"Tabi sen de istersen." Eğer bunu demeseydi kesinlikle üstüne atlar ve onu hırpalardım. Ama benim isteyip istemememi sorması aklımda yeni fikirlerin uçuşmasına sebep olmuştu.
Yapabilir miydim?
Zayn'i arkamda bırakıp gidebilir miydim?
Gitmek istiyordum ama kalbimin burada Zayn ile birlikte kalacağını biliyordum. Diğer yandan gitmezsem bu içimde kalacaktı, bunu da biliyordum ve annemi de görmek istiyordum.
Onu görmek, ona sarılmak ve ona 'anne' demek istiyordum. Ben ağlarken saçlarımı okşasın istiyordum. İkimizi de mahveden bu hastalık yüzünden ağlarken geçmeyeceğini bilsem bile 'geçecek' desin istiyordum.
Annemle bir anım olsun istiyordum.
"Hayır, kesinlikle hayır. Kaylee hiçbir yere gidemez." Zayn sert sesiyle benim yerime konuştuğunda gözlerim dolmuştu. İzin vermeyeceğini biliyordum ama bu benim kararımdı. Beni bırakmamak istemesini anlıyordum ama benim düşüncelerime de saygı duymalıydı.
Gerçi o ne zaman benim fikirlerime saygı duymuştu ki.
Beni sevse bile iş toplantılarında tamamen başka birine düşünüyor ve kesinlikle benim önerilerimi saçma buluyor ve kabul etmiyordu. Ağzımı açmama bile izin vermiyordu.
Beni incitiyordu, her yaralarımı sarmaya çalışımda beni yeniden itiyordu.
"Bu benimle ilgili Zayn. Kararı da ben vermek istiyorum." Ağlamak istiyordum. Gözlerim dolarken sesimin titrediğini hissedebiliyordum.
"Seninle ilgili olan her şey benimle de ilgilidir! Neden gözlerini açıp gerçeği göremiyorsun?! Neden senin için her şeyi yapabileceğimi göremiyorsun?!" Ayağa kalkıp karşımda bağırmaya başladığında korkup yerime sindim. Nathan hışımla ayağa kalkıp Zayn'i tuttuğunda Ryan da ayağa kalkmıştı.
"Sen kızıma böyle mi davranıyorsun!? Söylesene sana nasıl güvenip kızımı emanet edebilirim?" Hepsinin bağrışlarından kulaklarım uğulduyordu. Gürültüden ve sesten her zaman nefret etmiştim. Kafamdaki seslerin birer birer ortaya çıkmasına neden oluyordu, Aiden vahşileşiyordu. Ve aklıma gelen düşüncelerin hepsi kendime zarar vermem yönünde oluyordu.
Sağ tarafımda kalan pencereden atlamalı mıydım? Yoksa arkamda kalan aynayı kırıp, parçalarıyla kendimi mi kesmeliydim?
Biraz önce oturduğum sandalyeyi alıp arkamdaki aynaya geçirirken kalbimdeki ağırlığı gözden gelmeye çalıştım. Ayna parçalarının arasında yere çökerken gözyaşlarımı durduramıyordum. Sarsılarak ağlarken yanıma kimsenin gelmesini istemiyordum.
"Yoruldum, yoruldum, çok yoruldum." Gerçek buydu. Tam anlamıyla yorulmuştum ve artık pes etmek istiyordum.
Daha fazla savaşmak için gücüm kalmamıştı.
"Şşşt. Özür dilerim, sevgilim. Özür dilerim, özür dilerim." Onun kollarını sarmasıyla etrafımda asılı olan kötü düşünceler bulutu dağılmıştı. Beni sırtım göğsüne gelecek şekilde yaslamış ve omzuma başını yerleştirmişti. Hafifçe sallanıyorduk ve kolları onun yanımda olduğunu hissettirmek istercesine beni sıkarken ben de onun ellerine tırnaklarımı batırıyordum. Canını acıttığımı biliyordum ama bunu yapmaktan vazgeçemiyordum. Birçok krizimde yalnız başıma ve tırnaklarımı bacaklarıma geçirerek sakinleşebiliyordum ama şimdi yanımda o vardı.
Bu cümleyi kurmak bile bana o kadar tatlı bir his veriyordu ki. Artık yalnız değildim ve hiçbir şeyle yalnız başa çıkmak zorunda değildim.
Zayn haklıydı. Ben sadece kör değil zihnini de gerçeklere kapamış bir aptaldım. Sürekli yorulduğumu ve gücümün kalmadığını söylüyordum ama o benim yerime savaşmak istediğinde ise ona izin vermiyor ve kendimi kanatıp duruyordum.
Tam anlamıyla bir salaktım.
Hayal meyal Zayn'in beni oradan çıkarıp evine götürdüğünü hatırlıyordum. Gözlerimi çok fazla ağladığımdan açamıyordum.
Bu gece yine hastalanacağımı biliyordum ama önemli değildi. Zayn benim için oradaydı, tam yanı başımda.
merhaba gençlik
çalışıyordum ve gerçekten banyo yapmaya bile vaktim olmuyordu :// :((((
bekletmek istemediğim için - en azından daha fazla- hemen yazıp yayınlayayım dedim.
ama yorum yapın
:((
little do you know im trying to pick myself up piece by piece
little do you know i need a little more time
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OFFICE -zm-
Fanfiction"Sadece seni öylece sevemem." Tüm hakları yastığımda saklıdır.