Günler geçti, gitti. Tıpkı onun gidişi gibi sessiz günler yaşadım. Beni aramadı, mesaj atmadı, sosyal hesaplarımı işgal etmedi.
Onsuz hayatımı saran bir ölüm sessizliği vardı.
Gün içerisinde iyi gibiydim. Annemle sürekli konuşuyordum, genelde babamın konuşmalarımıza katılmasına izin vermiyorduk. Annem babamdan çekindiğimi hissetmiş olmalıydı ki her seferinde kızsal mevzular konuşacağımızı söyleyip babamı kovuyordu.
Annem beklediğim gibi biri değildi. Nasıl desem bilmiyorum ama onun deli olduğunu, aklı başında olmayan biri olduğunu sanıyordum.
Bu kadın kesinlikle benden daha akıllıydı.
Bu düşüncemi yanlışlıkla ağzımdan kaçırdığım zaman onu iyileştirenin ben olduğumu söyledi ve benden sürekli özür diledi. Eğer bana zarar vermeyeceğini bilseymiş beni eksik bırakmazmış. Bunun ağırlığı o kadar fazlaydı ki nefes bile alamadım. O gün uzun süre birlikte ağladık.
Zayn ile olan olayları anneme anlattığımda çekinmeden bana bir 'salak' olduğumu söyledi. 'Erkeğimi' elimde tutmam gerekiyormuş. Ona düşüncelerimden bahsettiğimde bana hak verir ve beni onaylar sanmıştım ama tek yaptığı bana daha çok kızmak oldu.
"Aşk bir lütuftur. Karşına çıktığında onu almayı ve korumayı bileceksin." Deyip durdu. Bu cümleyi o kadar çok tekrar etti ki bilinçaltıma yerleşti. Benim için yaptığı onca şeyden sonra Zayn tabi ki bunları hak etmiyordu. Onun tek istediği sevgim iken ona vermeyi bile başaramamıştım.
Annem okuduğu bir kitaptan alıntılayarak şunu söyledi;
"...Ama hakkında hiçbir şey bilmediği bir konu var: Karşılıksız sevmek! İşte bunu bilmez Şems. Bilmez nasıl acıtır canını, sevdiğinden karşılık görememek!..." (Elif Şafak – AŞK)
"Şems kim?" Diye sorduğumda beni hırpaladı. Ne yapabilirdim ki, merak etmiştim işte. Ama annem önemli olanın Şems olmadığını söyledi.
"Önemli olan senin Şems ile aynı durumda olman. Kendini Zayn'in yerine koymayı düşündün mü hiç? Sen olsan ona çektirdiğin acıyı kaldırabilir misin?" Kaldıramazdım. Kaldırabilmeyi bırakın Zayn bana böyle şeyler yapmış olsaydı onun peşinden koşmazdım bile. Ama o dünyanın en sabırlı insanıymış gibi iki yıldır benim ona sevgimi vermemi bekliyordu.
Ne kadar da aptaldım!
O konuşmadan sonra dayanamadım ve Şems'i araştırdım. Ne? Onun bu durumda ne yaptığını öğrenmek istiyordum. Kitabı araştırınca İslam ile ilgili olduğunu görünce çok şaşırdım! Ve de anneme benim Müslüman olduğumu da söylemem gerekiyordu. Burada kaldığımdan beri her et yemeği yapmalarında midemin hassas olduğunu söyleyerek et yemeyi reddediyordum da.
Kitabın konusu ilgimi çektiğinde babamı zorla da olsa şehre kitabı almaya yolladım. O gittikten kısa bir süre sonra babamın bahsettiği 'komşunun oğlu' gelmişti. Tavırlarına tam anlamıyla sinir olmuştum.
"Sonunda seninle tanışabilmek çok güzel Kaylee. Norah senden çok bahsetti." Ondan nefret ettim tamam mı? Yine de kibar olmak adına gülümsedim.
"Ne iş yapıyordun Kaylee? Ben babamın şirketinin Londra'daki ayağında genel müdürüm." İşte, beyinsiz, kendini yükseklerde gören ama aslında başlangıç çizgisinde bile olmayan tipik bir insan.
"Malik Holding'de çalışıyorum." Dedim hala kibar olmaya çalışırken. Yüzü öyle bir değişim yaşadı ki oturduğu koltukla aynı rengi alıp morarmıştı. Annem bana uyaran bakışlar atsa da omuz silktim.
"Zayn Malik ile aramızın pek iyi olduğu söylenemez." Kaşlarımı havalandırdım. Eminim şuan yüzümde çok sinsi bir gülümseme vardı.
"Zayn benim nişanlım." Ne? Onu korumam gerekiyordu, konunun bu çocuğa gıcık olmamla hiç alakası yok. Neyse ki daha sonra benimle konuşmadı ve bir süre sonra ise gitti.
Babam eve kitapla geldiğinde odama kapandım ve hemen kitaba başladım. Yemek yemedim ya da her akşam yaptığımız gibi annemle bir köşeye çekilip konuşma yapmadım. Sadece okudum.
Tam anlamıyla mükemmeldi. Sabaha doğru kaçta bitirdiğimi hatırlamıyorum ama gözlerim ağlamaktan şişmişti.
"...ben Mevlana'nın evlatlığı Kimya, çağıl çağıl bir hiçlik ırmağına daldım. Orada gönlümden geçtiği gibi yüzdüm, yüzdüm, aktım.
Ve o zaman anladım ki Kuran'ın dördüncü okuması böyle bir şey olmalı: Sonsuzluk, sınırsızlık, kapsayıcılık ve açlık.
Hiç olmak suretiyle hiç olmak... Hafiflemek suretiyle derinleşmek...
İşte böyle, yaşamdan ölüme geçişim akarsularla oldu."
Eğer aranızdan herhangi birine spoiler verdiysem üzgünüm ama beni o kadar etkilemişti ki! Kitabın bana vermiş olduğu mucizevî duygusallık etkisiyle Zayn'i aradım ve ilk kez hiçbir şeyden korkmadan, çekinmeden ya da gelecek hakkında endişelenmeden içimden geçenleri söyledim.
"Sana ihtiyacım var. Yanımda olmana ihtiyacım var."
Belki iyi olmadı, belki tam anlamıyla ifade edemedim ama umarım Kaylee'nin kendini bulduğunu anlamışsınızdır.
evet çok yakın zamanda elif şafak aşk kitabını bitirdim...
harikaydı...
belki size yabancı unsurların olduğu bir kitapta İslami bölümlerin olması garip ya da salakça geliyor olabilir ama unutmayalım ki bu benim kurgum... Yani her şeyin bir amacı var...
tabi ki kitapta Zayn'in müslüman olmasının da bir etkisi var ama asıl amacım bu şekilde çok insan olduğunu belirtmek
Manevi boşluk yaşayan o kadar insan var hatta refah seviyesinin en yüksek olduğu ülke İsveç olmasına rağmen intiharların da en fazla olduğu yer orası çünkü insanlar maddi her şeyi elde ettikten sonra yaşamayı anlamlı bulmuyor
:8Kaylee'nin kendi kendine kişilik oluşturması, onunla konuşması ya da onu gerçek biri gibi görmesi de onun yaşadığı manevi boşluktan kaynaklanıyor.
Belki bu olayları daha iyi anlamanıza yardımcı olmuş olabilir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OFFICE -zm-
Fanfiction"Sadece seni öylece sevemem." Tüm hakları yastığımda saklıdır.