Bölüm 43

2.3K 204 4
                                    

Odamın kapısı çalınınca gözlerimi açtım.

"Hadi İnci, geç kalacaksın." dedi annem kapıdan.

"Saat kaç?"

"Yediyi geçiyor..."

"Sen de geç kalmışsın anne!"

"Servisi kaçırdım" dedi annem munzur munzur gülerken. "Otobüsle gideceğim. Birlikte çıkalım."

Yorganı isteksizce yüzüme kadar çekip gözlerimi kapattım. Annem Yalçın'la olan arkadaşlığımızı, okula birlikte gidip geldiğimizi bilse de aramızda romantik bir ilişki olduğundan habersizdi. Annemden hiçbir şeyimi saklamayıp her şeyi paylaşmama rağmen bu ilişkiyi ona anlatmak istemiyordum. Bu durum da her ne kadar Yalçın'la aramızda bir sorun yok gibi görünse de içimi rahatlatmaya yetmiyordu.

"Hadi kalk artık..."

Annem söylenince yataktan çıktım. Hızlıca giyinip hazırlandım, annemin hazırladığı bir dilim reçelli ekmeği mideme indirip ayakkabılarımı giydim. Annemle durağa doğru yürürken Yalçın'ın orada beni beklediğini biliyordum. Bu yüzden durağa annemle birlikte geldiğimi ona haber vermem gerekiyordu. Yalçın'a mesaj attım:

"Annem servisini kaçırmış. Durağa birlikte geliyoruz."

"Tamamdır. Ben gelen ilk otobüse biniyorum. Okulun köşesinde buluşuruz."

Yalçın'ın mesajı şoke etti. Annemden kaçmasını gerektirecek bir konu yoktu. Hatta ben, belki tanışırlarsa, annemin Yalçın hakkında bir görüşü oluşursa aramızdaki ilişkiyi daha rahat itiraf edebileceğimi düşünmüştüm... Oysa Yalçın...

"Ne oldu? Arkadaşın durakta mı yine?"

Annemin sorusu beni kendime getirdi. Elimdeki telefona aptal aptal bakarak yürüdüğümü o zaman fark ettim ve telefonu hemen ceketimin cebine atıp annemin koluna girdim. Anneme yanaşmamda tuhaf bir şefkat beklentisi vardı... Yalçın'ın hareketi, üşüdüğümü hissettirmişti.

"Hayır, bazen benden önce biner otobüse. Sanırım geç kaldığım için çoktan gitmiştir..."

"Kötü oldu" dedi annem. "Tanışmak istiyordum şu çocukla..."

"Anne!" diye uyardım utanarak. Sesindeki o alaycı ton hoşuma gitmemişti...

Annemle kol kola ana caddeye çıkıp otobüs durağına doğru yürümeye başladık. Annemin dolmuşa bineceği durak da orasıydı. Annem iş yerinde olan ithalat ile ilgili bir sıkıntısından bahsederken biri "Kızım" diyerek koluma dokunca aniden irkildik.

"Kızım, tanıdın mı beni?" dedi yaşlı kadın. Başındaki lacivert başörtüsüyle küçük mavi gözleri ve yılların yükünün gizlendiği kırışıklıklarla dolu yüzüyle Mahinur Teyze hemen yanımda durmuş bana bakıyordu. İçimden geçen derin bir ürperti tüm bedenimi kapladı... Mahinur Teyze'yi görür görmez, o birkaç saniye içinde, sanki Serkan'la yaşadığım her anıyı en baştan tekrar yaşamıştım. Viran Kafe'nin o sıcak odası, sıcak çikolatanın o koyu kıvamı ve hanımeli kokusu... İçimdeki kıpırtı beni çevreyi kolaçan etmeye zorladı. Belki Serkan da buralardaydı...

"Tanıdım, teyzeciğim" dedim çevreye bakarak. Annem merakla beni süzüyordu. "Anne, bu teyze geçenlerde yanlışlıkla ona çarptığım teyze" dedim anneme çabucak. Annem hemen ciddileşti ve bizi izleyen kadına döndü:

"Kusura bakmayın." dedi büyük bir ciddiyetle. "İnci durumu anlattı, umarım o gün kötü yaralanmadınız."

Mahinur Teyze'nin mavi bakışlarından kocaman bir yüreği olduğu okunuyordu sanki. Annem adımı söyleyince ilk kez duyduğundan olacak, bana baktı gülümseyerek. Gözlerinde gördüğüm bakışla gerçekten affedildiğimi hissettim. Sonra yeniden anneme döndü:

"Yok evladım, kötü yaralanmadım. Birkaç sıyrık işte... Eeee... Yaşlılık artık izin vermiyor çevikliğe. Yoksa kızımızın bir kabahati yoktu. Sabah vasıtaya yetişme telaşesi... Herkeslerin başına gelir. Hem geldi de özür diledi kızım benden" dedi sonra. Sesinde büyük bir minnet vardı.

"Evet, kendi kararıydı. Hatasını telafi edebildiyse ne mutlu" diye cevap verdi annem gururla.

"Etmez mi ya! Hata bile görmedim ben onu ama valla pek güzel çiçekler getirdi. Alamam diyemezdim."

Gülümsemeye başladım. Mahinur Teyze'nin bu içten konuşması sabahımı aydınlatmış gibiydi.

"İyi olmanıza ve İnci'nin affedilmesine çok sevindim" dedi annem. Saatine baktı. Dolmuşu kaçırma endişesi yüzünden yapmıştı bu hareketi ama yılların verdiği tecrübeyle Mahinur Teyze bizi yol üstünde tuttuğunu anladı.

"Ben de tuttum sizi." dedi suçlu suçlu. Bana döndü, "İnci kızım, bak evimizi biliyorsun. Ben sabahları tansiyonumu ölçtürmeye giderim şu ilerdeki eczaneye ama ondan sonra hep evde olurum. Bak anneni de al bir gün gel, çay ikram edeyim size..."

Son sözünü anneme bakarak söyledi. Annem de gülümseyerek "İnşallah, geliriz tabii..." dedi. Ben de neşeyle gülümseyerek evetledim.

Mahinur Teyze'nin yanından ayrılırken, yaşlı kadının yüzündeki ifadede hüzünle birlikte başka bir şey daha vardı... Adını koyamadığım... Ben onu görmesem de beni tanıyıp bana seslenmesi, koluma dokunarak benimle sohbet etmesi, bizi çay içmeye davet etmesi kendimi iyi hissettirmişti. Serkan'ı düşünmemeye çalışıyor, sadece o küçük bahçedeki mütevazı evin içine girip bir bardak sıcak çay içmek istiyordum. Mahinur Teyze'yle sohbet etmek... Belki de... Belki de Serkan hakkında bir şeyler sormak istiyordum.

Lanetolsun! Bu fikrin hayali bile çok kötüydü!

Hanımeli KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin