i'm so into you

493 42 58
                                    

Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum.

Zayn'i o şekilde görünce bir anda kalakalmıştım ve tepki vermediğim süre boyunca Malik ailesinin yüzündeki gülüş yavaş yavaş solmuştu.

Bekleyin...

ZAYN GELMİŞTİ!

Bu gerçek bir anda beni kollarımdan tutup sarstığında Zayn'e doğru koşturdum.

Gönül isterdi ki kucağına atlayabileyim ama elindeki çiçek ve yeni fark ettiğim çikolata kutusu beni durdurmuştu.

Zayn elindekileri Doniya'nın eline tutuşturup beni kolları arasına aldığında kelimenin tam anlamıyla dünyam durmuştu.

Ve, hey, benim dünyam sadece o ve onun aşkıydı.

"Sevdiğim... " diyerek sevgi dolu - biraz da şımarık- bir sesle mırıldandım.

"Aşkım"  diyerek karşılık verdiğinde sesini uzun zaman sonra duymuş olmam çektiğim bütün acıyı silip atmıştı.

Onunla baş başa kalmak ve ayrı olduğumuz bütün zamanların acısını çıkartmak istiyordum. Zamanın o'nda sebep olduğum bütün yaraları tek tek kapatmak istiyordum.

Onu en iyi bilen kişi olmak, üzgün olduğunda arayacağı ilk insan olmak istiyordum.

Onu keşfetmek istiyordum.

O benim için bilinmez bir labirent gibiydi hiçbir zaman tam olarak onun derinliklerine ve çıkışa ulaşamamıştım. Aslına bakarsanız daha labirente girmemiştim bile.

Bir öksürük sesi duyduğumda geri çekilmeyi ancak akıl edebilmiştim ama Allah biliyordu ya sonsuza dek orada öylece kalabilirdim.

Geri çekildiğimde Trisha annem gözleri dolu, Yaser  başını yere eğmiş ve babam da garip bir şekilde bakıyordu. Sanki yeni kavuştuğu  kızını paylaşmaya niyeti hiç yokmuş gibiydi.

"Ayakta kaldınız, geçsenize." Diyerek heyecandan mal bir giriş yaptığımda Zayn alttan kıs kıs gülmüştü ama neyse ki Trisha anne bana gülüp koltuğa oturmuştu. Ben de karşıya geçerken Zayn yanıma geçmek yerine Yaser babanın yanına oturdu. Garip gelmişti.

"Kapının önünde bir valiz gördüm. Birisi bir yere mi gidiyor?" Safaa cidden çok ayrıntıcı bir çocuktu. Bütün bakışlar bana döndüğünde yutkundum.

"Ben Londra'ya dönecektim ama siz geldiniz, bu mümkün olmayacak sanırım." Zayn'in kaşlarını çatmış bir şekilde bana baktığını hissedebiliyordum.

"Ne için gidecektin Londra'ya?" Hesap sorar biçimde söylediği şeye karşın kaşlarımı çatmak istesem de yapmadım. Unutma Kaylee, artık terslemek falan yok. İlkokul çocuğu değilsin sen.

"Aşk'ı bulmak için." Odanın havası bir anda değişmişti sanki. Herkes gerilmiş bir şekildeydi ve Zayn'in tepkisini bekliyorlardı.

"Aşkı mı? Kimde ya da neyde bulmayı planlıyordun tam olarak?" 

"Sende." Dedim utanarak. Waliyha ve Doniya'nın 'aww' deyişi kulaklarıma ulaştığında utancım biraz daha artmıştı. Eğer büyükler olmasaydı utanmazdım ama resmen onların gözü önünde Zayn ile flörtleşmiştim.

Zayn öylece kaldı ve nedensiz bir şekilde bir daha konuşmadı. Babam ve Yaser tanışırken ben de Trisha anne ile konuşmuştum. Bu ortam Doniya'nın bana kaş göz işaretleri yapmasıyla bozulmuştu. Kaşlarımı çatıp ona bakarken ayağa kalkıp salondan çıktı. Ne yapacağımı anlamaz bir şekilde bir o yana bir bu yana bakarken Trisha başıyla kapıyı işaret edince mecbur ben de odadan ayrıldım.

"Sonunda gelebildin! Hadi kahve yapmamız gerek." Diyerek çantasından bir paket çıkarınca öylece kaldım.

"Ne kahvesi? Bu kahveye pek benzemiyor." Diyerek paketin içine doğru baktım.

"Bu bizim adetlerimizden. Kız istemeye gidildiğinde müstakbel gelin damada ve ailesine kahve yapar." Kafam cidden çok karışmıştı. 

"Kız isteme de ne demek? Kimden istiyorsunuz?" Doniya bana öyle bir bakış attı ki sanki gerçekten aptalmışım gibi hissettim.

"Babandan tabi ki." 

Yanmıştık.

Babama kaldıysak yanmıştık.

"Babam beni Zayn'e vermez." dedim o kahveyi yaparken, karıştırmam gerektiğini söyleyip cezveyi elime bırakana kadar bir şey söylemedi.

"Ne demek vermez? Siz birbirinizi seviyorsunuz. Hem bu sadece adet yerini bulsun dediğimizden. Normalde evlenmeyecek misiniz sanki?" Doğru konuşuyordu ama eğer babamdan isteme gibi bir durum olmasaydı ortada evlenebilirdik. Babam Zayn'den haber alamadığım süreç boyunca ne kadar kötü olduğuma şahit olmuştu ve onun gözünde Zayn şuan damat profiline pek uygun değildi.

Bunları söylemek için ağzımı açtığımda laflarım ağzıma tıkılmıştı çünkü Doniya 'Kahve taşıyor!' diye gereksiz bir şekilde bağırarak ocağa atılmıştı. Neyse ki cezveyi son anda tutabilmiştim.

"Doniya! Neden ani çıkış yapıyorsun?!" Diyerek kafasına vurdum. Geri dönüşü acı olmuştu...

Kahveleri koyduktan sonra Doniya bir tanesinin içine tuz attığında kaşlarımı çattım. Bu kahve tuzlu mu olurdu ki?

"Bunu Zayn'e vereceksin tamam mı? Eğer kahvenin tamamını içerse evliliğinizde de bütün sıkıntılara ve zorluklara katlanabilir demek." Burukça gülümsedim.

"O iki yıldır bir sürü zorluğa katlandı zaten." Yüzünü buruşturdu.

"Tam bir Zayn etkisine girmişsin. Seni önceden daha çok seviyordum canım arkadaşım." Ona gülüp elimdeki tepsiyle mutfaktan çıktım. Salona yeniden giriş yaptığımda herkesin yüzündeki -babam dahil- sıcak gülümseme beni rahatlatmıştı. Belki de bu iş olurdu ha?

Keşke ben de şık bir şeyler giyseydim! Malik ailesinin yanında o kadar sönük kalıyordum ki.Doniya'nın dediği kahveyi özenle Zayn'e de uzattıktan sonra yerime oturdum. 

"Çok güzel olmuş kızım eline sağlık." diyerek Yaser konuştuğunda gülümsedim.

"Afiyet olsun." Gözüm Zayn'e kaydığında bana göz kırpıp kahvesinden yudumladı. 

Ve yüzüme fışkırtması da bir oldu.

Gerçekten.



hey hey selam 

bu sefer erken geleyim dedim

ÇOK İĞRENÇ BİR BÖLÜM OLDU BİLİYORUM

yazmak istiyorum ama sanki kelimeleri kullanmada çok kötü gibiyim bilemiyorum.

ben bunları birleştircem aga merak etmeyin siz


OFFICE -zm-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin