi hissettirmişti.

Bu tabir Zayn için doğru olur muydu bilmiyordum ama kendini bana yamamıştı. Ondan başka kimsem yokmuş gibi hissettiriyordu (aslında öyle ama bunu bir kenara bırakalım) ve ben ona muhtaçmış gibi hissetmek istemiyordum.

Tamam, çevremde ondan başka kimse yoktu ama onunla zorunluluktan birlikte olmak da istemiyordum. Hissettiğim her şeyin nedensiz ve gerçek olmasını istiyordum. Çünkü birini sebepler yüzünden sevmezdiniz. Eğer onu sevmek için sebep buluyorsanız, yanlış yoldasınız.

Eve yaklaştıkça ellerim buz gibi olmuştu ve ben yapamayacakmışım gibi hissediyordum.

Zayn'i istiyordum. Zayn'in yanımda olmasını istiyordum.

Ben yeniden suskunluğa gömülmüş bir şekilde otururken babamın bakışlarını üzerimde hissettim.

"Bir şey mi oldu kızım?" Tam ağzımı açacağım sırada bir araba bizi öyle bir hızla sollamış ve hızla gözden kaybolmuştu ki ağzım açık kalmıştı. Şoförün bir küfür savurduğunu duymuştum. Neredeyse kontrolü kaybedecekti ama tecrübeli olduğu için arabayı toparlayabilmişti.

"Bizim evden 15 km ötedeki ailenin oğlu olmalı. Hız yapmayı çok seviyor ama çok iyi bir çocuktur. Her gün annene çiçek getirir ve onunla ilgilenir." Açıklamasına karşı sadece başımı salladım. Sanki ideal damat adayıymış gibi konuşması beni sinir etmişti.

Kusacakmış gibi hissediyordum.

"Yapamayacağım. Yapamayacağım." Babam bana doğru atılıp omuzlarımdan tuttuğunda sarsılmıştım.

"Yapabilirsin kızım. Annen seni bekliyor. Çok az kaldı hem." Tam anlamıyla bana hiç yardımcı olmuyor ve üzerimdeki yükü artırıyordu. O anda 'istemiyorum' diyerek çocuk gibi ağlamak istedim.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama babamın elleri üzerimden çekildi ve benim tarafımdaki kapı açıldı. Başımı ellerimin arasından kaldırıp bir süre mal mal şoföre baktım. Daha sonra ise gelmiş olduğumuzu anlayıp yardım etmek için uzattığı ele tutundum. İnerken başım dönmüştü ve düşecek gibi olmuştum. Gözlerim çift görmeye başlamıştı ve sürekli gözlerimi açıp kapatıyordum. Bizi geçen araba buradaydı ve arabaya yaslanmış bir şekilde duran o'ydu.

Gözlerim çift görmeye başladığında bile tek gördüğüm sadece o'ydu.

Nasıl kendime geldim bilmiyorum ama tek bildiğim koşarak onun kucağına atladığımda kokusu bana ilaç gibi gelmişti.

Zayn her zaman benim için oradaydı.



baya geciktiğini biliyorum ama okul açıldı ve beynim yandı :(( 

yorum yapın demekten ciğerim soldu...

OFFICE -zm-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin