Herkesin hayatında aşılması güç olan zorlu zamanları olmuştur. Kimileri inanarak göğüs germiştir, kimileri de bezmişdir hayatın bize verdiği bu kaçınılmaz sorunlardan. Kimi yürümüştür üzerine üzerine, kimi pes etmiştir gücü yetmediği yerde. Dilan'ın bu zor zamanlarındaki tavrı ise bambaşkaydı. İyileşmeden önce hastalığı o kadar ilerlemişti ki etrafındakiler bile sonucu kabullenmişti onun gibi. Sadece tedavi görüyor, acı çekmeden hayata vede etmek istiyordu. İyileşmek için özel bir çaba harcamıyordu lakin son günlerini mutlu geçiriyordu. Çünkü elini sımsıkı tutan bir dayanağı vardı onun. Yüzünün gülmesine sebep olan Vedat'ı vardı. En büyük ilacı olmuştu Vedat. Kanser denilen bu illeti, onun aşkla bakan gözleri sayesinde bertaraf etmişti. Herşeyi geride bırakıp, olumsuz olan hiçbir şey hatırlamak istemiyorlardı. Hak ettikleri ve sürekli ertelemek zorunda kaldıkları mutluluğa ermenin zamanı gelmişti artık. Şimdi yürekten gelen, sahteliği kalmayan samimi gülücüklerle hayata yeniden merhaba deme zamanıydı.Tedavi bitmiş, yolculuk zamanı gelmişti artık. Ailesi iki gün önce Van'dan ayrılmıştı. Dilan ise Vedat'ı ilk kez gördüğü için kutsal saydığı bu toprakları son birkaç gün daha gezmek istemişti sevdiğiyle. Tamara'ya veda etmeden ayrılmak olmazdı buralardan. Akdamar Adası'nda ve diğer gezilesi muazzam yerlerde doyasıya vakit geçirdikten sonra, son gün yola çıkmak için tüm hazırlıklarını yaptılar. Aileler de artık birbirlerini tanıyorlardı. Seval Son akşam Dilan'ı halası ve eniştesiyle birlikte yemeğe çağırdı. Tam bir aile havasında, güzel bir akşam oluyordu. Kimsenin yüzünde gülücükler, dilinde espiriler eksik olmuyordu. Hüzünlü günler yerini huzur dolu günlere bırakmıştı. Bu güzel gecenin ardından hep beraber havaalanının yolunu tuttular. Ayrılığın getirdiği tatlı bir hüzün vardı. Hüzün tatlıydı, çünkü Dilan'ın sağlığına kavuşarak, aralarından tamamen ayrılmayacak olması , bu geçici ayrılıktan çok daha değerliydi.
Dilan ve Vedat'la doyasıya vedalaştıktan sonra ayrıldılar havaalanından. Huzur'u ile başbaşa kalmıştı Vedat. Sevdiğinin ellerinden tutarak, onu ilk gördüğü koltuğa oturttu. Her şeyin başladığı, bir hayatın evresini tamamlayıp yeni boyutlarda tekrar başladığı yerde, kendisi de yanına oturdu ve sevdiğinin gözlerine bakarak konuşmaya başladı;
"Belki sen farkında değilsin ama bugün çok farklı bir gün. Bugün 31 Ağustos. Tam bir yıl önce bugün, yine bu dakikalarda, tam da bu koltukta gördüm seni. Işık saçan gözlerin, gözlerime değdiği anda başladı bizim hikayemiz. Yeniden doğma kavramını işte o an idrak ettim. Yepyeni bir hayata merhaba diyerek huzura ermenin kapısını araladım. Hatırlıyor musun utanarak kaçırıyordun gözlerini benden? Sonra ben ısrarla bakıyordum sana hayranlıkla?"
"Evet Vedat'ım. Hatırlamaz olur muyum? Heyecandan yerinde duramayan kalbimle boğuşuyor, telaşımı dizginleyemiyorken sen ısrarla bakıyordun. Yanaklarım al al olmuştu. Demek sen tarihi bile unutmadın ha! Şuan sana yine hayranlıkla şaşırdığım bir anı yaşatıyorsun bana çocuk! Bir yıl geçmiş olmasına rağmen, sanki doğduğumdan beri yanımdaymışsın gibi huzurluyum. Zaten seni ilk gördüğüm an yeniden doğuşumdu. Çabucak alışıp karıştım sana ben."
"Tabii ki hatırlıyorum tarihi. Senle geçen tek bir anı bile unutmak mümkün mü sanıyorsun? Sen benim için bin yılda bir gibisin Huzur. Özelimsin, kıymetlimsin, benim en değerli hazinem sensin. Geleceğimin yegane sebebisin. Senle tam burada yeni bir hayata başlamıştık lakin hüzün dolu, yürek parçalayan, zor ve yorucu bir yıl bıraktık geride. Yeri geldi kahroluşun dibine oturduk, yeri geldi mutluluğun zirvesinde kendimizi bulduk. Ama bak yine yan yanayız. Ellerin yine ellerimde, gözlerin yine değiyor gözlerime. Sana baktıkça çarpıyorsa yüreğim, engel tanımaz sevgimizle buralara geldik demektir. Yaşadığımız tüm olumsuzluklara bir elveda diyerek, yepyeni mutluluklara bir merhabamız olmalı. Yine başladığımız yerde, bu koltukta en baştan başlayalım hayata. Güzel günlerimiz olsun artık. Bak bu yüzük senin için. Senin gibi bir hazinenin karşısında bu yüzük, oldukça sönük kalır biliyorum ama formalite olsun artık. Diyorum ki sevgilim, ömrüme en çok ömrün yakışır. Yapacağımız bu yeni başlangıç, alacağımız son nefesle birlikte son bulsun! Yılları eskitelim eskimeyen sevgimizle. Tonton yanaklı bir nine olduğun zaman bile, seninle el ele yürümekten çekinmeyen, nur yüzlü ve hala ilk günki aşkla bakabilen bir dede olmaya hazırım. Elimi tutarak, gençlere bitmeyen sevgimizle örnek olmaya var mısın? Huzur verdiğin bu ömrüme cennetim olur musun? Tüm yüreğimle soruyorum Dilan'ım. Benimle evlenir misin?"
"Eğer şuan yaşıyorsam, alabildiğim her nefeste şükürler asıyorsam gökyüzüne, ölüme meydan okuyarak hastalığımı bertaraf ettiysem, hayata tekrar umut dolu sarıldıysam ve en önemlisi tekrar ellerini tutup gözlerine aşk dolu bakabiliyorsam, bunun sebebi sensin çocuk! Öleceğimi biliyorken bile ellerimi bırakmayan, eskisinden daha sıkı tutan, her konuda beni kendinden önce düşünen bir adamdan ayrı nefes tüketmek bana haram olsun! Evet seninle varım yaşlanmaya. Yaşlanınca bile hayatı seninle dolu dolu yaşamaya... Senin teklifini kabul etmeyecek kadar akıl tutulması yaşamadım ve kabul ediyorum Vedat'ım. Seninle evlenmeye EVET diyorum ve seni çok seviyorum!"
Vedat, Dilan için aldığı tektaş yüzüğü parmağına takarak alnından öptü. Mutluluğu ve heyecanı hareketlerine yansımıştı Dilan'ın. Müthiş bir sevgiyle sarıldı sevdiğinin boynuna. Kimselere aldırış etmeden öpüyor, doya doya sarılırken tüm heyecanını ortaya seriyordu. Vedat'ın yanında olduğu her gün gibi, bugün de çok özel anlar yaşıyordu. Birkaç ay önce ne zaman öleceğini düşünürken, şimdi ise en sevdiği insandan evlilik teklifi almış olmanın mutluluğunun keyfini çıkarıyordu. Herşey rüya gibiydi. Hayattan daha ne isteyebilirdi ki?
Bir yıl önce olduğu gibi, yine sevgiyle dalan ruhları, yine bir anons ile kendine gelmişti. Uçuş saati gelmişti. Bu kez beraber gidiyorlardı uçağa ve giderken geçtikleri her yerde, ilk karşılaştıkları günkü anıları canlanıyordu gözlerinde. Kaçamak bakışlarla geçtikleri bu yerlerden şimdi elleri birbirine aşkla, sıkıca kenetlenmiş şekilde geçiyorlardı. Huzuru en zirvesinde yaşıyorlardı. Uçağa bindikten sonra Vedat'ın omzunda hemen uyumuştu Dilan. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuğun ardından İzmir'e varmışlardı. Babası karşılamıştı güzel kızını. Gece iki olmuştu saat. Vedat o saatte Aydın'a araç bulamıyacağı için şimdilik vedalaşıp otelde geceyi geçireceğini söyledigi anda, sevdiğinin babasının sert bakışları ve azarı karşısında konuşamadı bile. Dilan Vedat'ın bu komik haline çaktırmadan gülüyordu. Otele falan gidemezdi bu azardan sonra. Geceyi Dilan'ın evinde kendisi için hazırlanan odada geçirdi. Heyecandan uyuyamıyor, orada olduğuna hala inanamıyordu. Zor da olsa daldı uykuya. Sabah Dilan'ın büyük kardeşi Baran uyandırmıştı onu. Beraber geçtiler kahvaltıya. Babası çoktan çıkmıştı evden çünkü başında olması gereken giyim mağazası vardı. Dilan muazzam bir kahvaltı hazırlamıştı sevdiğine. Van kahvaltısını kıskandıracak masada doyasıya sohbet etmişti Vedat yeni ailesiyle. Dilan'ın annesi çok sevmişti zaten Vedat'ı. Baran ve Berfin'le çok iyi anlaşıyor, küçük kardeş Botan'ın komik hallerine bayılıyordu. Kendi ailesi gibi benimsemişti onları ve benimsetmişti kendisini. Öğlen olmak üzereydi. Vedat ve Dilan beraber çıktılar evden. Gezmeye doyamıyorlardı. Hayata tekrar bağlandıktan sonra tadını çıkarmak onların hakkıydı. O gün İzmir'i alt üst ettiler adeta. Konak'ta bisiklet kiralayıp sürdüler. Balık tutup her anlarını fotoğraflarla ölümsüzleştirdiler. Lunaparka bile gidip çocuklar gibi gülüp eğlenmişlerdi. Bazen insanın sevdiğiyle çocuk olması kadar güzel birşey olamazdı? En derinlerindeki o en masum hallerinin dışa vurumuyla çocuklaşmak çok yakışmıştı onlara.
Güzel bir günün daha ardından Vedat için Aydın'a dönüş vakti gelmişti. Aylardır beraber vakit geçirmiş olmalarına rağmen doyamamışlardı birbirlerine. Otobüs terminalinden uğurlarken ağlıyordu Dilan. O kadar alışmıştı ki, ayrılmak zor geliyordu. Neyse ki aralarında fazla uzaklık yoktu ve aileleri de birbirlerini benimsemişti. Daha sık görüşecek olma ihtimalleri tesellileriydi. Hüzün çökerten bu geçici veda sonrası ayrılmıştı İzmir'den. Dilan'dan şimdilik ayrılmıştı lakin aylarca uzak kaldığı ailesinin hasretinin son bulacak olması biraz olsun güldürüyordu yüzünü. Ayrıca ilk fırsatta Dilan'la olmasını planladığı evlilik konusunu açacaktı onlara. Aklından sadece şunu geçiriyordu; "Güzel günler çok yakın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"DİLAN"
RomanceBu kitap; sevmeyi bilenlere, aşkı yüreğinde taşıyabilenlere, elini taşın altına koyabilenlere... Bu kitap; aşk için gerektiğinde yanabilme ihtimalini göze alabilenlere, yüreğinde umudunu hep taze tutabilenlere, vazgeçmeyi zihninde yok edebilenlere...