Bölüm 10

4K 270 5
                                    


Annem akşam mesaiye kalmadı. Şükürler olsun! Anahtarını kapıya takıp kilidi çevirince ilk kez rahatlamış hissettim. Annem doğruca mutfağa geldi, masanın hazır olduğunu görünce yüzü ışıldadı. Makarna, çorba, salata. Çok bir şey değil ama annemi yemek derdinden kurtarmıştım. Hırkasının eteğinden sarkan iplik parçasını aldım, sonra anneme sımsıkı sarıldım. Teksilde çalıştığından, yeni kesim yapıldıysa bazı akşamlar geldiğinde üzerinde yeni kumaş kokusu olurdu. Bu o akşamlardan biriydi. Annemin üzerindeki yeni kumaş kokusunda bile huzur vardı.

"İnci, iyi misin?" diye sordu annem. Sesinde annelere özgü o şefkat vardı.

"Değilim anne" dedim ve daha tamamlamadan ağlamaya başlamıştım bile...

Annem beni boş tabakların ve salata kasesinin hazır beklediği masaya oturttu. Sandalyeyi bile kendisi çekti. Küçük bir kız gibi hissediyordum kendimi. Aslına bakarsanız dört yaşında bir kız kadar savunmasızdım o an.

Anneme olan biten her şeyi anlattım. Her şeyi. Sabahki olay bitince; okulun ilk gününden başlayıp, bu sabah el ele tutuşmamıza ve öğlen Tuğba'yla barışan Yalçın'a kadar olan ikinci durumu da tek tek açıkladım. Bir yandan da yemek yerken kullanmak üzere sofraya koyduğum beyaz peçeteleri bir bir bitirdim. Annemin ağlamamı görmesini istemiyordum ama ağlamamak için çaba harcarken tüm bunları anlatmak çok zor olacaktı. Ben de kendimi serbest bıraktım...

Tüm anlattıklarım bitince annem bir süre hıçkırıklarımın sakinleşmesini bekledi. Sonra da sandalyesinden kalkıp önümde diz çöktü. Elleriyle yüzümü okşadı, tıpkı kendisininkine benzeyen saçlarımı yüzümden çekip yanaklarımı öptü.

"Her ne kadar hoşlansan da hiç tanımadığın bir çocukla okulu asıp gezmeye gitmediğin için seninle gurur duyuyorum İnci. Böyle bir durumda doğru kararı vereceğinden her zaman emindim. Beni yanıltmadın. Senin yerinde başka bir kız olsa, kendine yenik düşebilir ve bu hatayı yapabilirdi. Ama sen kendi doğrularını bilecek kadar yetişkinsin."

Yanağıma bir öpücük daha kondurdu. Devam etti:

"Şimdi aynı yetişkinliği o düşürdüğün teyzeye de göstermeni istiyorum. Kazalar olur. Hepimiz insanız. O andan bu ana kadar süren pişmanlığın da gösteriyor ki şartlarınız başka olsa o teyzeye oldukça kibar davranırdın. Ama bir kaza oldu ve olayın şoku ile gerektiği gibi özür dilemedin. Yarın sabah erkenden oraya gidip o teyzenin kim olabileceğini oradaki dükkanlara sorabilirsin..."

"Bir adam vardı! Evet anne! Teyzeyi tanıyordu!" diye girdim söze heyecanla...

"Çok güzel! O kişiden yardım isteyip teyzeyi bulabilir ve belki bir demet çiçekle özür dilemeye gidebilirsin. Durumunu daha sakince anlatıp kendini affettirirsin. Umarım kadında kötü bir şey yoktur ve basit bir düşmedir."

"Ambulans çağırmadılar. Beş on dakika içinde kalabalık da dağılmıştı" dedim utanç içinde.

"Tamam" dedi annem kendinden emin olarak "o zaman ciddi değildir. Sen de dikkatsizliğinden dolayı özür dileyip okula gitmek için acele ettiğini açıklarsan, seni  affedeceğine eminim."

Annem gülümseyerek baktı yüzüme. Annemin gülüşünde başka kimsede olamayacak bir anlayış vardı. Bu gülümsemenin bir kokusu olsaydı, eminim bu hanımeliye benzerdi...

O akşam annem Yalçın hakkında başka hiçbir değerlendirme yapmadı. Birlikte yemeğimizi yedik. Televizyonu açıp beğeneceğimiz bir film bulduk, izledik.

Gece yatağa giderken, beni anlayan bir annem olduğu için şükrettim. Ne yazık ki herkes bu kadar şanslı olamıyordu...

Hanımeli KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin