Bölüm 24

3K 237 7
                                    

"Saçı fönlü okula gelirken ve kantinde kahkahalar atarken onun psikolojik tedavi gören biri olduğunu düşünmezdim" dedi Seda ve simidinden umursamazca bir ısırık aldı. Ben yemek masasında söylediklerini sindirmeye çalışırken o kahvaltıyı hazırlamış, bize iki bardak çay doldurmuştu. Ama benim canım kahvaltı etmek istemiyordu.

"Ne düşünüyorsun peki? Nasıl davranacaksın bundan sonra?"

"Bilmiyorum" dedim. Benden sadece iki yaş büyük bir kızın birinden gebe kalmasını anlamıyordum. Sevdiği çocuktan bebek sahibi olmak istemişti ve Yalçın... Bana o kadar kibar davranan, elimi tutan, gözlerime yumuşacık bakışlarla bakan o çocuğun Tuğba'yı bebeğini aldırmaya zorlamasını gözümde canlandıramıyordum. Bunu nasıl yapabilirdi? Sorumsuzca hareket edip kızı hamile bırakmıştı ve bir de canice öldürmüştü o bebeği... Yalçın... Bu nasıl olabildi! "Sen benim yerimde olsan ne yapardın Seda?"

"Ben... Sanırım..." Seda ağzındaki simidi çiğnerken konuşuyordu "Tüm suçu Yalçın'a... Yüklemezdim..." bir yudum çay içip lokmasını yuttu. "Sonuçta Yalçın tek başına gebe bırakmadı kızı. Üstelik Tuğba'yı biraz biliyoruz. Yalçın korunmamış olabilir ama Tuğba da önlemini almadı sonuçta! Evlenmek için bahane olarak kullanabilirdi bebeği böylece!"

"Evlenmek mi?! Bu yaşta!"

"Evet, evlenmek. Bu yaşta!" Seda bir ısırık daha aldı simidinden "Evcilik gibi geliyor olmalı... Yalçın'a aşık... Ve ölümüne... Kıskanıyor... Yani evlilik... Tuğba için... Bir tür... Garanti... Üste..."

"Lütfen ağzındakini bitirdikten sonra konuşur musun!"

Seda elindeki simidi hızlıca tabağına bıraktı ve koca bir yudum çay içti. "Özür dilerim" diye mırıldandı. Bu hali onu beş yaşındaymış gibi göstermişti. İçimden birden gülmek geldi. Ben kahkahalar atmaya başlarken Seda karşımda durmuş beni izliyordu. O kadar çok güldüm ki karnıma ağrılar girdi. Gözlerimden akan yaşlar burnumu sızlattı. Seda'nın üzgün bakışları altında karnımı ağrıtan yüksek kahkahalarım, yavaş yavaş ağlama hıçkırıklarına dönüştü; sarsıla sarsıla ağlayama da işte o an başladım. Gözyaşlarımın arasında Seda'nın yerinden kalkıp yanıma geldiğini gördüm. Boynuma sarıldı. Orada ona sarılarak doya doya ağladım... Ağladım... Ağladım...

"Hadi dışarı çıkalım biraz" dedi Seda kendime gelince. "Hava alırsın, iyi gelir."

"Yalçın'a cevap vermedim" dedim sessizce. "Akşamdan beri cevapsız kaldı mesajları" Ağladıktan sonra kendimi daha iyi hissediyordum. İçimdeki boşluk kaybolmamıştı ama epey azalmıştı.

"Bence böyle kalsın. Belki de pazartesi günü yüz yüze şu konuyu konuşup aydınlatırsınız..."

"Viran Kafe'ye gidelim mi?" diye sordum aniden.

"Ne kafe? Orası da neresi?"

"Viran Kafe. Dün Yalçın'la gittiğimiz yer."

"Neden oraya gitmek istiyorsun? O çocuk orada diye değil mi?" Seda kıstığı gözlerinin sarı kirpikleri arasından bakıyordu. O benim en yakın arkadaşımdı ve ondan bir şey saklamak istemiyordum artık. Hele de bu durumda, böyle kırılgan hissederken.

"Bilmiyorum Seda. Sen Tuğba'nın olayını anlattığından beri kalbim mengenelerin arasında gibi hissediyorum. İçimden bir his Serkan'ı görürsem bunu düşünmeyi bırakacağımı söylüyor..."

"Zaten karmaşık durumdasın. Bir de başka birini hayatına sokmak için çabalama İnci."

Karmaşık... Yalçın da içinde bulunduğu durumu hep böyle tanımlıyordu. Artık ben de insanlara hayatımı böyle mi anlatacaktım?

"Lütfen... İçimden bir ses..."

"Tamaaaaam! İçindeki sese karşı çıkmayacağım. Zaten dışarı çıkmak benim fikrimdi. Nereye gideceğimizi de senin söylemen yeterince adil. Hadi kalk da giyin. Zaten şu çocuğu merak ediyorum."

Giyinmek üzere odama giderken doğru karar verip vermediğimi bilmiyordum. Gözlerimin önüne bisiklette sallanan inci geldi.

                     "İnci ilgi alanıma girebilecek bir kız değil. Pek benim tarzım değil"

Doğru ya da yanlış karar, bildiğim tek şey Serkan'ı görmek istediğimdi. Onu görünce iyi hissedecektim. Onu görünce her şeyi unutacaktım. Muhtemelen beni çileden çıkaran şeyler söyleyecek, benimle alay edecekti. Tamam, buna razıydım. Onunla didişmek bana iyi gelecekti ve bunun için oraya gidecektim.

Dolabımdan kırmızı V yakalı dar kazağımı alırken biraz olsun kendimi iyi hissettiğimi fark ettim. Seda odamın kapısında durup elimdeki kazağa baktı. "Belki biraz da makyaj yapmalıyız" dedi. "Böyle günlerde moral her şeydir. Bir kıza makyajdan daha çok moral veren ne var ki?" Odama girerken ekledi: "Belki biraz da çikolata. Umarım o kafede çikolatalı bir şeyler vardır!"

Seda kıkırdarken ona gülümseyerek eşlik ettim. Kafede çikolatalı bir şeyler var mıydı bilmiyordum ama Serkan'ın esmerliği de bana göre yeterince tatlıydı. 

Hanımeli KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin