Ertesi Sabah uyandığında Ledar doğruca Ota'nın yanına gitti. Kızı korkutmadan akşam yaşadıklarını nasıl anlatacağını düşünüyordu.
Kapıyı tıklattı. Ota seslenince çabuk hareketlerle içeri girip kızın yanına doğru yürüdü. Ota'yı görünce bir an soluğunu tutu. Sabah Sabah üzerindeki beyaz elbise uykudan yeni uyanmış halleri ile çok güzel görünüyordu. Az uyumuş gibi bir hali vardı.
Ledar'ı görünce elinde olmadan gülümsedi.
"Günaydın, dedi. Hayrola Sabah Sabah rüyanda beni mi gördün?"
"Ben seni tanıdığımdan beri her akşam rüyamda seni görüyorum. Sen görmüyor musun yoksa?"
Ota öyle bir soru sorduğu için pişman olmuş gibiydi. Ciddi bir ifade yerleştirdi yüzüne.
"Neyse, dedi. Bu saatte espri yeteneğin üst düzey sanırım. Ne oldu, endişeli görünüyorsun."
"Ota, dün gece garip bir şeyler oldu. Sana bunları nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama bu gemide yalnız değiliz. Başka tutsaklar da var. Galiba seninle ilgili tuhaf bir olaylar döngüsünün içindeyiz. Aşağıdaki tapınakta senin resimlerin vardı."
Ota endişelenmişti. Yüzü sarardı, sendeledi. Yere düşecek gibiydi. Ledar ani bir hareketle fırlayıp kızı omuzlarından tutu. Ota adamın kendisine bu kadar yakın olmasından etkilenmişti. Hızla geriye doğru çekildi.
"Lütfen bana bu kadar yaklaşma, dedi."
"Neden Ota, niye bu kadar çekingensin, niye böyle kaçıyorsun hep?Senden çok etkileniyorum ve sana yakın olmak istiyorum. Bana engel olma lütfen."
Ota duygularını genç adamın anlamasını istemiyordu.
"İçinde bulunduğumuz durumun farkında değilmiş gibi davranmanı aklım almıyor. Bana söylediğin şeylerin farkında mısın? Bunlar ortadayken nasıl romantic hayaller peşinde koşabiliriz ki? Lütfen bunları bir tarafa bırak ve buradan nasıl kurtulabileceğimizi düşün. Biliyorsun sorumlu olduğumuz bir çocuk da var."
Ledar kızın tavırlarını anlayamıyordu. Omuzlarını silkti.
"Nasıl isterseniz küçük hanım, dedi. Siz kadınları anlamak mümkün olmamış bugüne kadar ben de anlayamam herhalde. Yere düşecek gibiydin, engel olmaya çalıştım, hepsi bu. Abartmayalım lütfen.İçinde bulunduğumuz durumun elbette farkındayım ve beynimin bir tarafı sürekli bununla meşgul. Merak etme sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Ben senin hayatın boyunca beklediğin kahramanım. Beyaz motoflyım ile seni kurtarmaya geldim."
Bunları söylerken yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Ota da elinde olmadan gülümsedi. Yıllardır kurduğu beyaz atlı prens hayalleri aklına gelmişti. Eh bu yüzyılda prensi atla gelecek değildi, motofly da olurdu.
"Argus konusunda çok dikkatli olmalıyız, dedi Ledar. Bak şöyle yapalım, sen adama biraz iyi davran, gülümse falan ben de etrafı control edip bilgi toplamaya çalışayım."
"Oooo, bakıyorum beni piyon olarak kullanıyorsun. Peki teklifini Kabul ediyorum. Argus tehlikeli bir adam olabilir ama çok yakışıklı."
Ledar kızın yatağının üstünde duran yastığı kaptı.
"Bunu sana atmamı ister misin sevgili Ota? Şurada bir plan yapmaya çalışıyorum. Senin aklın nerelerde?"
Ota oyuna katılmış gibiydi. Ellerini beline koyup başını arkaya atarken kahkahalar atıyordu.
"At bakalım ne olacak dedi. Yumuşacık kaz tüyü bir yastık o. Bana bir şey olmaz."
"Ben de olmasın istiyorum zaten, sana zarar verebilir miyim?"
Ota aniden ciddileşti. Konu buraya geldiğinde hemen tavrı değişiyordu.
"Yeniden başlamayalım lütfen. Haydi Yandsir'in yanına gidelim. Uyanınca bizi görsün. Zaten çok korkuyor. "
Ledar kapının yanına gelince bir adım geri çekildi. Hafifçe eğilerek kıza yol Verdi. Ota bugüne kadar tanıdığı iki erkeği abisini ve babasını düşündü. Onların hoyrat, kaba tavırları sürekli bağırarak konuşmaları aklına geldi. Ota bağırarak konuşan insanlardan nefret ederdi. İçinde hep o insanlara benzemediğine ait bir his vardı. Sanki farklı bir dünyanın insanıydı. O ev onun yuvası değildi. Ledar'ın bu davranışları onun için yeni bir şeydi. Bu hareketleri gerçek miydi? Yoksa içinde sakladığı başka biri var mıydı? Bunu öğrenene kadar ona karşı içinden geldiği gibi davranması imkansızdı. Ama yine de her gördüğünde yüreği kıpır kıpır oluyordu. Koridorda yürürken elini tutmak, başını omuzuna yaslamak istiyordu. Hayatında ilk kez birisine güvenmek istiyordu.
Yandsirin odasına geldiklerinde çocuk hala uyuyordu. Ota yatağın kenarına oturdu tatlı yumuşak bir sesle çocuğu uyandırdı.
Ledar bu görüntü karşısında soluğunu tutmuş kızı izliyordu. Rönesans tabloları gibiydi. Boticelli bu yüzyılda yaşasa şu anı resmetmek isterdi herhalde. Altın saçlı güzel bir kız, yine altın saçlı güzel bir çocuk, kız çocuğun saçlarını okşuyor. Çocuğun yüzünde tatlı bir ifade...Anı durdurmak ve bu anın içinde kalmak istedi Ledar. Hep burada kalsın, Ota o tatlı sesiyle konuşsun konuşsun. O sevgi sözcüklerinin bir kısmını kendisine söylesin.
"Şanslı kerata, dedi içinden. Onun yerinde olmak isterdim doğrusu."
İçinden geçenleri söyleyip Otayı kızdırma riskini göze alamadı. Onun yerine başka kelimeler döküldü ağzından.
"Haydi dedi, hep beraber plan yapalım. Buradan kurtulmanın zamanı geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTA #WATTYS2016
Teen Fictionota zamanımızın çok ötesinde bir aşk hikayesi. olaganüstü mekanlar, ütopik karekterler. Daha önce hiç yaşanmamış ilginç bir sevda öyküsü...Bu bilim kurgu hikayesine bayılacaksınız.