"Annemden kaçman gerekmiyordu, Yalçın!" dedim okul yoluna girmeden önce köşe başında beni bekleyen Yalçın'ı görür görmez. Yüzüme şaşırarak baktı. Bu tepkiyi beklemiyordu anlaşılan.
"Annenden kaçmadım... Sadece ne konuşacağımı bilemedim. Annelerle pek anlaşamam."
"Tuğba'nın annesinden bahsediyorsun herhalde. Çünkü benim annemi tanımıyorsun! Seni yemezdi!"
"Evet, onun annesinden bahsediyorum. Benden nefret ediyordu. Bende onlarca anne tanımışım hissi yarattığı için en azından sen annene aramızdaki ilişkiyi anlatıp tepkisini öğrenene kadar seninkiyle de tanışmak istemiyorum."
Yalçın'ın yüzüne baktım. Her bir hücresinden ciddiyet akıyordu. Söylediği şeyleri gerçekten hissettiği için söylüyordu. Söylediklerine inanıyordu.
"Kadının kızını hamile bırakmışsın. Seni sevmesini bekleyemezsin!"
Kelimeler ağzımdan çıkar çıkmaz her harfi için pişman olacağımı biliyordum. Yalçın uzun boyuyla bir heykel gibi bana baktı. Yüzünden hiçbir duygu sezilmiyordu.
"Özür dilerim." dedim hızlıca.
"Sorun değil." dedi Yalçın ve köşeyi dönüp yürümeye başladı. Bir adım gerisinden sessizce yürürken bu yola ilk kez yan yana girişimizi hatırladım. Yalçın ne kadar yavaş yürürsem yürüyeyim faydasız olacağını, ne olursa olsun yan yana yürüyeceğimizi söylemiş, benim kadar yavaş yürümeye başlayıp yanımda yerini almıştı. O anki heyecanımı hatırladığımda içim sızladı. Şimdi aramızdaki mesafe canımı yakıyordu. Sert çıkmıştım, yaşadığı, yaptığı hatayı yüzüne vurmamam gerektiğini biliyordum ama artık o anı geri alamazdım. Okulun kapısının hemen önünde Berk ve Seda gülüşürlerken bizi fark ettiler. Her zaman yan yana, el ele yürüyen biz şimdi tanışmıyor gibi yürüyorduk ve ikisi de bunu görüp birbirlerine baktılar. Berk, Yalçın kapıya vardığında Seda'ya bir bakış atıp Yalçın'la birlikte okula girdi. Seda ise hemen benim yanıma geldi.
"Ne oldu? Kavga mı ettiniz?"
Seda'nın sesinde meraktan çok endişe vardı. Bunu anlamak içimdeki duygu yoğunluğunun daha da artmasına neden oldu.
Seda'yla birlikte demir kapıdan geçip okulun beyaz mermer yolunda ilerlerken, Yalçın'la kavga edip etmediğimizi düşünüyordum... Birbirimize bağırmamıştık bile. Mahinur Teyze'nin bahçesinde Serkan'la yaptığımız kavgayı hatırladım. Serkan'ın bana nasıl bağırdığını... Ona nasıl bağırarak cevap verdiğimi... Hatta Mahinur Teyze'nin kapıda durup bizi gülümseyerek izlemesi bile gözümde canlandı.
Kavgalar bağırarak yapılmaz mıydı? Oysa Yalçın'la ben sesimizi hiç yükseltmemiştik birbirimize...
Gürültülü ve öfkeli bağırışlarla yapılanlar yaralamaz mıydı insanları?
Yoksa sessiz ve sakin söylenen sözlerin etkisi daha mı yakıcı oluyordu?
Serkan'ın yüzünde öfke vardı. Oysa Yalçın'ın ifadesi...
Sınıfa girip yerime oturduğumda "Sınava çalıştın mı?" diye sordu Seda. Ona sınavı unuttuğumu söylemedim. Neden bilmiyorum, kendimi bunu söylemek için bile yorgun hissediyordum. Sessizce yüzüne bakınca Seda ne düşündüğümü anladı. Elimi şefkatle tutup "Boş ver! Benden bakarsın" dedi.
Bazen hayatımdaki en güzel şeyin Seda olduğunu düşünüyordum. Bu da o anlardan biriydi...
Ders başladıktan yirmi yirmi beş dakika sonra okulun kapısının önünde bir taksi durdu. Bir kadın taksiden indi, kapıyı açık tutarak birinin daha inmesi bekledi. Okul üniformalı esmer kız taksiden inince kadın kapıyı kapattı, okulun kapısına yöneldi. Kız da onu izleyip kadının koluna girdi ve birlikte okulun bahçesinden geçerek binaya doğru yürümeye başladılar. Kadın ve kız binaya yaklaştıkça cam kenarından başlayan fısıltı silsilesi tüm sınıfa yayıldı. Tahtaya problem yazan matematik öğretmeni önce dönüp sınıfa baktı, sonra da cama yaklaşarak artık okula girmek üzere iyice binaya yaklaşmış olan ikiliyi gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hanımeli Kokusu
ChickLitKapıdan çıktığımda onunla yüz yüze geleceğimi bildiğim gibi dudaklarımdan dökülecek olanları da biliyordum. Onu sevdiğimi söyleyecek, gözlerinin siyahındaki kırgınlığı görecektim. Aşk böyle bir şeydi işte... Bile bile ölüme gidiyor ve bunun için bir...