Annemin sözleri odanın ortasına bomba gibi düşmüştü ama sanki daha biraz önce 'hayır' diye bağıran kendisi değilmiş gibi babamın yanına kurulmuştu. Hepimiz şaşkın gözlerle onu izliyorduk ve benim içimde iğrenç bir his doğmuştu.
Ya her şeyi mahvederse?
Kendimi böyle hissetmekten alıkoyamıyordum ama böyle hissettiğim için de kendimden nefret ediyordum. Bu hislerin gerçek olduğuna inanamıyordum.
"Ailelerin tanışması gerektiğini düşünüyorum." Herkesten derin bir nefes sesi çıktı. Ben ise annem hakkında kötü şeyler düşündüğüm için bir gram bile rahatlayamamıştım ve ağlamak istiyordum. Hemen gidip annemle konuşmam ve özür dilemem gerekiyordu.
"Zaten hemen evleneceklerini söylemiyoruz bir süre nişanlı kalırlar-" Zayn aniden atıldı.
"Hayır, anne, ben bir ay içerisinde düğün yapmayı düşünüyorum." Gözlerim açılmış bir şekilde ona baktım. Bu çocuk kudurmuş muydu?
"Kızıma yeni kavuştum Zayn, onu bırakmak istemiyorum haliyle." Zayn anlayışlı bir biçimde kafasını salladı ama hiç de beklemek gibi bir şey yapacağa benzemiyordu.
"Kışı atlatalım hem, kır düğünü olsun." Dedi Doniya hayallere dalarak. Babam ise konuşmaya son noktayı koyduğunda omuzlarıma bin tonluk bir yük binmişti sanki.
"Daha Kaylee kararını söylemedi. Sadece Zayn evlenmiyor bildiğiniz gibi." Babamın bu çıkışı yeniden ortamı germişti. Allah'ım bu günü güzel bir şekilde atlatamaz mıydık?
"Ben- ben ne demem gerektiğini bilmiyorum." Gerçekten âdete göre ne demem gerekiyor hiç bilmiyordum.
"Kabul ediyor musun?"
"Hayır." Annem yeniden araya karıştığında ona baktım. Bana göz kırptı.
"Kızımın da evlilik teklifi hayalleri olabileceğini düşünüyorum ve insan bir kere evleniyor değil mi? Evlilik teklifi olmadan 'evet' demeyecek. Değil mi?" Annem son sözünde onu onaylamamı bekler gibi söylediğinde robot gibi kafamı sallamıştım. Aslında benim için pek önemli değildi ama Zayn'den bir evlilik teklifi de bekliyordum açıkçası.
Allah'ım! Bu nasıl bir durumdu böyle. Daha iki ay önce sürekli terslediğim adamla şimdi evlilik hayalleri kuruyordum. Daha iki ay önce zorla aile yemeklerine gittiğim ailenin soyadını alacaktım.
Aslında evlilik düşüncesi beni ürkütse de daha geri dönüşü yoktu. Korkumun üstüne gitmeli ve onu yenmeliydim.
Herkes yeniden derin bir nefes verdikten sonra sohbet ortamı oluşmuştu. Doniya ile neler yaptığımızdan bahsederken Zayn'in sessizce bizi dinlediğini biliyordum bu yüzden bütün gerçekleri söylemedim. Aslında bu Zayn yüzünden değildi. Onunla bu konuları ayrıca konuşmak istiyordum, bu yüzden o sigara içmek için dışarı çıktığında peşinden gittim. Beni gördüğünde şaşırdı.
"Burası rüzgârlıya benziyor, içeri gir istersen." Dedi usulca. Yeniden aramızda karlar oluşmasına izin vermek istemedim ve usulca kollarının arasına girdim. Şaşkın olduğunu görebiliyordum.
"'Burası' sıcak." Dedim ilk kelimeme bastırarak. Bunun onu gülümseteceğini biliyordum. Yavaşça kollarını etrafıma sardı, ben kollarımı sıkılaştırdığımda o da sıkılaştırdı.
"Gerçekten benim yanıma mı geliyordun?" Diye sordu, hala inanamamış gibiydi.
"Şu iki haftada çok değiştim. Gözlerimdeki perde kalktı, sana olan aşkım yükseldi, yükseldi göğe ulaştı. Üstelik sen hiçbir şey yapmazken oldu bunlar. Dayanamadım aradım seni, telefonu kapattın, geliyorsun diye düşündüm öyle hayal ettim hep. Ama bir hafta bekledim, gelmedin, bu sefer kaçmak ya da vazgeçmek yerine ben çabalayayım istedim." Gözlerime öyle bir baktı ki o'nda yok olmak istedim. İçimde bir ateş yükseldi, bir şeyler kaynadı. Aşk, dedim içimden, aşk böyle bir şey olmalı.
"Seni seviyorum Kaylee." Dedi, belli ki çok şey söylemek istemişti ama hiçbirini cümleye dökememişti. Olsundu, bu cümleden anlamıştım onunda benim hissettiklerimi hissettiğini.
"Seni seviyorum Zayn." Dedim usulca. Sanki bu üç kelimeden başka bir şey bilmiyor gibiydik. Beni kendine çekti ve her hareketiyle 'seni seviyorum' dermiş gibi öptü.
Ruhum yıldızlara dağıldı, her bir parçasını geri topladı.
"...ben Mevlana'nın evlatlığı Kimya, çağıl çağıl bir hiçlik ırmağına daldım. Orada gönlümden geçtiği gibi yüzdüm, yüzdüm, aktım.
Ve o zaman anladım ki Kuran'ın dördüncü okuması böyle bir şey olmalı: Sonsuzluk, sınırsızlık, kapsayıcılık ve açlık.
Hiç olmak suretiyle hiç olmak... Hafiflemek suretiyle derinleşmek...
İşte böyle, yaşamdan ölüme geçişim akarsularla oldu."
hey ben geldim!!
yazılılarda biraz çuvalladım :(((
yorum yapın ben de sevineyim :'/
beğendiniz mi ?? ::)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OFFICE -zm-
Fanfiction"Sadece seni öylece sevemem." Tüm hakları yastığımda saklıdır.