Ota dolaba girip o gün için kendisine beyaz bir elbise seçti. Nedense gemi ile uyumlu olmak istemişti.
Ledar'da beyaz bir şeyler giymişti sanki diye düşündü. Bir yandan da hiç tanımadığım biri niye sürekli zihnimi meşgul ediyor diye kendi kendine kızıyordu.
Dışarı çıktı, Ledar düşünceli bir şekilde sedirde oturuyordu.
"Ben hazırım, dedi. Yandsir'in yanına gidelim mi?"
"Çok güzel olmuşsun Ota. Gözlerim kamaştı, beyaz sana çok yakışmış,"dedi Ledar bir yandan da gözlerini kırpmadan kıza bakıyordu.
Ota sinirlenmişti biraz.
"İçinde bulunduğumuz durumun farkında mısın acaba, hala nasıl böyle şeyler söyleyebiliyorsun, hatta bırak söylemeyi aklından geçirebiliyorsun?"
"Akla sınırlar çizemezsin küçük hanım. Garip bir alettir. Hiç beklemediğin bir anda sürprizler yapar sana. Ormanda dolaşırken karşına peri kızlarının çıktığını düşündürtür."
"Hala devam ediyorsun ama,"diye sitem etti Ota. Yüzünde kırgın bir ifade vardı. "Bunlarla uğraşacağına buradan nasıl kurtulacağımıza odaklansan nasıl olur? Baksana sonsuz bir beyazlığın ortasında tutsak olduk."
"Bunun için ayrı bir enerji harcamıyorum ki, aklımın bir bölümü bu isle meşgul, diger tarafı ise planlar yapıyor, merak etme sen. O iş bende. Sen o güzel kafanı bunlarla meşgul etme."
Ota aniden Ledar'a döndü, gözlerinin tam içine baktı.
"Sen kimsin, dedi. Kimsin sen? Neden bir Sabah ormanda karşıma çıktın, neden evimize geldin. Neden bu gemide seninle birlikte hapsolduk?"
Ledar abartılı bir tavırla kızın önünde reverans yaparak eğildi.
"Oooo, dedi. Prenses beni mi düşünüyorsunuz, aklınızı meşgul mü ediyorum? Bunlarla uğraşacağına buradan nasıl kurtulacağmıza odaklansanız nasıl olur? Tamam benim görevim dedim ama, ayrımcılığa gerek yok, sırf kız olduğun için kurtuluş planları yapamazsın diye düşünmedim hiç. Fırsat eşitliğinden yanayım ben."
Ota etrafına bakındı, Ledar'ın kafasına fırlatabileceği bir şey aradı. Ne yazık ki bir yastık bile bulamadı.
O sırada Yandsir uyanmış yanların gelmişti. Onun üzerinde de beyaz bir giysi vardı.
"Ne oluyor burada dedi, sanki kavga ediyor gibisiniz."
İkisi de aynı anda, aynı sözcüklerle Yandsir'e cevap verdiler.
"Yo ne kavgası, buradan nasıl kurtulacağımızı düşünüyoruz, planlar yapıyoruz."
"Bir an once bir şeyler bulsanız iyi olur, dedi Yandsir. Ben artık korkmaya başladım."
Kapı açıldı, beyazlar giymiş bir görevli elinde bir tepsiyle içeri girdi, duvardaki bir düğmeye bastı, oradan çıkan masaya elindeki tepsiyi bıraktı.
"Komutan Argus size kahvaltı gönderdi. Kahvaltıdan sonra hepinizi kumanda odasına bekliyor." dedi ve geldiği gibi sessizce çıkıp gitti.
Üçü birlikte masaya oturdular, pek konuşmadan düşünceli bir şekilde kahvaltılarını ettiler. Gemi, oda, giysileri hatta düşünceleri bile sonsuz bir beyazlığa bürünmüş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTA #WATTYS2016
Teen Fictionota zamanımızın çok ötesinde bir aşk hikayesi. olaganüstü mekanlar, ütopik karekterler. Daha önce hiç yaşanmamış ilginç bir sevda öyküsü...Bu bilim kurgu hikayesine bayılacaksınız.