Yeni bir gün nedir? Basit bir soru gibi dursa da sorulan her kişide farklı anlamlar, farklı hayaller ve farklı umutlar çağrıştırabiliyor. Mutlu olduğunu düşünenler için anlam yüklü bir güne merhaba demek ne kadar güzelse de, kahrolmuşluğun çemberinden geçilen gecelerden sabaha kalanlar için de bir o kadar işkencedir yeni bir gün!Vedat için tüm anlamları içinde barındıran günün "yeni" kavramı, güneşin doğuşuyla serildi önüne. Sanki güneşin sıcaklığı, yeni bir hayatı işliyordu yüreğine. Yeni umutlara uyanmışcasına mutluydu. Göz bebekleri yepyeni bir hayata tebessüm edercesine günyüzüyle buluştu bu sabah. Tüm hüzünlerini ardında bırakmışcasına huzurluydu. Aslında onun da çoğu gecesi kahrolmuşluğun çemberinde bir o yana bir bu yana savrulmakla geçerdi lakin bu yeni gün onun için işkence değil, tıpkı mutlu insanlarınki gibi anlam doluydu.
Yeni gün onun için bir hayli yoğun olacaktı aslında. Bir o kadar da mutlu... Dünyalar güzeli ablasının evliliğe ilk adımını atacağı gün gelip çatmıştı. Kına gecesi vardı ablasının.
Aslında yorgundu Vedat. Bu yorgunluğunun sebebi düğün telaşı değildi elbette. Genç yaşına rağmen yaşadıklarıydı onu bu denli yoran, yıpratan. Ömr-ü hayatına birkaç cılız ilişki sığdırmıştı. Hiçbir zaman cılız görmemişti ilişkilerini oysa. Belki de yanlış tercihler sonucu "aşk" olgusu ve "sevgi" denen illet gözünde cılızlaşmış, anlamını yitirmişti. "Güven" sözcüğü lugatından uçup gitmişti çoktan. Buna sebep olanlar sadece ilişki yaşadığı birkaç absürt kişilik değildi üstelik. Kendi canından bildiği arkadaşları, dostları ve değer verip sevdiği insanların maske arkasındaki farklı yüzlerini keşfederek hayal kırıklığı yaşaması çok yıpratmıştı Vedat'ı. Ama bugün mutlu bir güne uyanmıştı ve böyle mukemmel bir günde hiçbir şey yüzünün gülmesini engelleyemezdi. Çünkü ablası onun kıymetlisiydi. Zaten aile ilişkileri kuvvetliydi Vedat'ın. Çok kardeşli bir ailenin neşesiyle büyümüştü. İçine attığı tüm sıkıntılarını geçici de olsa unuturdu ailesinin yanında. Evet sıkıntılı zamanları olmuştu. Hayata dair güzel olan ne varsa, gözünde karardığı badireler atlatmıştı ama hiçbir zaman dışarıya yansıtmazdı bunları. Her zaman güler yüzlü ve kalp kırmayan biri olmayı başarabiliyordu. Sürekli gülerdi güldürdü. Zamanla kimseye güvenmeyen bir ruh haline bürünmüş olsa da etrafındaki insanlar ona güvenmekten asla vazgecmezdi.Ortalama uzun sayılacak boylu, hafif buğday tenli ve geniş omuzlu fit bedenini yattığı yerden ayırarak yöneldi lavaboya. Yüzünü yıkarken uzun uzun daldı aynadaki kederden bir süreliğine sıyrılmış suretine. İçinden "Böyle neşe dolu bakabilmeyi özlemişim" diye geçirdi. Suretine can geldiğinin farkındaydı o da. Dışarıdan gelen seslerle kendine geldi. Havlusuyla birlikte pencereye doğru yöneldi. Sabahın ilk saatleri olmasına rağmen dışarıda düğün hazırlıkları başlamıştı. Evlerinin önünde oldukça geniş alana sahip çimlerle kaplı bir alan vardı. Şehrin gürültüsünden uzak sakin bir yerdeydi. Bu yüzden alanın kır düğünü havasına bürünmemesi için hiçbir neden yoktu. Organizasyon işini yapan Bülent ve ekibi alanda şimdiden fark yaratmaya başlamıştı bile. Bülent Vedat'ın çocukluk arkadaşıydı. Hemen üzerine bir şeyler giyip yanlarına gitti ve dizaynla ilgili birkaç istekte bulundu. Sonra da işi ehline bırakıp diğer hazırlıklarla ilgilenmek için kardeşlerine katıldı.
Hazırlıklar tamam, herşey yolundaydı. Hava hafiften kararmaya başlamıştı. Rengarenk ışıkların açılmasıyla düğün alanının ihtişamı seyre değer hale gelmişti. Davetliler yavaş yavaş alanı doldurmaya başlamıştı. Görmek istediği herkes oradaydı. Dünyalar güzeli ablasına yakışır bir gecede, son zamanlarda hiç olmadığı kadar gülüyordu yüzü. Herzaman güler yüzlüydü ama bu gece sahte gülücüklere bir "samimiyet" molası vererek içten gülüyordu nihayet!
Mükemmel geçen gecenin sonuna gelinmişti ancak her şey yeni başlıyordu. Bunun bir de balosu olacaktı. Bu mutlu günün Aydın'daki bölümü bitmiş, Van'a yol görünmüştü. Ablası Seval ve eniştesi Çetin aynı universitede tanışmışlardı ve dünya evine gireceklerdi. Çetin Van'da yaşıyordu ve ertesi gün Van'a yolculuk vardı. Nihayetinde Vedat da Van'a gitme kararı almıştı. Hem son zamanlardaki sıkıntılı günlerinden birkaç günlüğüne de olsa uzaklaşmak, hem de çok kıymetli ablasının en güzel, en özel gününde; mutluluğuna sevincine ortak olmak istemişti. Van'a gitme kararı almıştı almasına lakin teşkil eden bir sorun vardı. Herkes uçakla gidecekti ve onun yükseklik korkusu vardı. Seval onu ikna edemeyince otobüs bileti alırız bahanesiyle Vedat'dan kimliğini rica etti fakat yapacağını da yapmıştı. Gizlice uçak bileti ayarlamıştı ve Vedat'ın haberi olduğunda is işten geçmişti. Gitme vakti gelmişti ve geri dönüşü yoktu. Korktu diyebilmeleri ihtimalinden hazzetmediği için itiraz etmedi. Vedat çok heyecanlıydı fakat uçağa bindiği anda içine bir rahatlık serpildi. Sanki hergün bindiği bir araca alışmış gibi bir hali vardı. Kardeşi Devrim de yanındaydı ve en rahat görünenin abisi olduğu gerçeği kaçmamıştı gözünden.
"Sen iyi misin?" diye sordu kısık bir sesle.
Yüzünde hafif bir tebessüm ile "Evet iyiyim. Hem de hiç olmadığım kadar desem yeridir" diye yanıtladı Vedat aynı ses tonuyla.
"Ya nasıl oldu bu? Senin yükseklik korkun yok muydu? Normalde kalpten gidersin sanmıştım."
" Bilmiyorum ama tuhaf bir his var içimde."
"Ne gibi?"
"Onu da bilmiyorum. Tarif edemeyeceğim bir şey. Rotamız Van'a döndüğünden beri kendimde bir farklılık hissediyorum."
"Anlayacağım dilden konuşur musun abicim ya"
"Yani sanki farklı bir hayata uçuyormuşuz gibi hissediyorum."
"Evet Seval ablamız için yeni bir hayat başlıyor zaten."
"Tamam orası zaten öyle de kendi hayatımda da farklılıklar hissediyorum. Uçaktan korkmayı beklerken keyif almak gibi mesela. Anlatmak istediğim bu da değil aslında. Sanki geri dönüşsüz bir şeyler olacak gibi ama güzel şeyler."
"Açıkçası pek bir şey anlamadım ama ben korkacaksın diye dalga geçme hayali kuruyordum. Neden hayallerimle oynadın?" diye sordu Devrim. Aynı dille yanıt verdi abisi.
"Hayallerinin yıkılmasına çok üzüldüm canım. Bir başka bahara artık"
Uçak havalanmıştı ve nitekim hissettiği gibi farklı bir hayata merhaba diyecekti. Tam olarak farkında değildi ama hissetmişti sanki. Bir şeyler olacaktı ama neydi bunlar. Acaba uzun zamandır mutsuz olduğu için hayata dair yeni bir beklentisi vardı da farkında mı değildi yoksa hislerinde gerçekten de yanılmıyor muydu? Karmaşık hislerle küçük oval pencereden bulutları seyrederken bulutların hafifliğini yüreğinde hissederek devirdi gözlerini uykuya. Tekrar yeni bir hayata açmak üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"DİLAN"
Roman d'amourBu kitap; sevmeyi bilenlere, aşkı yüreğinde taşıyabilenlere, elini taşın altına koyabilenlere... Bu kitap; aşk için gerektiğinde yanabilme ihtimalini göze alabilenlere, yüreğinde umudunu hep taze tutabilenlere, vazgeçmeyi zihninde yok edebilenlere...