O gece rüyamda Yalçın'ı gördüm. Var gücüyle bana doğru koşuyor ama asla yetişemiyordu. Bağırıyordum ona... Yapabildiğim en kuvvetli şekilde bağırıyordum. Oysa bir fısıltı kadar bile yoktu sesim. Koca koca otobüsler geçiyordu aramızdan. Hiç bitmeyecek gibi yağıyordu yağmur. Çığlıklarım sessizlikten ibaret, kala kalmıştım yol ortasında. Ve bir rüzgar esti arkamdan. Kafamı çevirdiğimde kafasında kırmızı şapkasıyla yokuş aşağı iniyordu bir bisikletli. Yalçın'a baktım... Hala koşuyor. Kırmızı şapkalı şimdi çoktan uzaklardaydı bile... Uyandım.
Sabaha çok vardı. Bu beni sevindirdi. Daha uzun saatler uyuyabilir, günün karmaşasına karışmadan bir süre daha kendimle yalnız kalabilirdim. Uyku iyiydi. Birçok şeyi unutmama yardımcı oluyordu.
Telefonuma baktım, Seda'dan mesaj: "Yalçın'la Tuğba ayrılmış. Sezen söyledi."
Sezen, Seda'nın ablasıydı ve Tuğba ile aynı sınıftaydı. Pek yakın olmasalar da her abla-kardeş gibi böyle skandal haberleri paylaşmaktan mutluluk duyarlardı.
Seda'ya cevap vermedim. Telefonumu göğsüme koydum, tavana baktım. Sokaktan gelen solgun sarı ışıkta hüzünlü görünüyordu tavan.
"Memnun oldum, ben de Yalçın."
Yalçın'ın sesi kulaklarımda çınladı. Rüyamdaki halini düşündüm... Tüm benliğinle bana koşmaya çalışması. Yerinden bir adım bile kıpırdamasa da bana konuşuyordu ve tüm bu mantık hatası rüyaların anlam verilemez yapısından kaynaklanıyor olmalıydı. Onu ilk gördüğüm anı düşündüm... Okulun ilk günü. Göz göze gelmemiz. Dudaklarının kenarının yukarı kıvrılışı... Her zaman bunu benim hayal ettiğimi söylüyordum kendime. Hayal etmiş miydim gerçekten? Yoksa bana gülümsemiş miydi?
Bugün duraktaki o hali... Gülüşündeki o şefkat nasıl da dokunmuştu tenime. Hissetmiştim bunu. "Yalçın" dedim fısıldar gibi... "Tuğba'dan ayrılmış."
Geceuzundu ve ben sabaha kadar uyumak istiyordum. Ama içimdeki bir hisgülümsüyordu. Yüzüm değil, içimdeki o his gülümsüyordu. Bu gülümsemedenalıkoyamıyordum kendimi. Söz geçiremiyordum içime... Sadece gülümsüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanımeli Kokusu
ChickLitKapıdan çıktığımda onunla yüz yüze geleceğimi bildiğim gibi dudaklarımdan dökülecek olanları da biliyordum. Onu sevdiğimi söyleyecek, gözlerinin siyahındaki kırgınlığı görecektim. Aşk böyle bir şeydi işte... Bile bile ölüme gidiyor ve bunun için bir...