multimedia: Karanlık Taraf ne zaman içine çeker insanı, karanlıkta nasıl kaybolur ruhlar?
Jasmin konuşmasına hiç ara vermeden onları törenin yapılacağı büyük alana getirdi. Burası çok güzel ve aydınlık bir bahçeydi. Harika bir şekilde dekore edilmişti. Gezegenin tümünde yer alan egzotik çiçekler burada da vardı. Bunun dışında bahçe rengarenk kumaşlar, balonlar, kurdeleler ile süslenmişti. Tören alanının orta yerine anneler ve bebeklerinin durabileceği bir platform inşa edilmişti. Bu platformun ortasında ise altın yaldızlı bir su bulunuyordu.
Jasmin heyecanla bu konu hakkında da konuşmaya başladı.
"Bu seneki süslemeler ne kadar güzel olmuş değil mi, hele şu altın yaldızlı su dolu olan havuza bakın! Renkleri şahane. Bebekler bu suda yıkanınca ne kadar güzel parlayacaklar. Aslında onları bu suda yıkamamızın sebebi Işık Tanrısına layık bir hale gelmeleri ve karanlıklar Tanrısı Maluka'nın gazabından korunmaları."
Ledar söze karıştı. "Ümit edelim de Karanlıklar Tanrısının gazabı sonsuza kadar bir daha hiç ortaya çıkmasın."
Yandsir şaşkınlıkla Ledar'a bakıyordu. Onun da kendisi gibi bu Tanrıyı ilk kez duyduğundan emindi ama Jasmin'le sanki yıllardır bu gezegende yaşayan biri gibi sohbet ediyordu.
Jasmin ise Ledarın bu sözlerine karşılık kahkahalarla gülmeye başladı.
"Bana baksana sen kış uykusunda falan mıydın, Maluka'nın gazabı, bize yaptığı eziyetler bitmez ki. Neyse ki prenses Goldia var. Bizi ona karşı koruyor. Sürekli onunla ve yanında bulunan kötü varlıklarla savaşıyor. Size bir sır vereyim mi?"
Ledar heyecanla kızın kolunu tuttu. "Ne oldu, yoksa bu korkunç canavarla karşılaştın mı?"
"Ah, evet. Nasıl da bildin. İki hafta kadar önce Karanlık Dağa çok yaklaşmıştım. Akşam olmak üzereydi. Geri dönmek istiyordum ama aradığım bir taşa çok yaklaşmıştım. Onu alıp öyle dönmek istiyordum. Birden dağdan korkunç sesler gelmeye başladı. Hemen orada bulunan dev bitkilerden birinin arkasına saklandım. Korkunç Tanrı Maluka'yı bir anlığına görme fırsatım oldu."
Yandsir heyecanla bağırmaya başladı. "Nasıl, nasıl bir şeydi. Çabuk anlat. Merak ettim."
Jasmin hiç duraksamadan konuşmasına devam etti. "Görmeniz lazımdı, korkunç bir yaratık. Aslan başlı ve ejderha gövdeli. Kalın çok kalın bir derisi var, kaplumbağaya benziyor. En korkunç yeri ise dudakları. Neredeyse 80 km. genişliğinde. Dudağının biri yerde biri gökte sanki...Nefesi demiri bile eritecek gibi kokuyordu, bakışları ise dağları sarsacak kadar kötüydü."
"Of dedi Yandsir, çok korkunç. Ben olsam çığlık atardım."Jasmin kafasını salladı. "Evet ben de atacaktım ama yakalanmaktan o kadar korktum ki çıt bile çıkarmadan bekledim. Arkasını dönüp gitti ve geldiği gibi dağda kayboldu."
Yandsir korku ile dağa doğru baktı. Jasmin bu bakışı fark etti. "Bu kadar korkma, Malukanın görevi kötülük yapmak. Herkesin bir görevi var. Onun görevi de bu. Ama bu görevi sayesinde bizler daha iyi hareketler yapıyoruz. Onlardan kendimizi korumaya çalıştıkça davranışlarımız daha güzel ve anlamlı oluyor. Yoksa biz de onun etrafındaki kötü ruhlar, şeytanlar gibi olurduk. Bu kadar kötü varlığın arasında ben en çok kimden korkuyorum biliyor musunuz?"
"Bilmem ki, dedi Ledar. Sanki bu konuları hep biliyormuş gibi kendinden emin konuşuyordu. "Karanlık varlıkların hepsi kötü bence."
Jasmin başın salladı. "Elbette, hepsi kötü ama ben en çok düşmüş ışık varlıklardan korkuyorum. Onları hiç görmedim ama yine de isimlerini duymak bile beni ürkütüyor. Biliyorsunuz bu ruhlar önceden bizim gibiymiş. Fakat kötü varlıklarla işbirliği yapıp onlara hizmetkarlık yapmaya başladıktan sonra karanlıklar alemine atılmışlar. Başlangıçta çok iyi niyetliymişler.
ışık aleminde yaşayan bazı ışık varlıkları, kendilerinin dışındaki alemleri ve varlıkları merak ederek ışık alemiyle karanlık alemi arasındaki perdeleri aralayıp karanlık alemine bakmışlar. İşte onların bu merakı ışık aleminden düşüşün ya da atılışın başlangıcı olmuş."
Ledar kafasını salladı. "Evet bu hikayeyi duymuştum. Her an bizim de başımıza gelebilir değil mi, çok aralamamak lazım perdeleri. Sonrasında karanlık bizi içine de çekebilir."
"Evet ama artık Prenses Goldia var. O bizi kötülüklerden koruyor. Haydi gelin tören başlamak üzere, yerlerimize oturalım."
Ledar ve Yandsir, Jasmin'i takip ederek tören alanına doğru ilerlediler. Buldukları boş yerlerden birine oturarak gösteriyi beklemeye başladılar.
Ledar derin düşüncelere dalmıştı. Karanlıklar Tanrısını ve ona hizmet eden düşmüş ışık varlıklar üzerine kafa yoruyordu. Onlarla karşılaşmak zorunda kalırsa neler olabileceği hakkında hiç bir fikri yoktu...İnsan nasıl,ne zaman ve niçin karanlık tarafa geçerdi?
Zihni sorularla meşgulken kulaklarının dibinde kendisini ürperten bir fısıltı duydu. Ota'nın sesine benzer bir fısıltı...
"Merak etme sevgilim, ben seni onlardan korurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTA #WATTYS2016
Novela Juvenilota zamanımızın çok ötesinde bir aşk hikayesi. olaganüstü mekanlar, ütopik karekterler. Daha önce hiç yaşanmamış ilginç bir sevda öyküsü...Bu bilim kurgu hikayesine bayılacaksınız.