24.Bölüm:"On Yıl Sonra"

1.9K 389 136
                                    


          Evliliklerinin üzerinden on yıl geçmişti. Eskittikleri yıllar içinde tüm hayallerini bir bir gerçekleştirmişlerdi. Vedat; yoğun çabalarıyla ve biricik Dilan'ının moral desteğiyle, çocukluk hayallerindeki gibi başarılı bir avukat olmuştu. Yoğun çalışma temposuna rağmen hiçbir zaman sevdiğini ihmal etmiyordu. Dilan ise Vedat ile el ele vererek açtıkları, hayallerindeki gibi bir giyim mağazasını işletiyordu. Vedat avukat olduğu için buranın sorumluluğunu Dilan almıştı. Buna rağmen bir anne olarak o da çocuklarını asla ihmal etmiyordu. Evet çocukları vardı onların. Evlendikten dört yıl sonra çocukları olmuştu. Üstelik ikiz çocukları olmuştu ve biri kız, diğeri erkekti. Ay parçası kızlarına Arin, aslan parçası oğullarına Umut ismini vermişlerdi. Anne ve babalarına düşkün, onları örnek alan iki güzel evlatlarının dünyaya gelmelerinin ardından huzurları bir kat daha artmış, cennetten bir köşk olan evlerine daha çok neşe gelmişti. Yüzleri hep gülüyor, mükemmel bir aile tablosu sergiliyorlardı.

          Baharın gelişi ile güneş kendini hissettirmeye başlamıştı. Bir pazar sabahıydı ve bahçede mangal keyfi için ortam mükemmeldi. Vedat mangal işini bir kahramanlık edasıyla üstlenmişti. Dilan da bahçeye yaptırdıkları şirin çardakta, mezeden salataya sofrayı kurduktan sonra oturmuş, Vedat'ın mangalı bitirmesini bekliyordu. Bu arada Arin, elindeki "DİLAN" başlıklı kitap ile annesinin oturduğu çardağa girerek;

      "Anneciğim son bölümde kalmıştık. Bana okur musun lütfen? Sonunu çok merak ediyorum."

       "Yanlışın var küçük prensesim. Dün gece okuduğum son bölümdü. Maalesef kitap okadar sürüyor."

       "Ama anne bu kitap sen ve babamın hikayesini anlatmıyor mu?"

       "Evet Arin'im beğenmedin mi yoksa?"

       "Ne kadar beğendiğimi anlatacak kadar büyümedim daha. Çok fazla güzeldi. Ama benim anlamadığım bir şey var. Babam ve senin hayatını anlatıyor ama biz niye yokuz? Yani ben ve kardeşimin sizin hayatınızda bir yeri yok mu?"

      "O nasıl söz canım kızım? Siz bizim canımızdan cansınız. Size birşey olsa ilk bizim canımız acır. Hayatımızdaki yerinizi anlatmaya da bizim aklımız yetmez. Yeriniz hayatımızın en merkezinde."

       "Peki babam neden kitabı siz evlenince bitirdi? Uzatamaz mıydı? Mesela bu kitabın içinde olmayı çok isterdim."

       "Bence bu sorunun cevabını en iyi verecek olan kişi babandır kızım. Kitabı yazan kişi o çünkü."

        "Merak etme anneciğim. Biz kardeşimle bu sorunun cevabını çok düşündük. Bak kardeşim babamın yanında ve aynı soruyu o da ona soruyor zaten."

          Bir yandan mangalın dumanıyla boğuşurken diğer yandan da biricik oğlu Umut'a cevap yetiştirmeye çalışıyordu Vedat.

      "Babacığım neden sürekli lafı çeviriyorsun? Merak ediyoruz ama. Söylemezsen kardeşimle birlikte size küseceğiz."

      "Bak sen benim aslan oğluma. Büyümüş de babasına kızıyormuş. Bak aslanım. Ben annenle tanıştığımda yeniden doğmuş gibiydim ve hayatın ne demek olduğunu onunla öğrendim. Annenizle tanıştığım günden evlenene kadar çok şey gördük geçirdik. O dönem başlı başına bir kitap olurdu ancak. Evlendikten sonra ise bambaşka bir boyuta girdik ve hayatımın ikinci dönemini yaşıyorum. Asıl olması gereken hayat bu dönemde. Çünkü siz, biricik evlatlarım varsınız. Şimdi sizin bu kitabın devamını görme azminiz beni çok gururlandırıyor. Bu yüzden size bırakabileceğim en büyük miras bu kitap olacak. Vasiyetim ise bu kitabın devamını getirmenizdir.

       "Peki babacığım bizim bu kitabı yazabileceğimizi tahmin edebiliyor musun? Ya kötü yazarsak ne olacak? Senin emeğini bozmaya hakkımız var mı?"

       "Ben bu kitaba, annenizin gözlerini görünce başladım. Yazma yeteneğimi çok geç farkettim. Buna bir çift göz yetti. Siz bizim çocuklarımızsınız. İnanarak ve benimseyerek başladığınız her iş, en mükemmeli olmaya adaydır."

          Vedat bu konuşmayı yaparken Dilan ve Arin de onların yanına gelip dinlemeye başlamışlardı. İki kardeşin de gözlerinde, babalarının bu sözlerinden sonra sevinç pırıltısı oluşmuştu. Bu kitap sayesinde tüm kitaplara ilgi duymaya başlamışlardı ve ileride babaları gibi yazar olmak için iyi bir fırsattı bu. Vedat bir baba olarak onların gozünde kahramandı.

       İki kardeş mutlu bir şekilde çardağa koştular. Birbirlerine; anneleri gibi iyi bir okur, babaları gibi iyi bir yazar olmak için söz verdiler. Gözlerinden, ileride büyük işler başarabilecek insanlar olacakları okunuyordu. Umut, inanç ve azim sahibi olmaları çok normaldi. Çünkü onlar Dilan ve Vedat'ın çocuklarıydı.

          Dilan Vedat'ın yanında kaldı ve bitmek üzere olan işine yardımcı olurken, bir yandan da konuşmaya başladı sevdiğiyle;

       "Vedat'ım seninle gurur duyuyorum. Çocuklarımızı kitaplara özendirmenin en iyi yolu bu olsa gerek. Ne kadar doğru bir eş seçtiğimi düşünürken; dünyanın en doğru, en mükemmel babasını buldum karşımda. Sen dünyanın en mükemmel adamısın Vedat'ım."

       "Ruhum, Huzur'um, her şeyim! Gurur duyulacak bir kişi varsa bu kesinlikle sensin. Seni tanımamış olsaydım bu kitabı asla yazamazdım. Çünkü;

BEN ŞAİR DEĞİLİM
ANLAMAM ŞİİR YAZMAKTAN
SADECE SENİN GÖZLERİN ŞİİR
VE BEN ONLARI ANLATIYORUM HER MISRADA
YAZAR FALAN DA DEĞİLİM BEN
DERS NOTU BİLE TUTMAZDIM ÜŞENİRDİM ASLINDA
LAKİN HUZURUN UĞRADI GEÇERKEN GÖNLÜMÜN KIYISINA
VE DEMİR ATTIM BEN YÜREĞİNİN LİMANINA
BEN SENİ KOKUNDAN SEVERİM
VE AVUÇ İÇİNDEN ÖPERİM
YETER Kİ HEP OL YANIMDA

      "Aldığım son nefese kadar seninle olacağıma söz veriyorum çocuk! Öptüğün avuç içlerimle seveceğim seni hep. Sensiz geçecek günlerin bir anlamı olamaz. Benim tek duam var Vedat'ım. Sen'li yarınlara..."

♦♦♦ SON ♦♦♦

"DİLAN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin