Ota yabancı kadının Ledara yakınlaşmasından nedense hoşnut olmamıştı.
"Çok yorgunum ve başım ağrıyor. Müsaadenizle yatmak istiyorum"dedi. Odasına doğru yürümeye başladı. Lazarus da ona eşlik etti.
Ledar kadının önünde eğildi. "İyi akşamlar, hanfendi, tanıştığımıza memnun oldum. Burada kalırsanız tekrar görüşmeyi diliyorum"diyerek gecenin karanlığında kayboldu.
Odasına geldiğinde ışığı bile açmadan kendini yatağın üstüne attı. Dün gece hemen hiç uyumamıştı. Yataktaki minik yastıklara sinir olduğunu hatırladı ama şu an bunların farkında bile değildi.
Akşam Ota ile pencere önünde yaptıkları güzel konuşmayı düşündü. Son kez mi öyle konuştu benimle acaba, dedi içinden.
Düşüncelere dalmışken birden kapıya hafifçe vurulduğunu işitti.
Kapıdaki karşılık verilmesini beklemeden aniden içeri daldı. Ledar gözlerine inanamıyordu. Gelen Ota'ydı.
"Ota, sen.... yani... çok şaşırdım..."
Ota gülümsedi. "Niye o kadar şaşırdın ki? Hiç aklımdan çıkmayan birini ziyarete gelmem niye garip olsun?"
"Nasıl yani? Beni hatırlıyor musun?"
Ota'nın yüzünde garip bir gülümseme vardı. "Seni hatırlamak mı? Seni nasıl unuturum ki? Gemide geçirdiğimiz güzel saatler unutulacak gibi miydi? Yoksa sen unuttun mu?"
Bir anda Ledarın yanına geldi, samimi bir şekilde yanına oturdu. Elini dizine atmıştı.
Ledar soluğunu tuttu. Sevdiği kıza bu kadar yakın olmak aklını başından almıştı. O da karşılık olarak elini omzuna atarak elini buklelerin arasında dolaştırmaya başladı.
"Ben kafam karıştı. Bütün gün o kadar garip davrandın ki... Şu an ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Anlamıyor musun Lazarus yüzünden öyle davranmak zorundaydım."
Ledar olup bitenlere anlam veremiyordu ama sevdiği kız yanında olduğu için o kadar mutluydu ki bu mutluluğu hiç bir şeyin bozmasına izin vermeye niyeti yoktu. Ellerini tuttu. Bu eller hatırladığı kadar küçük değildi sanki ama şu an bunun bir önemi yoktu. Ota da güzel başını sevdiği adamın dizlerine koyarak uzandı. Sabaha kadar o halde birbirlerinin gözlerinin içine bakarak konuşmaya bile gerek görmeden oturdular. Ledar hafızaya müdahale işe yaramadığı için çok mutluydu. Kızın gözlerine bakıyordu sürekli. Bu gözler de çok hatırladığı gibi değildi sanki ama ona bu kadar yakın olmamıştı hiç. Ota her zaman aralarına sınırlar koyuyordu. Bu akşam hiç olmadığı kadar yakındılar.
Sabah uyandığında Ota gitmişti. Akşam yaşadıklarının hayal olup olmadığını düşündü. Ama her şey gerçek gibiydi. Koltuğun üstünde Otanın tokasını görünce gördüklerinin hayal olmadığına karar verdi.
Neşe içinde odasından çıkıp kahvaltı odasına geldiğinde Ota'yı pencereden dalgın dalgın bakarken buldu. Geldiğini farketmemişti. Hızla yanına yaklaşıp kolunu omuzuna attı.
"Günaydın, sevgilim." dediği anda yüzünde Otanın tokadını hissetmesi bir oldu.
"Sevgilim mi, bu ne cüret!"
"Bir dakika ne oldu, dün akşam böyle demiyordun, hem Lazarus yüzündense o şu anda burada değil ki"
"Neler saçmalıyorsunuz beyefendi" dedi Ota. Gözleri sinirden çakmak çakmak olmuştu.
Ledar da şaşırmıştı. Bu kız ile dün odasına gelen kız arasında dağlar kadar fark vardı. Bir iki adım geri çekildi.
"Özür dilerim küçük hanım. Uykusuzum biraz, kafam karışık."
"Kafanızı karıştıranın ne hatta kim olduğunu tahmin edebiliyorum ama şu an yanlış adrestesiniz."
Birden Ledar'ın kafasında bir şimşek çaktı. O sırada odaya dün akşam tanıştıkları Multia girmişti. Kadına dikkatli bir şekilde bakmaya başladı. Kadın her zamanki gibi ışıl ışıldı.
Hemen onun arkasından Lazarus göründü. "Yüzünde yine sinsi bir ifade var" diye düşündü Ledar. Nedense bu adamı hiç sevmiyordu. Hep beraber kahvaltı sofrasına geçtiler. Ota'nın anne ve babası özür dileyerek kahvaltıya katılamayacaklarını bildirmişlerdi.
Kahvaltı Multia'nın neşeli kahkahaları olmasa çok sıkıntılı geçecek gibiydi ama onun samimi ve hoş tavırları günü kurtarıyordu. Ota hala solgun ve hasta görünüyordu. Ledar ise düşünceliydi ama yine de Multia'nın esprilerine gülümsüyor, neşelenmiş gibi yapıyordu.
Öğleden sonra sıcağı bahane ederek hepsi bir tarafa çekildi. Ledar da odasına gitmişti. Az sonra yine kapı tıklatıldı ve aynı şekilde cevap vermesini bile beklemeden Ota içeri daldı. Ledar kızı dikkatle inceliyordu. "Hoş geldin sevgilim" dedi kızın beline sarılıp küçük bir öpücük kondurdu. Kız hiç kendini geri çekmedi.
Ledar kızdan ayrıldı ve odadaki koltuğa oturdu, kız da mecburen karşısındaki koltuğa oturmuştu. Konuşmaya başladılar. Ledar kıza hülyalı bir şekilde bakarak sorular soruyordu.
"Hatırladın mı sevgilim, sana ormanda ilk rastladğım gün elinde kırmızı çiçekler vardı."
"Hatırlamaz olur muyum, çok güzeldiler, değil mi?" diye ekledi kız.
Ledar içinden "Hah şimdi yakaladım seni o çiçekler kırmızı değil sarıydı ve sen Ota olsan bunu unutman imkansız, çünkü o bütün otları ezbere bilirdi." dedi.
Birden ayağa kalktı kızın kolunu tuttu.
"Oyun bitti, Serminder, dedi. Gördüğüm andan beri seni birine benzetiyordum ama ne olduğunu anlayamıyordum, söyle bakalım bunu nasıl yapıyorsun?"
Kızın kolunu sert bir biçimde tutmuştu. Birden kız elektrik çarpmış gibi titremeye başladı. Öylesine hızlı titriyordu ki gözünün önünde kzın patlayacağını zannetti. Kız şekilden şekle giriyordu. Bir yandan da garip sesler çıkarıyordu. Ledar ciddi bir biçimde korkmuş kapıya yaklaşmıştı.
Kızın titremeleri azaldı ve gemide gördüğü Serminder haline dönüştü.
"Beni nasıl yakaladın, sevgili Ledar. Çok zekisin"
Ledar hala şaşkın şaşkın kıza bakıyordu.
"Fakat bunu nasıl yapıyorsun" dedi.
Kız gülümsedi. "Basit bana verdiğin o güzel taşları hatırlıyor musun onlarla pek çok şeyi yapabilirsin. Ben de o taşların shapeshift özelliğini kullanarak istediğim kişinin kılığına girebiliyorum. Dün akşam ben Otayken bana çok iyi davranıyordun. Yine öyle olayım mı sevgilim, ne dersin?"
Ledar şimdi kapıya iyice yaklaşmış, kolunu tutuyordu.
"Yok, hayır lütfen. Kafam çok karıştı. Beni biraz yalnız bırakmanı rica edebilir miyim?"
"Aptallık etme, Ledar. Sana sevdiğin kızla birlikte olma şansı sunuyorum. Bu fırsat bir daha eline geçmeyebilir.'
"Hayır, lütfen beni yalnız bırak Serminder. Öyle bir şok yaşadım ki kendime gelmem gerek."
"peki, peki gidiyorum" dedi Serminder. "Ama unutma oyun daha yeni başlıyor. Kim olduğumdan hiç bir zaman emin olamayacaksın, çevrendeki herkes ben olabilirim."
Odadan hızlıca çıktı, koridorda yürürken kahkaları yankılanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTA #WATTYS2016
Teen Fictionota zamanımızın çok ötesinde bir aşk hikayesi. olaganüstü mekanlar, ütopik karekterler. Daha önce hiç yaşanmamış ilginç bir sevda öyküsü...Bu bilim kurgu hikayesine bayılacaksınız.