Hiç beklemediğiniz anda gelir mutluluk. Her şey kötüye giderken, olumlu olan her şeyden umudunuzu kesmişken, kendi benliğinizden bile vazgeçmişken, öyle şeyler olur ki, aniden dünyanın en mutlu insanı olduğunuz hissine kapılırsınız. Canınızı yakmaya cürret eden tüm nedenler, tek bir neden karşısında yok olmaya mahkum olur. Mucizelere inanmayabilirsiniz lakin o mucizeler bir gün yüzünü gösterir size en ummadık anda ve hayatın asıl anlamında kaybolursunuz. Vedat ve Dilan, işte öyle bir anda döndüler hayata. Ölümü beklerken, birden bire mutluluğun en hat safhasında buldular kendilerini. Beyaz kefeni yırtarak, dünya evine girdiler en güzel beyazları kuşanarak. Kara toprağa yüz çevirip, beyaz yaşamaya "Merhaba" dediler. Aslında onlara bir mucize gelip değmemişti, çünkü onlar kendi mucizelerini kendileri yaratmışlardı. Hayata tekrar dört elle sarılabilmelerindeki en büyük mucize, onların sevgisinin gücü ve inançlarının büyüklüğüydü. Vedat Dilan'a sürekli, "Benim ellerim tek başına bir işe yaramaz Dilan'ım. Hayata dört elle sarılabilmem için senin ellerine ihtiyacım var! derdi. Onlar için asıl mucize, ellerin birleşmesiydi. İnanarak, yürekten severek el ele verdikten sonra, en engel tanımaz aşıklar olabilmeyi başarabiliyorlardı.Sabah güneş ışığının, çatıdaki cam manzaradan yüzüne yansımasıyla uyanmıştı Dilan. Ama onun güneşi, yanı başında duran Vedat'ıydı aslında. Onunla yeniden doğmuşluğun saflığını yaşıyordu bu sabah. Vedat ile uyandığı ilk sabahtı bu. Gözlerini açtığı anda onu görmek, ve her sabaha böyle uyanacağının bilincinde olmak, onun için dünyanın en paha biçilemez durumuydu. O kadar mutluydu ki, uzun uzun seyrederken sevdiğini, "Rüyada mıyım?" tereddütünü de içinde hissediyordu. Ellerini sevdiğinin yüzüne götürdü ve okşamaya başladı. Onun kirli sakalıyla oynamayı çok seviyordu. O sırada yüzünde, dünyanın en güzel teniyle dokunan o yumuşacık elleri hissederek uyanan Vedat, sevdiğinin yüzünü görünce tebessüm ile doğrulup sevdiğinin, yüzünde dolaşan ellerini tutarak, uzun uzun öpmeye başlamıştı.
"Günaydın Huzur'um! Gözlerimi sana açmak muazzam bir duygu. Yani şimdi biz evlendik mi? Bu güne uyanmanın hayalini kurarken gerçek mi oldu yani?"
"Evet Vedat'ım evlendik biz. Bak dün 22 Hazirandı. Senin doğum günündü ama artık benim de doğum günüm oldu. Senin doğum gününde evlenerek, seninle birlikte yeniden doğdum dün gece. Hayatımın sonuna kadar her sabah senin yüzünü görerek güne başlayacağım ve her sabah rabbime, yanımda olduğun için şükrederek yeniden doğacağım."
"Doğduğum, dünyaya geldiğim ilk gün, hayata merhaba derken, ilk nefesimi alıp verirken, yanımda hayatımın ilk kadını olan annem vardı. Yine bir doğum günümde, ikinci kez hayata merhaba dediğimde, yanımda hayatımın ikinci kadını olan sen varsın. Biz seninle bugün yeni bir hayata doğduk. Bu yeni başlangıçta gözlerimi ilk açınca seni görmek, ilk nefesimi senle almak kadar huzur veren hiçbir şey olamaz. Ömrümdeki ilk nefesimi annemle aldığım, son nefesimi seninle vereceğim bir hayatı yaşıyorsam, ben dünyanın en şanslı adamıyım!"
"Seni yaşamak için bedel vermek gerekiyordu ve biz o bedelin en afillisini ödedik. Ölüme el ele meydan okuduk ve biz kazandık. Birbirimize karşı içimizde büyüttüğümüz sevgi önünde ölüm utandı kendinden. Tüm zorlu anlar artık geride kaldı. Seni beyaz yaşıyorum Vedat'ım. Ama şimdi kalkma vakti. Hadi kalk hazırlan koca bebek. Sen ilk günden tembel davranıyorsun bakıyorum. Unuttun herhalde. Karadeniz bizi bekler."
"Senin yanındayken kendimi bile unutuyorum. Aklımda fikrimde sen varsın. Neyse haydi hemen hazırlanalım geç kalmayalım. Trabzon yolcusu kalmasın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"DİLAN"
RomanceBu kitap; sevmeyi bilenlere, aşkı yüreğinde taşıyabilenlere, elini taşın altına koyabilenlere... Bu kitap; aşk için gerektiğinde yanabilme ihtimalini göze alabilenlere, yüreğinde umudunu hep taze tutabilenlere, vazgeçmeyi zihninde yok edebilenlere...