Sabah, montunun cebine ellerini sokmuş halde duran Yalçın, söz verdiği gibi beni otobüs durağında bekliyordu. Yanına vardığımda eğilip yanağımdan öptü.
"Keşke gelmeseydin" dedim, yüzündeki uykusuzluğu görünce.
"Neden?"
"Uykusuz görünüyorsun..."
"Ben iyiyim, merak etme" dedi. Kolunu omzuma götürüp beni kolunun altına aldı. "Bir hafta... Pek bir şey sayılmaz. Sen okuldan çıkana kadar yapacak işim yok, eve gelip uyuyabilirim. Çıkışta seni almaya geleceğim."
Yalçın'a bunu yapmasına gerek olmadığını söylemek istedim. Ama ben istemesem de çıkışta almaya geleceğini söyleyip konuyu kapattı.
Okula yaklaştığımızda, beni bırakacağı köşenin hemen yakınında elimden tutup beni kendine çekti. Tıpkı dün olduğu gibi sımsıkı sarıldı. "Endişelendiğini biliyorum ama buna gerek yok..." dedi sessizce. Endişeleniyordum. Yol boyunca her ne kadar konu hakkında hiç konuşmasak da Yalçın'ın okulda olmayacak olması endişemi artırıyordu. Yalçın devam etti:
"Uzaklaştırılmış olmam iyi bir şey!"
"Bunun nesi iyi" diye çıkıştım yüzüne bakmadan.
"İyi, çünkü daha dünkü olaydan hemen sonra herkesin önünde seninle olursam konuyu unutmaları daha fazla zaman alır. Güven bana... Bir hafta kimsenin gözüne görünmemem ikimiz için çok daha iyi olacak..."
Bir yanım Yalçın'a hak veriyordu. Bir yanımsa... O yanımın ne istediğini Tanrı şahit, bilmiyordum.
Yalçın'ın yüzüme beklentiyle bakması, karnımın kasılmasına neden oldu. Beni öpme isteği gözlerinden süzülüyordu. Yüzüme eğilirken parmaklarımın ucuna kalkıp yanağına bir öpücük kondurdum ve ona hızlıca veda ederek köşeyi döndüm. Arkama bakmadan okulun demir bahçe kapısının önünde bekleyen Seda'ya doğru yürürken Yalçın'ın ne durumda olduğunu gözümde canlandırmaya çalıştım... Hayal kırıklığı mı yaşıyordu? Üzülmüş müydü? Kızmış mıydı?
"Günaydın!" Seda'nın sesiyle düşüncelerimden kurtuldum. Var gücümle sarılıp yüzümü boynuna gömünce Seda şaşkınlıktan kaskatı kesildi.
"N'oldu?" dedi
"Yalçın beni bırakmak için buraya kadar geldi ve ben, beni öpeceğini anlayınca telaşa kapılıp ondan kaçtım!"
"Oha! Kaçtın mı?" Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı. "Çocuğa tecavüzcü gibi mi davrandın? Hem de dünden beri tüm okul ona öyle bakarken?" diye tısladı.
Tırnak uçlarıma kadar sarsıldım. Böyle düşünmemiştim.
"Hayır, öyle davranmadım. Sadece sokağın ortasındaydık... Ayrıca okuldaki dedikoduların daha çok Tuğba'yı kötüleyen şeyler olduğunu sanıyordum..." diyerek üste çıkmaya çalıştım.
"Hayır!" dedi Seda. "Resmen öyle davranmışsın. Sokağın ortasında sevişecek haliniz yoktu!"
"Susar mısın!" diye böldüm. Yüzüm kızarıyordu.
"Kötü bir şey demiyorum, İnci. Gerçekten sadece öpecekti. Ve evet, dedikodular Tuğba'yı kötülüyor ama Yalçın'ın bunu zorla yapmış olabileceğini söyleyenler de var..."
Konuşmadan birbirimize baktık. Okulun bahçesine girmeden önce, arkama dönüp Yalçın'ın beni bıraktığı köşeye baktım. Eğer koşarsam zil çalmadan önce Yalçın'ı durağa varmadan yakalayabilirdim. Ondan özür diler, belki küçük de bir öpücük kondururdum dudaklarına.
"Gitmeyi mi düşünüyorsun?" dedi Seda hemen yanımdan.
"Hayır," dedim "dersi kaçırmak istemiyorum."
Bahçe kapısından girip okul binasına yürürken Seda bana onaylamayan gözlerle bakıyordu. Seda koşup Yalçın'a gitmemi isterdi. O romantik olandı; bense mantıklı olan. Yaşananlardan sonra dersi kaçırmam dikkat çekerdi. Evet, Yalçın'ın peşinden gidip özür dilemeyişim, dudaklarından öpüp boynuna sarılmayışımın nedeni tam olarak buydu.
Umarım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanımeli Kokusu
ChickLitKapıdan çıktığımda onunla yüz yüze geleceğimi bildiğim gibi dudaklarımdan dökülecek olanları da biliyordum. Onu sevdiğimi söyleyecek, gözlerinin siyahındaki kırgınlığı görecektim. Aşk böyle bir şeydi işte... Bile bile ölüme gidiyor ve bunun için bir...