Değişir hayatlar bazen. Geçmişe dair ne varsa bir kerede çizilir üstü. Temiz, beyaz sayfalarınız olur, o beyazlığı hak edenlerle doldurulur. Beyaz temizliktir, yeniliktir, yeniden doğuştur, hak edenle birlikte yeni bir varoluştur. Beyaz yaşamayı bilenlerle yaşamı sürdürme gayeniz olmalı. Vedat gibi, Dilan gibi...Beyaz bir yaşama beyazlar içinde girmek için sayılı günler kalmıştı Dilan için. Evlenecekti sonunda en sevdiği adamla. Beraber verdiği yaşam mücadelesi, yaşamını onunla birleştirmesiyle taçlanacaktı. İçi içine sığmıyordu. Sürekli hayaller kuruyor, Vedat'la paylaşıyordu. Çeyiz olayını klasikleştirmemiş, olması gereken iğneden ipliğe her şeyi, sevdiğiyle birlikte beğenip tamamlamak istemişti. Sürekli buluşup alışverişe çıkıyor, evliliğe tam anlamıyla hazırlanıyorlardı. Düğün yaklaşık 8 ay sonra, yani bir sonraki yaz mevsiminde yapılacak olmasına rağmen şimdiden tüm heyecanlarıyla telaş içinde yapıyorlardı hazırlıklarını.
"Dilan sence de çok acele etmiyor muyuz? Daha düğüne bir dünya zaman var. Yakın bir tarihte tüm eksiklerimizi tamamlardık."
"Aa olur mu hiç Vedat'ım? Düğün bu. Zaman öyle bir geçer ki anlayamayız. Herşey hazır olsun. Son günlerde iki ayağımız bir pabuca girmesin."
"Peki o halde. Siz kadınlar bu işi daha iyi bilirsiniz. Benim de sana bir sürprizim var o halde. Gel seni bir yere götüreceğim. İki dakika sonra orada oluruz zaten."
"Sevgilim nereye gidiyoruz? Burası hem sizin eve yakın, hem de çok güzel bir yer, yemyeşil!"
"Sabret Huzur geldik işte. Bak şu bahçeyi görüyor musun? Hadi gel içine gidelim."
"Vedat ne yapıyorsun. Sahibi görür rezil oluruz. Hırsız derler sonra!"
"Yine güldürdün beni Dilan'ım. Gel buraya haydi. Sahibi sensin zaten. Bak tam şuraya o hayal ettiğimiz büyük çatılı evi yapacağız. Gece yatarken çatısından gökyüzünü izleyeceğimiz odamız tam bu tarafa denk gelmeli. Hem güneşi de görür. Hemen yanında çocuk odası. Bak bu en uç köşeye de o hayalimizdeki sosyal faaliyet odamızı yaparız. Kitaplığımız, dev ekran sinemamız falan... Şu an tam durduğun noktaya da o kocaman salonumuzu yaparız. Senin istediğin beyaz ahşap kapılar, mutfak dolapları, laminant parkelerin rengi, herşey aklımda daha. Aklımıza başka ne gelirse yapalım. Ne düşünüyorsun? Sen de birşey söyle hadi!"
Sevdiğini şaşkınlık ve hayranlıkla dinleyen Dilan'ın gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. O kadar mutluydu ki kelimeler boğazında düğüm olmuş, bir türlü konuşamıyordu. Vedat'ın boynuna sımsıkı sarılarak, "Sen zaten herşeyin en güzelini söyledin Vedat'ım. Beni çok mutlu ettin. Ben daha ne söyleyebilirim ki? İyi ki benimsin çocuk iyi ki!" diye güçlükle fısıldadı kulağına. Doya doya sarılıp paylaştılar mutluluklarını.
Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış, düğüne iki hafta kalmıştı. Bütün hazırlıklarını tamamlamışlardı. Hele ki hayal ettikleri ev, hayallerinden daha muazzam olmuştu. Kalpleri yerinden sökülecek gibiydi. Gelinlik provaları, damatlık denemeleri derken zamanı iyice eritiyorlardı. Dilan, babasının arkadaşı olan özel bir tasarımcı ile görüşmüş, hayalindeki gelinlik profilini özel olarak hazırlatmıştı. Aynı şekilde Vedat için de mükemmel bir smokin yaptırmışlardı. Smokinin şekline de Dilan karar vermiş, birbirlerini tamamlayan bir çift olabilecek şekilde kendi gelinliğine kombinlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"DİLAN"
RomansaBu kitap; sevmeyi bilenlere, aşkı yüreğinde taşıyabilenlere, elini taşın altına koyabilenlere... Bu kitap; aşk için gerektiğinde yanabilme ihtimalini göze alabilenlere, yüreğinde umudunu hep taze tutabilenlere, vazgeçmeyi zihninde yok edebilenlere...