i come to you in pieces so you can make me whole

788 50 51
                                    

"Kaylee sakinleşir misin? Herkesin dikkatini çekiyorsun!" Zayn'i ittirip ofisin diğer köşesinde ağlayan Audrey'e gitmek için atıldım. Ama bu hareketimi de engellemiş ve beni tamamıyla sarmıştı.

Bu çocuk kesinlikle beni delirtmek için gönderilmiş olmalıydı! İnsanlar bakardı, her şeyi izlerdi ve benim yaptıklarım kesinlikle onları ilgilendirmezdi fakat Zayn'in neden umursadığını bilmiyordum.

"Neden insanların ne yaptığıyla bu kadar çok ilgileniyorsun?" Sakinleşip saçlarımı düzeltmeye çalışırken söylendim.

"Rezil olmak istemiyorum çünkü." Histerik bir şekilde güldüm.

"Bu şeyleri yapan benim ve rezil olacak olan da benim? Ve ne zamandan beri erkeğimi korumak rezillik oluyor? Gidip alkış tutacak halim yok ya!" Zayn kesinlikle her şeyi bilerek yapıyordu! Yoksa yüzündeki 'gel bana yumruk at' sırıtışının başka bir anlamı olamazdı. Beni ters köşeye sıkıştırıp konuşturmayı çok iyi başarıyordu.

"Demek minik kuşumuz sonunda öttü." Saçlarımı yüzümün önünden çekerken ona kafa atmak istedim.

"Lanet olsun! Hii, tövbe." Kaşlarını hafifçe çatıp gözlerini kıstı.

"Ne dedin sen bakayım? Tövbe mi dedin?" Başımı usulca salladım.

"Şey ben Müslüman oldum da..." Gözlerini irice açıp beni kucağına aldığı gibi döndürmeye başladı.

"Allah'ım teşekkür ederim, sana şükürler olsun." Başımın dönmesine izin vermeden yere indirmeye çalışsa da beni bıraktığında sendelemiştim. Belimden tutup kendine yaklaştırdığında nefesimi tuttum.

"Teşekkür ederim hayatım." Yüzümü geri çekip derin bir nefes alırken güldü ama bunu umursayamayacak kadar soru işareti doluydum.

"Bana neden teşekkür ediyorsun?" Bana göz kırpıp yanaklarımı sıktıktan sonra nihayet konuşmaya karar verebilmişti.

"Anlayacaksın sevgilim!"

Daha sonrasında onu toparlanma işlerim bitene kadar göremedim ama nasılsa tam eşyalarımı arabaya koymuş bagajı kapatmıştım ki bir anda önümde belirmişti. Onun yüzünden çığlık atmıştım! Ona gözlerimi devirip eşyalarımı getiren görevlilere teşekkür ettim. Yeniden Zayn'in sorun çıkarıp çıkarmayacağını düşünmüştüm ama sonradan umursamadım. Hala Zayn'e biraz da olsa bozuktum. Hiçbir şey demeden arabama bindiğinde ona 'hayırdır?' bakışı attım.

"Ben arabamla gelmedim ve hastaneye beraber gideriz diye düşünmüştüm." Hastaneye mi gitmem gerekiyordu?

"Hastane?"

"Hem kontrol hem de dünkü yarım kalan konuşmayı tamamlamamız için gitmemiz gerekiyor." Yutkundum. O konuşmayı yapmayı hiç mi hiç istemiyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. Bunca zamandır yalnız olma sebebimi, bütün yaşadığım anne-baba eksiklerini öğrenmem gerekiyordu. Bunun verdiği yük kalbimde öyle bir ağırlık yapıyordu ki nefes alamıyordum.

Yeniden geçmişe dönmek ve evimizin ortasına oturup diğer çocukların bana neden anne ve babamın olmadığı ile ilgili soruları yüzünden ağlamak istiyordum. Büyükbabam ben ağlarken hiçbir zaman beni teselli etmezdi, sadece karşıma oturur ve ağlamama izin verirdi. Kendimi hasta edecek kadar ağlar daha sonra onun ayaklarının dibinde uyuya kalırdım. Bütün gece başımda bekler ve ateşimin çıkıp çıkmayacağına bakardı.

Zayıf bir bedenim vardı ve ben bunu saklamak için her şeyi yapıyordum.

Zayn'den arabayı kullanmasını istedim çünkü bunu yapacak gücü kendimde bulamamıştım. Kafam bir anda düşünceler denizi ile karşı karşıya kalmıştı ve ben bu şekilde yola odaklanamayacağımdan emindim.

OFFICE -zm-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin