Bölüm 48

2.6K 204 5
                                    

Çıkmaz sokağın önündeki mavi arabanın önüne geldiğimde dönüp Mahinur Teyze'ye baktım. Yola bakan pencereden bana el sallıyordu. Güzel sohbetimizden sonra içimde değişik, rengarenk duygularla neşeyle ayılmıştım yanından. Bu ziyaret bana çok iyi gelmiş, içinde bulunduğum tüm sıkıntıyı hafifletmişti. Eve yürürken telefonumu kontrol ettim. Yalçın ya da Seda aramamış, mesaj atmamışlardı. Yine de buna canımı sıkmadım. Eve yürürken haftalardır olduğumdan çok daha iyi ve mutlu hissediyordum.

Eve geldiğimde akşam için güzel bir yemek yapmaya karar verdim. Mutfağa girip işe soyunduğumda telefonum çaldı.

"İnci, sana geliyorum. Evdesin değil mi? Birazdan orada olurum."

"Evet, evdeyim." diye cevap verdim Seda'ya. Sesi çok kötü geliyordu. Aklıma Berk'le kavga ettikleri geldi. Yalçın'la aramız bozuk olsa da en azından en yakın arkadaşımın ilişkisinde mutlu olduğunu görmek bana moral oluyordu. Berk ve Seda ayrılırsa ne olacaktı? Yalçın ve benim durumum zaten ortadayken onlara nasıl destek olacaktık? Endişeyle Seda'yı beklemeye başladım.

Seda, mutfaktaki masada, bize her geldiğinde oturduğu sandalyeye oturarak yerini aldığında yüzündeki ifade bana geçmişi hatırlattı. Bu ifadede, tanıdık bir şey vardı. Seda tıpkı Tuğba'nın Yalçın'dan hamile kaldığını bana anlattığı günkü gibi bir ifadeyle karşımda oturuyordu. Konu Berk ve Seda'dan çok benimle ilgili olmalıydı. Konu bensem, konuşmaya korkmadığımı fark ettim. İçimde bir yerde duyacaklarımın beni üzeceğine olan endişem silinip gitmişti. Yerimden kalkıp kettle'a su koydum, düğmesine bastım. Bu hissizliğin ne kadarı bugünkü Mahinur Teyze ziyaretinden kaynaklanıyordu acaba?

"İnci, nereden başlayacağımı bilmiyorum. Nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum..."

"Konu Yalçın'la mı ilgili" diye sordum sakince. Yeniden yerime oturdum. Seda, masanın üzerinde birleştirdiği ellerine baktı. Bu halde tıpkı avukatı ile konuşan bir suçlu gibi görünüyordu. Oysa ne Seda suçluydu, ne de ben avukattım...

"E-Evet." diye kekeledi Seda. Gözlerini benden kaçırarak mutfağa gezdirdi. Sonra birden, derin bir nefes aldı ve yüzüme baktı. "İnci, bak, beni biliyorsun... Ben düşündüğümü hemen söyleyen biriyim..."

"Biliyorum" diyerek destekledim. "Daha fazla kıvranmana gerek yok. Hemen söyleyebilirsin. Yalçın, benden ayrılmak mı istiyor?"

Seda'nın sarı kirpikleri titreşirken gözleri irileşti. Öfkeli olduğunu görebiliyordum ama öfkesini nereye yönlendirmesi gerektiğine karar veremiyor gibi görünüyordu.

"Hayır! Hayır, böyle bir şey duymadım!"

"O zaman neden bu kadar öfkelisin?"

"Sen nasıl bu kadar kolay söyleyebildin ayrılık olayını?"

Seda yüzüme dikkatle bakarken Kettle'daki suyun kaynadığını belirten küçük bir 'Çın' sesi dikkatimizi dağıttı. Yerimden kalkıp iki büyük kahve fincanı çıkarıp ikimize de birer fincan nescafe hazırladım. Fincanı Seda'nın önüne uzattığımda ikimiz de tek kelime etmemiştik. Konuşmaya başlamadan önce kahvemden küçük bir yudum aldım:

"Ayrılık olayını hemen söylemek kolay değil. Ama aptal da değilim. Yalçın'la aramızdaki mesafe sürekli artıyor. Ve kapanmasının yolu nedir bilmiyorum. Dün akşam 3 gün rapor aldığını mesaj attı..." Saate baktım. Dörde geliyordu. "...Neredeyse akşam oldu. Ne bir mesaj, ne bir arama... Yalçın bu kadar soğuk davranırken ona nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum. Bilmiyorum..."

Sözümün bittiğini anlayınca Seda da kahvesinden bir yudum aldı. Duvardaki saate bakıp bana döndü "Gerçekten aramadı mı dünden beri?"

"Hayır, aramadı."

"Demek ki doğru..." diye fısıldadı Seda. Parmaklarının arasında tuttuğu kahve fincanını izliyordu.

"Neymiş doğru olan?"

Seda derin bir iç çekti. Yeniden yüzüme baktığında suratındaki ifade öfke doluydu.

"Dün gece yatmadan önce Sezen bana bir şey söyledi. Önce inanmadım. Hatta bu sabah Yalçın'la birlikte okula gelmeyince birlikte olduğunuzu düşündüm. Ama şimdi... Seni dinleyince... Bu kadar saattir seni aramadığını düşününce..."

"Ne dedi Sezen?"

"Yalçın'ın bir haftadır Tuğba'yla görüştüğünü söyledi. Sezen de dün öğrenmiş. Tuğba saklamış herkesten. Ama sonra Ayça'ya ve Sezen'e söylemeye karar vermiş. Sezen ilk önce inanmamış tabii. Konu Tuğba olunca hemen inanası gelmiyor insanın. Konuşmanın hemen üzerine Yalçın aramış Tuğba'yı. Epey konuşmuşlar. Sezen arayanın adını da görmüş, telefonda konuşanın sesini de. O yüzden Yalçın olduğundan emin. 'Eskiden bir farkları yok... Sevgili gibiler' dedi"

Seda konuşurken, kalbimin ince ince kıyıldığını hissediyordum. Bir ilişkiyi, duyguları tüketmek ve sonunda onu bitirmeye karar vermek başka bir şeydi; birini aldatmak başka bir şey... Seda konuşmaya devam edince dikkatimi ona verdim:

"Sezen, gece bana olanları anlattı. Ve gelip sana söylememi istedi. Ne olursa olsun seni de sever, biliyorsun. Aldatılmanın hakkın olmadığını söyledi."

"Berk'e söyledin mi?" diye sordum.

"Ş-Şey... Önce sana söylemem gerektiğini düşündüm. Ama eğer Berk'in de bu konuda bir bilgisi varsa öğrenmek ve konuyu sağlama almak istedim. Bugün okulda ona da anlattım."

"O ne diyor?"

Seda, sessizce kahvesinden bir yudum daha aldı. "Sanırım Yalçın'la eskisi kadar yakın olmamalarının sebebi bu. Senin üzülmeni ve dolayısı ile benim üzülmemi istemiyor."

Gülümsedim. "Berk gerçekten iyi bir çocuk..." dedim.

"Bir şey söyle, İnci! Ne düşünüyorsun? Ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum."

"Birkaç hafta önce rüya gibiydiniz... Okula el ele girişiniz..."

"Ve sonra Tuğba'nın her şeyi devirip kendini kesmesi..." diye tamamladım Seda'yı.

"Ama sonra öğretmeni kandırıp seni sınıftan alması, dördüncü katta öpmesi..."

"Tuğba'yı da beni öptüğü sınıfta hamile bıraktığının konuşulması..." dedim bu kez.

"Ne!" diye haykırdı Seda. "Bu da ne demek! Nereden duydun bunu?"

"Olayın ertesi günüydü. Tuvalette konuşuluyordu. Benim kabinlerden birinde olduğumu bilmiyorlardı."

"Okul bin tane dedikoduyla çalkalanıyordu. Sen de biliyorsun bunu. İnandın mı hemen?"

"Dördüncü katta üç sınıf var. Ve biz hepsini kilitli sanıyoruz. Oysa Yalçın hangisinin kilitli olmadığını biliyordu. İlk seferde beni o sınıfa soktu ve kesinlikle çok rahattı. Seda, parçaları birleştir. Yalçın'la aramızdaki şeyi pespembe bir rüya sandığım anda bile Tuğba hep oradaydı. Onun anıları, fısıltılarla bize ulaşan adı, sonunda da kendisi. Tuğba okula geldikten sonra Yalçın'ın değişimi başlamadı mı? Gerçekten, doğru söyle, Tuğba'yla görüştüklerini duyduğunda... Şaşırdın mı?"

Seda'nın sessizliği sorumun yanıtıydı. Seda, Yalçın'a çok öfkeliydi. Ben ise koca bir boşluk hissediyordum. En başından beri yaşadığımız romantik anları aklıma getirmeye çalıştım. Bunu başardıysam da artık bir sürü açık görüyordum o anılarda. Özellikle, Tuğba'nın uzaklaştırmasının bittiği gün Yalçın'ın onu görüşü... İşte, bizim ilişkimizin bitmesi gereken an, o andı. Anlayamamıştım.

Seda'yıyolcu ettikten sonra yeniden mutfağa dönüp yerime oturdum. Sadece iki yudumaldığım kahve önümde buz gibi dururken artık içimden yemek yapmak gelmiyordu. 

Ben sadece, uyumak istiyordum. 

Ve her şeyin bir an önce geçmesini...    

Hanımeli KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin