Beni hipnoz etmesine izin vermiştim, yine. Sinirlerim o benim gözlerime böylesine güzel bakarken yatışmıştı. Elimi bir süre daha suda tuttuktan sonra üzerimi kontrol ettim. Çorba lekesi vardı! Giden sinirim katlanarak geri geldiğinde Zayn'i kapıdan itip çıkmaya çalıştım. Ama güçlü kollarıyla beni durdurmuştu.
"Hayır, Kaylee, lütfen. Bir rezillik çıkmasını istemiyorum." Kırılmıştım. Cidden kırılmıştım bu yüzden çırpınmayı bıraktım ve beni klozetin üzerine oturtmasına izin verdim. Eline aldığı bezle üzerimi temizlemeye çalıştığında elinden bezi çektim.
"Ben yaparım. Bay Malik." Şaşkın bir şekilde geri çekildiğinde bir şey demeden üzerimi temizledim. Böyle yapması beni kırmıştı. Her geldiğimde böyle yapıyordu ve ben artık bıkmıştım! Onun yaptığı rezillik olmuyordu ama benim gidip ondan hesap sormam rezillik olacaktı öyle mi? Hah!
Sessizlik içinde yeniden yemek salonuna giriş yaptık ve kendimi gülümsemek için zorlayarak yerime geçtim.
"Elin iyi mi tatlım?" Bayan Malik'i seviyordum. Bu yüzden samimi bir şekilde sorusunu cevapladım.
"Evet, daha iyiyim efendim." Kaşlarını çattı ama yüzündeki ifade yalancı bir kızgınlık olduğunu gösteriyordu.
"Canım artık ben senin annen sayılırım. Çekinmene gerek yok anne diyebilirsin." Masadakiler gülüşürken ben de gerginlikle gülümsedim. O sırada bakışlarım Alya ile birleşti. Yüzünde gördüğüm hayal kırıklığından sadist bir şekilde zevk almıştım. Kıskançlık her kadını bir sadiste dönüştürebilirdi. Gülümsemem doğal bir hale gelirken konuştum.
"Peki anne." Bayan Malik'in yüzündeki gülümseme daha da büyüdüğünde kendimi gerçekten mutlu hissetmiştim. İki yıldır hep bana yardımcı olmaya çalışmış ve moralim bozuk olduğunda bile beni gülümsetmeyi başarmıştı.
Zayn bana çok şey vermişti.
Zayn bana sevgisini, sadakatini, bağlılığını, en önemlisi ailesini vermişti. Ve ben bunun için ona minnettardım.
O hayatıma girmeden önce yalnızdım. Sadece işimle ilgileniyordum. Yakın arkadaşı bırak bir tane bile arkadaşım yoktu.
O bana hayat vermişti. Yaşadığımı hissettirmişti.
Ona karşı mahcuptum.
Ama mallık yapıp onunla beraber olmamaya devam ediyordum. HA HA!
Aiden! Bana hakaret edemezsin.
Ve bir de Aiden vardı tabi ki. Olup olmadık yerde ortaya çıkıyor ve beni dünyadan soyutluyordu. Sadece o olsa bir şey olmazdı yani çoğu zaman Aiden benim arkadaşım olmuştu bu yüzden onu seviyordum. Ama ben unutuyordum.
Kendimi unutuyordum. Ya bir gün onu da unutursam? Hayır, bu acıyı ona çektiremezdim.
İştahım kalmamıştı bu yüzden bir iki kaşıktan sonra çorbayı içmeyi bıraktım. Sessizleşmiş olmam Doniya'nın ilgisini çekmiş olacak ki bana bakıyordu. Yanıma gelen başka bir çalışan çorbamı alırken Doniya'ya gülümsemek istedim. Ama bacağımda hissettiğim ılık şeylerle çığlık atmıştım. YİNE Mİ ÇORBA!
Bu sefer döken Alya olmasa da bunu onun ayarladığı çok belliydi. Odanın çıkışında, kapının hemen yanında duruyordu.
"Kaylee, gel ben sana elbise vereyim. Silmekle geçecek bir şey değil bu!" Canım arkadaşım da benimle birlikte kalktığında sadece kafamı sallayıp kapıya yöneldim.
Tam çıkarken elimi Alya'nın sarı saçlarına doladım ve onun çığlıkları eşliğinde yere, sırt üstü, düşürüp bıraktım. Bu kadarı da yeterdi ama! Bakalım bu 'rezilliği' nasıl toparlayacaksın Zayn?
Doniya ile 'çak' yaptıktan sonra gülerek merdivenlerden çıktık. Doniya'nın benim mütevazı dairem kadar olan odasına girdiğimizde başım döndüğü için kendimi yatağına attım. Doniya ayağı ile beni dürttü ve elindeki 'ben pahalıyım!' diye bağıran elbiseyi üzerime attı. Ne ara seçtiğini bilmiyordum. Sanırım o da bu olaya alıştığı için önceden kıyafet hazırlamıştı. Kendi kendime güldüm.
Açıkçası Zayn'in şuanda ne yaptığını deli gibi merak ediyordum. Ama hey? Ben gururlu bir kadındım. Üzerimi değiştirdikten sonra Doniya ile sanki çok iş yapmışız gibi dinlenmek için kendimize zaman ayırmıştık. Tabi ki de dedikodu yapmak içindi! Yarım saat kadar bir sürenin ardından Safaa hınzır gülümsemesiyle bizi çağırdı ve Doniya telaşla ayağa kalktı. Benim bilmediğim bir şeylerin döndüğü kesindi.
Birlikte aşağı inerken nedense evde kimse yok gibiydi. Koca evden çıt çıkmıyordu. Safaa ve Doniya salonun kapısının kulplarını tutup açtıklarında herkesin burada olduğunu gördüm. Buna Zayn de dâhildi. Kimse bana kızgın ya da kınar gibi de bakmıyordu açıkçası. Herkes gülümsüyordu?
Dejavu yaşıyor gibiydim. Ama cidden bir şeyler dönüyordu!
Bir anda dank etti.
"Annem bu akşam bizi yemeğe çağırıyor hayatım. İlişkimizi ciddileştirmeyi düşünüyoruz ya."
"Bebeğim böyle yapma. Sadece annem sürekli ne zaman evleneceğimizi sorup duruyor. Bu durumdayken söylemek istemedim."
BU BİR NİŞAN TÖRENİYDİ, TANRI AŞKINA ZAYN'İ ÖLDÜRECEKTİM! Bana söylemeden böyle bir şeyi nasıl yapardı? Madem o benim ne düşündüğümü umursamıyordu ben de onunkini umursamazdım.
Bana bakan gözlerden bakışlarımı kaçırıp yutkundum.
"Zayn bize nişanlanacağınızı söylediğinde çok-" Hiç istemesem de Bay Malik'in sözünü kestim.
"Öncelikle gerçekten üzgünüm." Titrek bir şekilde konuştuğumda herkesin bakışları bende kilitlenmişti.
"Ben böyle bir şey olacağından bihaberdim. Ve ben buna hazır hissetmiyorum. Çok üzgünüm."
"Ne?" Toplu şekilde çıkan mırıldanmalara karşı dolan gözlerimi kapattım.
"Kaylee, hayır." Salon o kadar sessizdi ki Waliyha'nın bu fısıltısını duyabilmiştim. Kafamı kaldırıp Zayn'e baktığımda o kadar...yıkılmıştı ki nefesim boğazımda takılı kaldı. Bir anlığına pişman olsam da bu hemen geçti, zaten bunun için de çok geç kalmıştım.
Herkesin ne diyeceğini ya da bana nasıl baktığını umursamadan salondan çıktım. Evi yavaş ama kırgın adımlarla terk ederken o hizmetçi kızın yüzündeki ifadeyi görmüştüm. Çok sevinmişti ve bu benim midemi bulandırmıştı.
"Kaylee! Bekle, Kaylee! Lütfen bekle! Özür dilerim! Bari seni eve bırakayım!" Kapıyı kapatırken başımı iki yana salladığımı gördüğünde durmuştu. Şimdi ve bir süre onu görmek istemiyordum. Yaralarımı kapatmalıydım, kapatmalıydık.
Zayn'e bunu yapmamam gerektiğini biliyordum, evet, ama benim yanımda olmamalıydı. Ben akli dengesi yerinde olan biri değildim ve o benden daha iyilerine layıktı. Ve dün yıktığımız o duvarların ardından daha fazlasını koymuştum.
Bunun beni de inciteceğini unutarak.
Maliklerin evi benim apartman daireme uzaktı ve şimdi bunun acısını çekiyordum. Böyle şık kıyafetlerle akşamın bu saatinde yürümek hiç de hoşuma gitmiyordu. Kaldırımda yürürken insanların tuhaf bakışlarına maruz kalıyordum ama bu umurumda değildi. Başım dönmeye başlamıştı, üzüldüğümde başım dönmeye başlardı. Duvarlara tutunarak yürürken gözlerimi sürekli açıp kapatıyor ve bulanıklığın geçmesi için dua ediyordum.
Kaylee, dayan geliyorlar, senin için geliyorlar.
Aiden'ın sesini duyduğumda biraz daha rahatlamıştım ama ismim kulaklarımda çınlıyordu ve daha fazla dayanamayıp yere çökmüştüm. Her saniye bilincimi biraz daha kaybederken gözlerim yanmaya başlamıştı. Gözlerimi kapatmak istiyordum. Çok yorgundum.
Hayır Kaylee! Sakın, sakın gözlerini kapatma. Araba geliyor.
Onu dinlemek istedim ama beynimin kontrolü bende değildi. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken başımın yere değdiğini hissettim.
Şimdi benim için gitme vaktiydi.
z
a
ben dediğimi yaparım arkdşlr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OFFICE -zm-
Fanfiction"Sadece seni öylece sevemem." Tüm hakları yastığımda saklıdır.