Seda okul kapısının hemen önünde, her sabah olduğu gibi beni bekliyordu. Telefonuyla ilgilenirken kafasını kaldırdı. Yalçın'la benim el ele okula doğru yürüdüğümüzü gördüğü anda yaşadığı heyecan bizim olduğumuz yerden bile görünüyordu.
"Seda çok heyecanlandı" dedi Yalçın gülümsemesinin ardından. Rahatlığı sinir bozucuydu.
"Benimkinin yanında onunki hiç..." diye mırıldandım. Yalçın elimi güvenle sıktı.
Okulun demir bahçe kapısının hemen iç tarafında oturan öğrenci grubunun önünde ayakta duran sarışın bir kız –bunun Tuğba'nın arkadaşlarından biri olduğunu biliyordum, bize doğru bakakaldı. Ardından yanındakiler bir bir ayağa kalkarak bizi izlemeye başladılar. Tuğba en arkalarından yavaşça öne çıktı; bizi gördü.
Kalbim o an iki parçaya ayrılıyor gibi hissediyordum. Her şeyden önce adil olma duygusu içimdeki hassas noktaları acımasızca tırmalıyordu. Bir gün önce Tuğba'nın sevdiği erkekten hamile kaldığını ve bu çocuğu aldırdığını öğrenmiştim. Şimdi aramızda birkaç metre kalmış olan bu esmer güzeli kız tam karşımda dururken yazın yaşadığı travmayı gözümde canlandırabiliyordum. Etnik çehresi ve çekik gözleriyle ağlarken hayal ediyordum Tuğba'yı... Yalçın hemen yanında elini tutmuş teselli ediyor olmalıydı...
Yalçın'a baktım. Okulun bahçesine yayılmış ve bizi fark etmekten epeyce uzak görünen öğrenci grupları arasında kendi arkadaşlarını arıyordu. Tuğba'ya bakmaya korkuyordum. Midemden yukarı, boğazıma doğru yükselen titreme konuşmama olanak vermeyecek gibiydi ve bu his tam anlamıyla korkunçtu.
"Elimi daha ne kadar sıkabileceğini merak ediyorum. Epey güçlüymüşsün."
Yalçın gülerek konuşurken Tuğba arkasını dönüp okul binasına doğru yürümeye başladı. Peşi sıra giden kız arkadaşlarının yüzündeki şaşkınlığın bir kısmında açıkça görülebilecek nefret sadece bana ve Yalçın'a odaklıydı. Tırnak uçlarıma kadar titredim. Hayatım boyunca kimsenin benden nefret ettiğini sanmıyordum. Ne berbat bir his...
"Gerilmen yersiz İnci. Bir tartışma yaşayacağız, bundan başka yol yok. Ama bu tartışmayı benimle yalnızken yapmayı tercih edecektir."
Tuğba'yla Yalçın'ın yalnızken tartışacakları hayali kalbimi sıkıştırdı. Sonuçta yalnız kaldıkları bir anda Tuğba hamile kalmıştı, değil mi?!
"Yalnızken tartışmanızı istemiyorum. Eğer artık sevgiliysek," birbirine dolanmış parmaklarımıza baktım "bununla yalnız yüzleşmen gerekmiyor."
Yalçın elimi bırakıp kolunu boynuma doladı. Aramızdaki boy farkı yüzünden kendimi onun yanında çocuk gibi hissetmeme neden oldu bu. "Fazla mı anlayışlısın yoksa çok mu kıskanç?" diye sorarken Seda yanımıza geldi.
"Günaydın." deyip "İnci'nin kıskanç olduğunu sanmıyorum" diyerek Yalçın'ın bana sorduğu soruya cevap verdi.
"Umarım öyledir." dedi Yalçın. Seda ve Yalçın gülüşürken, yaşadığım gerilim yüzünden sapsarı kesildiğim için onların yanında hayalet gibi göründüğümden emindim.
"Kıyamet'i erken koparacaksın yani, öyle mi?"
Yalçın'ın sınıf arkadaşlarından biri okulun bahçe demirlerinin arkasından seslendi. Yalçın cevap vermeden hep birlikte okula girip bize seslenen çocuğun yanına gittik.
"Çömezlerin en dikkat çekeni..." dedi Yalçın'dan daha kısa boylu olan çocuk.
"Saçma sapan konuşma Berk!" diye çıkıştı Yalçın. "İnci, bu Berk." dedi bana bakarak. Sonra Berk'e döndü: "Berk, bu güzeller güzeli kız da İnci. Bu da İnci'nin en yakın arkadaşı Seda."
Berk beni tamamen unutmuş gibi Seda'ya bakarak: "Merhaba güzeller güzeli İnci'nin güzeller güzeli en yakın arkadaşı Seda. Memnun oldum" diyerek elini uzattı. Seda resmen kıkırdadı!
"Hadi kantine geçelim de kızlar üşümesin" dedi Berk. Seda'yla ikimiz Berk'le birlikte kantine gitmek üzere hareketlenince Yalçın kısa bir an duraksadı.
"Sorun olur mu? Gitmek istemiyor musun?" diye sordum.
Okulun bina kapısından çıkan esmer bir çocuk Berk'e doğru hızlı adımlarla gelip bir şeyler söyledi. Ne söylediğini Berk'in yanında olan Seda duysa da bizden birkaç adım ileride oldukları için bize ulaşmadı. Ama çocuğun bize sürekli endişeli bakışlar atması konunun bizimle alakalı olduğunu açıkça belli ediyordu.
"Ne oldu Soner?!" diye seslendi Yalçın olduğu yerden. Çevremizdeki birkaç öğrenci kafasını kaldırıp bize baktı. Soner'e karşı göz aşinalığım olsa da adını yeni öğreniyordum.
"Önemli bir şey değil ya, ama kantin fikri iptal" dedi Berk sırıtarak. Seda hemen yanıma geldi. Yalçın da benim gibi Seda'nın diyeceklerini bekliyordu: "Tuğba kantinde ağlıyormuş. Sinir krizi gibi bir şey geçirmiş. Masayı devirmiş..." dedi neredeyse fısıldar gibi. Yalçın'ın kaskatı kesildiğini hissettim. Ve Cuma günü öğle yemeğinde olduğu gibi öfkesinin gözlerinden nasıl yansıdığını...
Yalçın elini omzumdan çekti. "İnci benim bu durumu halletmem gerekiyor. Yoksa rahat edemeyeceğiz." dedi. "Tamam" dedim çekinerek. Yalçın önce Soner'in sonra da Berk'in yanından hızla geçip okula doğru yürümeye başladı.
Berk'in Soner'e "Sıçışlardayız oğlum..." diye yakındığını duydum. İkisi de Yalçın'ın peşinden giderken çevremizde sessizce bizi izleyen herkes bir şeyler olduğunu anlamış, merakla okula doğru yönelmişlerdi. Seda bana baktı: "İnci, gerçekten bunun ortasında olmak istiyor musun?" diye sordu.
"Hayır." dedim hiç düşünmeden. "Ama onun tek başına bununla yüzleşmesine izin vermeyeceğim."
Soner ve Berk okulun kapısında kaybolmuşlardı. Peşlerinden okula giren diğer öğrencilerin arasına telaşla daldığımda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor, ellerim yaprak gibi titriyordu. Ve kendimi görmesem de kireç gibi olduğumdan emindim. Kahretsin!
Pazartesigünü ilk ders: Eski sevgili krizi. Tanrı yardımcım olsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanımeli Kokusu
ChickLitKapıdan çıktığımda onunla yüz yüze geleceğimi bildiğim gibi dudaklarımdan dökülecek olanları da biliyordum. Onu sevdiğimi söyleyecek, gözlerinin siyahındaki kırgınlığı görecektim. Aşk böyle bir şeydi işte... Bile bile ölüme gidiyor ve bunun için bir...