Ota uyandığında bir sure nerede olduğunu düşündü. Tek gördüğü sonsuz bir beyazlıktı. Duvarlara baktığını farketti birdenbire. Sonra da acı bir şekilde nerede olduğunu hatırladı. Bir uzay gemisinin içindeydi, tanımadığı bir adam ve bir çocukla birlikte kaçırılmışlardı. Kendilerini nelerin beklediği konusunda hiç bir fikri yoktu.
Yattığı odanın kapısına vuruluyormuş gibi hissetti.
"Girin, diye seslendi."
Kapı yan tarafa doğru açıldı. Komutan Argus, havalı bir şekilde odaya girdi.
"Küçük hanım sizi rahatsız etmediğimi ümit ediyorum. Uyumuyordunuz değil mi?"
"Hayır, buyrun lütfen. Ben de şimdi uyandım."
"Yeni uyanmış biri bu kadar güzel görünmemeli, dedi Argus."
Ota kıpkırmızı oldu. Adam güzel şeyler söylese bile ona güvenmek içinden gelmiyordu. Belki de böyle düşünmesine Ledar sebep olmuştu.
Argus duvardaki düğmelerden birine bastı. Duvardan oturabileceği bir aparat çıktı. Argus yavaş hareketlerle sedire benzeyen koltuğa oturdu. Yüzünde sert bir ifade belirmişti. Ota bir an adamın yüzünde farklı bir ifade yakaladığını hissetti. Sanki masum gibi görünen bu yüzün arkasında derin ve sinsi şeyler planlayan bir yaratık vardı. Yüzüne daha fazla bakamayarak kafasını çevirdi.
Argus ağır ağır konuşmaya başladı.
"Kuşkusuz bu gemide ne aradığınızı merak ediyorsunuzdur, dedi Ota'ya."
"Elbette, günlük aktivitelerim arasında uzay gemisi ile seyahat yok."
Argus sesli bir şekilde güldü.
"Hem güzel, hem zeki, hem esprili. Söylesenize hanımefendi sizin gibi biri var mıdır şu galakside?"
"Bir konuya giriş yapmıştınız, lütfen bana iltifat etmeyi bırakın da sözünüzü tamamlayın, dedi Ota."
"Ah evet, size buraya biz getirmedik aslında. Bizi siz çağırdınız."
"Biz mi çağırdık, nasıl yani. Bu nasıl saçma bir idda böyle"
"Evet siz çağırdınız, ormanda bulduğunuz garip şekilli taşlar var ya, onlar bizim iletişim cihazımız, biri o taşlara dokunduğunda geminin rotasına müdahale edebiliyor. Siz de basmış olmalısınız ki bizim gemi tam sizin koordinatlara iniş yaptı."
Ota hayretle adamı dinliyordu. Ledar'ın meraklı meraklı otları inceleyip, taşlara dokunması aklına geldi.
"Bütün bunlar onun yüzündenmiş, dedi. O meraklı bir şekilde taşlara dokunmasaymış bunlar olmayacakmış, ben ona sormaz mıyım bu yaptıklarını." içinden Ledar'a söylenip duruyordu.
"Hem başımıza bir sürü iş açıyor, hem de rüyama giriyor." Ota aniden gece gördüğü garip rüyayı hatırlamıştı. Rüyasında Ledar beyaz ata benzeyen bir hayvana binmişti ama bu at değildi. Çok ama çok hızlı gidiyordu hatta o kadar hızlıydı ki ışık hızını aşabilme gücüne sahipti. Ledar yanına gelmiş, kendisi ile birlikte bu ata binmesi için ısrar etmişti. Ota aslında bu daveti Kabul etmeyecekti ama birden kopan fırtına ile oradan hızla uzaklaşması gerektiğini hissetmiş, Ledar'ın uzattığı elini tutarak ata binmişti. Sonrasında at rüzgardan hızlı giderek onları tehlike bölgesinden uzaklaştırmıştı.
"Garip diye düşündü Ota, rüyayı unutmuştum aslında ama şimdi Komutanla konuşurken aklıma geldi, demek burada da tehlikeli bir durum söz konusu."
Tam bunları düşünürken kapı ardına kadar açıldı ve Ledar içeri girdi. Argus bu duruma çok sinirlenmişti.
"Sizin oralarda bir genç kızın odasına kapı vurulmadan mı girilir delikanlı, dedi. Biraz kibar olsana."
"Ota benim en yakın arkadaşım, odasına istediğim zaman istediğim saatte girerim, izin almama gerek yok, dedi Ledar. Sesi ve davranışları çok kibardı ama gözlerinde senin yaptığın nazik hareketlerin arkasında yatanları biliyorum der gibi bir ifade vardı.
Argus, gözlerini kısarak ona baktı, tam bir şey söyleyecekken vazgeçti. Onunla daha fazla uğraşmamaya karar vermiş gibiydi.
"Kahvaltıdan sonra size gemiyi gezdirmek isterim. Katılırsanız çok sevinirim, dedi Ota'nın önünde hafifçe eğilmişti bunları söylerken.
Ota elinde olmadan adama gülümsedi."gelmeye çalışırız, dedi."
Adam bir baş hareketi ile ikisini de selamlayıp dışarı çıktı.
Ledar, Ota'ya döndü.
"Bu adamla niye bu kadar kibar konuşuyorsun ki, görmüyor musun, garip biri, bizden bir şeyler sakladığı her halinden belli."
"Kibar konuşmayıp ne yapayım, burada esir gibiyiz. Bize ne yapacaklarını bilmiyoruz, nereye gittiğimizi bilmiyoruz,bir de yanımızda küçük bir çocuk var. Tüm bunlar beni korkutuyor."
"Korkma," dedi Ota'ya Ledar o sırada elini uzattı, bir an bu sözleri söylerken saçlarına dokunmak istemişti, ama kızın tepki verebileceğinden korktu, eli havada bir daire çizerek geri döndü.
"Korkma diye tekrarladı, size bir şey olmasına izin vermeyeceğim, tüm bu gizemi çözeceğim. Gizem avcısıyım ben."
Ota dayanamayıp gülümsedi. Nedense hiç tanımadığı bu adama güveniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTA #WATTYS2016
Jugendliteraturota zamanımızın çok ötesinde bir aşk hikayesi. olaganüstü mekanlar, ütopik karekterler. Daha önce hiç yaşanmamış ilginç bir sevda öyküsü...Bu bilim kurgu hikayesine bayılacaksınız.