23.Bölüm:"Mutluluk Senin Yanın"

1.1K 386 75
                                    


      İlk durakları Uzun Göl olmuştu. Muazzam bir yerdi burası. Dağ yamaçlarından düşen kayaların, bir derenin önünü kapatmasıyla oluşan mükemmel bir doğa harikasıydı. Sık ormanların arasında kalan bu göl, Dilan'ı tamamen büyülemişti. Vedat ile sürekli fotoğraflar çekiyor, en mutlu olduğu adamın yanında geçen bu güzel anlarını ölümsüzleştiriyordu. Bir saat orada kaldıktan sonra Vedat'ın çok merak ettiği Sümela Manastırı'na gittiler. Tarihe meraklı olduğu için daha önce araştırmıştı burayı ve fotoğraflarla anı ölümsüzleştirme sırasını resmen devralmıştı Dilan'dan. Dağın dik yamacındaki bu yapının yüzyıllardır ihtişamını koruması izleyenleri cezbediyor, büyülüyordu. Vedat burayı terk etmek istemiyordu lakin daha gezip görecekleri çok yer vardı.

          Engebeli dağların yamacından geçen yollarda, bir yanlarında hırçın Karadeniz, diğer yanlarında oksijen ile sarhoş eden sık ağaçlar vardı. Her nefeslerinde iliklerine kadar huzuru içlerine çekiyorlardı. Bölgenin yöresel yemeklerinin servis edildiği bir restoranda durup karınlarını doyurduktan sonra, Büşranur onları ilginç bir yer olan Çal Mağarası'na götürdü. Mağara dünyanın en uzun ikinci mağarası olmasından dolayı, ilgilerini çekmişti ve içinden küçük bir dere akıyordu. Vedat paçalarını sıyırmış, suya girip Dilan'ı ıslatmaya çalışıyordu. Dilan'dan da karşılık gecikmemiş, sevdiğiyle birlikte çocuklar gibi eğlenmeye başlamışlardı. Etraflarındaki yabancı turistler bile onların deli dolu eğlenmelerine gülüyorlardı. Neyse ki Büşranur oradaydı ve kendinden geçen bu iki koca bebeğe adeta annelik yapıyordu. Kendilerini fazla ıslatmadan kızarak çıkardı onları sudan. Şımarık iki çocuk edasıyla sudan çıkarken aynı anda Büşranur'a da su sıçratıp koşarak kaçtılar. Tabi o da arkalarından...

       Saat epey geç olmuştu ve mağaranın üzerinde bulunan kaleyi de gezerek bu günün gezisini sonlandıracaklardı. En tepeye çıktıklarında güneşin batışını el ele seyre daldılar. Güneşin kızılımsı yansıması yüzlerine vururken, Dilan sevdiğine sarılarak girdi söze.

       "Bazen düşünüyorum da seni tanımadan önce ben nasıl yaşıyormuşum diye. Şu an seninle burada gün batımını izlemek yerine kim bilir sıkıntıdan hangi tv dizisini izliyor olacaktım. Ben hiç yaşamamışım aslında. Sen bana yaşam oldun, umut oldun, huzur oldun. İçime bir kar tanesi gibi süzülerek kondun. İçim içime sığmıyor Vedat'ım. Ben seninle çok mutluyum. Haddinden fazla mutlu... "

     "Sen daha mutluluk görmemişsin Huzur. Zorlu günleri henüz yeni bıraktık geride ve hayatımızı yeni kuruyoruz biz. Yaşadığımız bu mutluluklar, daha iyi günlerin bizi beklediğinin habercisi olsun. Hiç şüphen olmasın. Bu daha basit bir başlangıç."

       "Sadece iyi günlerde değil bizim birlikteliğimiz. En zor zamanlarımızda bile mutluluk verecek gözlerin yeter bana. Ruhumu okşayan bakışların bana huzur olmaya yeter de artar. Bana senin yanın mutluluktur Vedat'ım."

     "Senin hasta olduğun günlerde her gece senden gizli kahrolurken, her gün defalarca ölüyorken bile senin yanına geldiğimde, gözlerim senin cennet gözlerine değdiğinde, içimdeki tüm biçare hislerim bertaraf oluyordu. O ten kokun benim huzura ermeme sebep olabiliyordu. Ellerimi tuttuğun zaman tüm dertlerimizi unutabiliyordum. Bizim hislerimiz birbirine böylesine harmanlanmışken, kötü günler bize vız gelir Dilan'ım. Tek bir bakış ile mutlu olabiliyorken, üzerimize çökmeye cürret edecek olan kara bulutlar utanır karanlığından. Ayıptır söylemesi, karanlıkları aydınlatmakta üstümüze yoktur."

      "Bak güneş batıyor tüm ihtişamıyla. Lakin benim günümü aydınlatan güneşim var yanımda. Gözlerindeki ışık aydınlatır beni ve ısıtır sevgin yüreğimi."

"DİLAN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin